Arşiv Odası’nda edebiyatımızın adı pek anılmayan bir şairini anıyoruz: Yaşar Nezihe Bükülmez.
3 Aralık 1995 tarihli Evrensel Gazetesinde, Sennur Sezer’in yaptığı araştırma neticesinde öğreniyoruz ki Yaşar Nezihe Hanım, 1920’li yıllarda Ankara’ya çektiği bir telgraf nedeniyle “Komünist” suçlamasıyla tutuklanmış ve sorgulanmış.
Şiirleri Sadi Hoşses, Münir Nurettin, Sadettin Kaynak gibi bestekârlarca bestelenen Yaşar Nezihe Bükülmez’i, sizlere hatırlatmak istiyoruz:
Açlıktan şikayet için 1920’lerde Ankara’ya çektiği telgraf nedeniyle tutuklanmış
Yaşar Nezihe Bükülmez eski takvimle “Rumi 1297 yılı kanun-i sanisinin (İkinci kanunun/Ocak ayının) 17. Salı gecesi) Şehremini’de (İstanbul) doğdu. Bu tarih günümüze çevrildiğinde 1880/1881 yılını karşılıyor. Araştırmacı Taha Toros’a göre 5 Kasım 1971 günü öldü. Küçükyalı Altıntepe Mezarlığı’na gömülü. Yoksul bir ailenin çocuğu oluşu, küçük yaşta anasız kalışı, kendi başına gittiği okuldan bir süre sonra alınışı, okuma yazmayı kendi başına öğrenişi, şiir yazmaya özenişi, şiirlerinin ve fotoğraflarının döneminin önemli dergilerinde yayımlanışı, boşanmayla sonuçlanan üç evlilik yaşaması, yoksulluktan iki oğlunun çocuk yaşta ölmesi sıradan olaylar diyebiliriz. İlk kitabı “Bir Demet Menekşe”nin 1331 (1915), ikinci kitabı “Feryatlarım”ın (1924) yayımından sonra dergilerde pek görünmeyişini de olağan sayabiliriz. Nasılsa “Klasik Türk Müziği” meraklıları onun şarkılarını dinlemektedirler:
“Ne dökmek istesem yaş var, ne çeşmanımda fer kaldı” (Beste: Sadi Hoşses), “Hatırla maziyi mesudu sen de ben gibi yan” (Beste: Münir Nurettin), “Açıldı gül figan etmede bülbül, nevbahar oldu” (Beste: Sadettin Kaynak). “Feryatlarım” adlı kitabı, 1984 yılında, Nizip-Gaziantep’te ikinci baskısını yapacaktır. Eski kadın dergilerini karıştıranlar onun fotoğraflarıyla karşılaşacaktır. 1925 yılındaki olayları araştırmak isteyenler de Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında şu habere rastlayacaktır:
“Mevkuf Komünistler”
On iki komünistin polis müdüriyetinde isticvapları (sorguları) icra edilmektedir. Komünisterle alakadar olarak nezarete alınanlar on ikiye baliğ olmuştur (ulaşmıştır.) Bunlar meyanında (arasında) dün de Nezihe Yaşar Hanım’la bir diğer hanım daha bulunmaktadır.” (4 Haziran 1431-1925 Perşembe / Cumhuriyet)
Yaşar Nezihe Bükülmez, bir süre sonra serbest bırakılır, herhalde. Çünkü İstiklal Mahkemesi’ne verilenler arasında adı yoktur. Ama duruşmalarda kendisiyle ilgili sorular sorulacaktır: “Yaşar Nezihe Hanım’a silah arkadaşı diyorsunuz?” Bu sorunun yanıtı, onu bu sayfada anışımızın da nedenidir: “Aydınlık Mecmuası’na yazan ilk kadın olduğundan”. Bu sorunun ardından Şefik Hüsnü’nün Yaşar Nezihe’yi öven bir fıkrası okunur.
Yaşar Nezihe Bükülmez, bu olaylardan sonra dergilerde hiç görünmeyecek, Murat Uraz 1934-1935 yılları arasında öldüğünü yazacak, onu bulup konuşan Taha Torus’un yazdıklarına, 1948 yılında yapılan jübilesine karşın bu yanlış sık sık yinelenecektir.
Yaşar Nezihe Bükülmez’i edebiyat gündemine getiren Asım Bezirci ve A. Cerrahoğlu’nun onun siyasal görüşü ile ilgili yazıları alaylı bir üslupla karşılanacaktır: “Yaşar Nezihe Hanım, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’ya çektiği bir açıktan şikayet telgrafı dolayısıyla gözaltına alınıyor. Bu gözaltına alınma dolayısıyla da adı ‘Sosyalist Şair’ oluyor” (Prof. Dr. H. Hüsrev Hatemi, “Çelebi Bizi Unutma”, İşaret Yayınları, 1990) Hatemi, Bükülmez’i övdüğü yazısında, bilgisizliğinin engel olduğunu vurgular. Bir şair ulusun yoksulluğundan söz edebilir, bu haliyle “sevimli”dir, ama sosyalist değildir. Yaşar Nezihe ile ilgili önemli bir “elyazısı ve mektup” arşivine sahip olan Taha Toros da onun duygusal şiirlerini över, tutuklama nedenini “salı şiirlerinin ters yorumlanması”na bağlar. “Bereket bu yanlışlık, ülkemizde kadın haklarının ilk savunucularından olan, değerli bir kadın yazarımız Nezihe Muhiddin Hanım’ın ilgisi ile düzeltildi” (T. Toros, “Mazi Cenneti”, İletişim Yayınları 1992)
Yaşar Nezihe’nin sosyalist sayılmayacağı üstüne sık sık yazılmasına neden olan yargı şudur: “Yaşar Nezihe’nin toplumsal içerikli şiirleri sayılıdır, ama düşünceden, tasarımdan değil, yaşamdan, gerçeklikten kalkılarak yazılmışlardır. Kendi de emekçi olan ve eyleme katılan bir şairin öfke ve dileğinin gerçekçi bir duyarlık ve yalınlıkla ortaya koymaktadır. Üstelik, deneyimli bir kalemin ürünü olduklarından biçimce de zayıf sayılmazlar. Toplumcu şiirimizin öncülerinden Rasim Haşmet ve Ahmet Rıfkı’ya göre daha ileri bir aşamayı temsil etmektedirler” (Asım Bezirci, Varlık Dergisi, Marz 1989) Kuşkusuz, 1923 Haziranında Aydınlık dergisine “İnsanlığın kurtuluş baharını” beklediğini belirten dizelerin yazarı sosyalisttir:
Sevmedim gülleri bu yıl da yine
Öyle gül isterim ki gülmelidir
Bana kardeşlik hissi vermelidir
Koklamak güçtür hârı (dikeni, gül yerine)
…
Gelecek nevbahara muntazırım (bekliyorum)
Beklerim, beklemekle müftehirim (gururluyum)
“Beşerin (insanlığın) kurtuluş baharını” ben…
(Kızıl Güller)
Yaşar Nezihe Bükülmez’in 1. Dünya Savaşı İstanbul’unu anlattığı şiirleri “Feryatlarım” adlı kitabındadır. Ama 1 Mayıs’la ilgili iki şiiri, mürettipler grevini destekleyen şiiri gibi şiirleri Aydınlık, Haber gibi dergi, gazete sayfalarında kalmıştır.
Taha Toros da, kendindeki şiir ve mektupların bütününü yayınlamamaktadır. Oysa 1919 yılında Berlin’de yayınlanan Dicter Der Neue Türkei (Düzenleyen Prof. Dr. Martin Hartmann) adlı antolojide de yer alan bir şairin inceleme konusu yapılabilird.i Yaptığım soruşturma, Bükülmez ailesinin yaşayan üyelerinin Yaşar Nezihe’nin geçmişinin anımsanmasından hoşlanmadıklarını kanıtladı. Bence, bir şairin mirasçıları onun soyundan gelenler değil, onun dünya görüşünü paylaşanlardır. Yaşar Nezihe Bükülmez, kadın tarihimiz açısından da, işçi edebiyatı tarihi açısından da, mektupları, şiirleri yayımlanması gerekli bir yazarımızdır.
Sennur Sezer