Genç Bir Romancının İtirafları, Umberto Eco’nun bir roman yazarı olarak fikirlerini aktarıyor.
1932 doğumlu yazar, yazar olmanın yanında bir göstergebilimci, edebiyat eleştirmeni ve akademisyendir. Eco’nun ilk romanı Gülün Adı 1980’de basılır, Eco 48 yaşındadır. Roman yazarı olarak kariyerinde yeni olduğu için genç bir romancı olarak deneyimlerini aktarır.
Kitap “Soldan Sağa Yazmak”, “Yazar, Metin ve Yorumcular”, “Kurmaca Karakterler Üzerine Birkaç Not” ve “Listelerim” isimli dört bölümden oluşuyor. Dili son derece akıcı, Eco sanki okurla sohbet eder gibi yazmış. Bu da hem teorik ve sıkıcı bir dille okuyanı boğmamasını hem de kitabın akıp gitmesini sağlamış.
İlk bölümde Umberto Eco, hemen hemen her yazara sorulan soruya, “Nasıl yazıyorsunuz?” sorusuna cevap vermek istemiş. Roman yazmak küçük bir evren yaratmak ve bu evrene okuyucuyu inandırmaktır. Karakterinden kurgusuna, diyaloglarından mekanlarına, olaylardan anafikrine dek pek meşakkatli bu işe nereden ve nasıl başlanır? Nasıl yazılır? Eco’nun buna verdiği nüktedan yanıt bölümün başlığından anlaşılıyor: Soldan sağa yazıyorum. Sonra da bir imgeden nasıl bir evren yarattığını anlatmaya çalışıyor. Mekanın ve zamanın kısıtlayıcılığından ve mini bir dünya kurmaktan bahsediyor. Eco’nun cevabı bana “Burada nasıl yürürsün?” diye soran birine “Bir ayağımı diğerinin önüne koyarak” diye cevap veren Ray Bradbury’i hatırlattı. O zaman gülümsemiştim. Eco da beni güldürdü.
İkinci bölümde bir edebi metnin nasıl yazarın kafasında hiç olmamış bağlantı ve göndermelere işaret olduğunu zanneden yorumlara yol açabileceğini göstermiş. Romanlardaki tamamen kurgusal mekanları arayanlar ve bulduğunu bildirenler mi istersiniz, isimlerden gizli çağrışımlar bulanlar mı, romanda verdiği tarihte bilmem neredeki yangını madem o sokakta yürümüşse roman kahramanının nasıl görmediğini soranlar mı! Çağrışımlar dünyası sonsuzdur ve elbette bir şey yazıyorsak bu bizim hiç hayal etmediğimiz bağlantıları anıştırabilir. Çok kişisel bir deneyim aktarmak isterim. Abim Bülent Çallı’nın Duman Otel’ini ilk kez okuduğumda Galip Işık’ın ismini görür görmez bunun, Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ındaki Galip’e bir gönderme olduğunu düşünmüştüm. Aslında öyle olmadığını sorunca öğrenmiş oldum. Anlattığımız şeylerle onu okuyanların anlayacağı şeylerin aynı olacağının garantisini kim verdi ki bize!
Üçüncü bölümde Eco, kurmaca karakterlerin ontolojisi üzerine yazmış. Anna Karenina’ya neden ağlarız? Bu karakterleri nasıl algılarız? Roman kahramanlarını gerçek kişilerden ayıran şey nedir? Onlar için dertlendiğimize göre bir tür gerçeklikleri vardır demek ki.
Dördüncü bölüm listelere ayrılmış. Umberto Eco ayrıntıların ve listelerin karmaşık dünyasına götürüyor burada bizi. Kendi romanlarında ve başka metinlerde nesneler, kişiler, mekanlar, ayrıntılar nasıl listelenmiş, örneklerle sunuyor. Ben bir kez daha Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ını hatırladım.
Özetle, Genç Bir Romancının İtirafları yazmak ve edebiyat üzerine hoş bir kitap. Hoşluğu eğlenceli bir dili olmasından ve ufuk açıcı olmasından geliyor. Sanırım seversiniz.
İyi okumalar!
- Genç Bir Romancının İtirafları – Umberto Eco
- Kırmızı Kedi Yayınevi
- Çeviri – İlknur Özdemir
- 192 sayfa