Bir Aleksandr Puşkin okuması daha, Byelkin’in Öyküleri. Daha önceki yazımda Büyük Pedro’nun Arabı tamamlanmamış romanından bahsetmiştim. Ve Romantizm ve Klasisizm’de ısrar ettiğini düşündürmüştü bana. Sonraki kitaplarından Mektuplarla Roman’da da aynı duyguyu ediniyorsunuz. Fakat bu durum beni bir yanılgıya sürüklemiş. Byelkin’in Öyküleri’ne başlayınca sanatının yüceliğini fark ettiriyor Puşkin. Rus yazınında kilometre taşı olduğunu söylemek yanlış olmaz Puşkin için. Kendisinden sonra gelen Gogol’lara, Tolstoy’lara, Dostoyevski’lere ön ayak olmuş ve oluyor.
Betimlemeler olsun, karakter tahlilleri olsun, oturmuş karakter yapıları olsun kendini göstermeye başlıyor Byelkin’in Öyküleri’yle Puşkin.
”Yayımcının Notu”nu da öykülerden sayarsak-ki bence sayılmalı- altı öyküden oluşuyor kitap.”Yayımcının Notu”, ”Atış”, ”Tipi”, ”Tabutçu”, ”Menzil Bekçisi”, ”Köylü Genç Bayan”
Okudukça öyküler hakkında ayrıntılı bir şeyler karalayacağım. Şimdilik biraz ”Yayımcının Notu” ve ” Atış” öykülerinden bahsederek başlayayım.
Yayımcının Notu
Daha sonraki öykülerin de yazarı olarak anılacak Byelkin’in kitabına yayımcının notu olarak eklenmiş. Kendi başına bağımsız bir metin fakat yayımcının irtibata geçtiği Byelkin’in ahbabının paylaştığı bilgiler ışığında diğer öykülerle bağlantı kuruluyor. Metin o kadar güçlü bir şekilde kaleme alınmış ki, “Acaba yazı gerçekten de yayıncının notu mu?”, “Öykü mü bu?”, “Öykü de değil sadece kitaba bir tanıtım yazısı mı?” gibi birçok düşünceyi zihninize yağdırıyor. Bu metne hâlâ öykü demek istiyor, fakat emin olamıyorum.
Öyküde Byelkin’in aile hayatından, ailesi öldükten sonraki yaşantısından, bu yaşantıya uyum sağlayamamasından ve edebiyata düşkünlüğünden bahsediliyor. Genelde Rus edebiyatının vazgeçilmez imgesi asker ve ordu Puşkin’in öykü ve romanlarında yerini alıyor. Döneminde askeri olayların çokluğunun da tesiri olması muhtemel fakat kanımca askerliğin ve ordunun Puşkin’in hayatında olumlu ya da olumsuz bir tesiri mevcuttur.
Kahramanımız ailesini kaybettikten sonra ailesinin çiftliğini yönetmek zorunda kalır. Bu nedenle askerlik görevini sona erdirir ve toprağının başına geçer. Sonrasında işten anlamayan genç ve heba olan servet konu edilir. Burada Puşkin’in eleştiri okları başlar. Dönemin soylularına karşı bakışını, ”… Fakat bu olay aramızdaki dostluğu zedelemedi. Çünkü bir yanda bu delikanlının ( genç soylularımızın tümünde ortak bir özellik olarak beliren) gevşekliğine,yıkıcı kayıtsılığına acırken, …” ifadelerinde görüyorsunuz. Diğer yandan sarhoşluğa da değinmeden edemiyor yazarımız. ”… Hiçbir zaman içkili görmedim onu (bizim buralarda bunun olağanüstü bir şey sayılması gerektiğini söylemeliyim.)”
Atış
Puşkin klasiği yine askerlik, yine ordu… Kahramanımız aktif görevde olan bir subay ve kahramanımızın kahramanı-ki öyküde kahramanımız anlatıcı oluyor- yıllar öncesinde süvari birliğinde bulunmuş, neden olduğu belli olmayan bazı sebepler sonucu askerliği bırakmış bir erdir. Cömertliğiyle ve atıcılıktaki başarısıyla ön plana çıkardığı kahramanının başından geçen iki önemli hadiseyi nakleder. Ve ona Silvio diye hitap etmeyi tercih eder. Bu kahramana isim verme durumu bu öykünün birinci öyküyle bağlantısı olarak göze çarpıyor.
Birinci hadiseye yakinen şahit olur kahramanımız. Silvio’nun kendisine karşı saygısızca takınılan tavır karşısında, saygısızlık yapan subayı düelloya davet etmemesi ve sonrasında bu tavrın diğer subaylar nezdinde kısa zamanlı; kahramanımız nezdinde uzun soluklu bir güven kaybına neden olduğu anlatılır. Onlara göre, kahraman ve korkusuz olarak gördükleri Silvio’nun çekingenliği korkaklığından kaynaklıdır. Fakat Silvio düellodan kaçınmasının asıl sebebinin, başka bir düelloya çıkma ihtimalini ortadan kaldıracağı olduğunu kahramanımıza anlatır ve yıllardır hazırlandığı bu düelloya gider.
Yıllar sonra kahramanımızın bulunduğu kasabaya evli bir çift gelir. Burada göze çarpan başka bir unsur dönemin çarpık ilişki durumudur. Evli ya da bekâr olması önemli olmamakla birlikte bayanlara karşı duyulan ilgi gizlenmemektedir. Evlilik dışı ya da evli bayanlarla yaşanan ilişkiler normal karşılanmaktadır. Kahramanımız gelecek Kontes’in güzelliğinin destansı büyüsüne kapılır ve çifti ziyaret etmek için evlerine gider. Atıcılıktan konuştukları bir anda konu subayın eski bir arkadaşından bahsetmesiyle değişiverir. Silvio’nun düelloya hazırlandığı kişi Kont’dur. İlçeden ayrıldıktan sonra kontun düğününü basan Silvio düelloyu tamamlamak isteğinde bulunur.
Boşlukları bilerek tamamlamıyorum, belki okuma isteğiniz kamçılanır diye ayrıntıları eksik bırakıyorum.
Kitabı okudukça yazıyorum ki heyecanımı taze olarak paylaşabileyim. Ataol Behramoğlu çevirisinin de etkisi büyüktür muhakkak ama yine de Puşkin öykücülüğündeki dönüm noktasının Byelki’in Öyküleri olduğunu düşünüyorum. Kahramanlar bir arkadaşınızmış gibi yaşıyor hikâyesini. Sanki çekilirken şahit olduğunuz bir resme bakıyormuşsunuz gibi okuyorsunuz öyküsünü Puşkin’in. ”Atış”da hikaye bir yılan kıvraklığında ellerinizden kayıveriyor. Tam tahmin etmiştim diyecekken, kursağınızda kalıyor hevesiniz. İyi de oluyor. Beklemediğiniz bir şey bulmak mutlu ediyor insanı. Okuyun.
- Puşkin, Aleksandr, “Bütün Öyküler, Bütün Romanlar”
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012
- Çev. Ataol Behramoğlu
- 560 Sayfa