Lise yıllarında, ezbere dayalı eser-yazar eşleştirme soruları için ”Üç Kız Kardeş, Vanya Dayının Vişne Bahçesinde Martı görmüş.” kodlamasını yaparak zihnime kazıdığım Anton Çehov‘un, 1892 yılında yayımlanan, Altıncı Koğuş adlı kısa anlatısından bahsetmek istiyorum sizlere.
Altmış sekiz sayfadan ibaret, bir solukta okunacak bir kitap Altıncı Koğuş. Andrey Yefimıç’ın gözünden Rusya’nın unutulmuş, kenar köşe bir kasabasını ziyaret ediyor; kasaba sakinlerinin alıştığı, mevki sahiplerininse yadırgadığı bir çevreye dahil oluyoruz. Doktor Andrey Yefimıç yıllardır görev yaptığı, olabildiğince az zaman geçirmeye çalıştığı kasaba hastanesinden, özellikle altıncı koğuştan tiksintiyle söz eder. Şikayet ettiği şartları değiştirmek içinse en ufak bir çaba dâhi sarf etmez.
Kasabada sohbet edeceği bir kişi bile yoktur, postane müdürü Averyanıç dışında. Yefimıç bu biricik dostuyla yaptığı tekdüze sohbetlerde de kasaba halkını hatta aydınını kötüler, aklın yegâne zevk kaynağı olduğunu söyler. Oysa bir süre sonra parmaklıklar ardında bulacaktır en derin muhabbetlerinin arkadaşını. Ölümsüzlük, acı ve gerçek mutluluk… Her konuda zıtlaşsalar da doktorun hastasını sakinleştirmek için söylediği sözler, yüzyıllar aşıp gerçekliğinden hiçbir şey kaybetmeden oturur baş köşeye:
Hapishaneler ve tımarhaneler var olduğu sürece içinde birilerinin oturması gerekir. Siz değilse ben, ben değilse başka üçüncü biri elbet girecek buralara.
Duvarların, parmaklıkların ardında olmak tamamen tesadüfîdir. Oysa koğuşa adım atana dek oradakilerin durumunu görmezden gelmek bir tercihtir.
Altıncı Koğuş‘tan alıntılar:
- Altıncı Koğuş – Anton Çehov
- Öykü – Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- 68 sayfa
- Çeviri: Yulva Muhurcişi