Yazar-eser-okur eksenindeki ilişkinin, okurun eserle kavuşmasıyla başlayıp eserin, ona yazarı tanıtarak devam etmesi konusunda genellikle hem fikiriz. Füruzan ile tanışmam ise bu denklemin sondan başa doğru ilerlemesinin yegâne örneğidir benim için. Evet, herhangi bir eserini henüz okumamıştım kendisiyle –tesadüfen- tanışma fırsatı bulduğumda. Oysa ne büyük bir eksiklikti bir okur için! Yüreğimin derinliğinde pişmanlığı hissedişim hala aklımdadır. Ve her okuduğum kitabının ardından kendisiyle tekrar karşılaşmak, anlattıkları ve anlatmak istediklerini yüzünde arayabilmek isterim.
Parasız Yatılı, Füruzan’la tanışmamın ardından okuduğum ilk eseridir. Kitabı okurken, anılarımda kendisi ile tekrar tekrar karşılaşmış ve yazarın, kitapta anlatılan her hikâyeye şahit olduğu; her karakteri birebir tanıdığı ve yazılanların hepsinin gerçekte bir yer bulduğu sonucuna ulaştım her seferinde. Hikâyeler öylesine canlı, öylesine gerçekçi bir gözlemle yazılmış ki; her an biri çıkıp “O hikâyedeki, benim!” diyecekmiş gibi.
Parasız Yatılı’da öykü içeriklerine dair ilk olarak göze çarpan unsur, kesinlikle, kadın karakterler. Onların hayatta varoluş çabaları, geçmiş-bugün çatışmaları, ezelden beri değişmeyen çileleri, yaşadıkları yoksulluklar, benliklerini arayamadan yitirişleri, kendilerini feda edişleri öykülerin arka planına oturtulmuş gerçekler. Bu kadınları okurken her birinde bir aşinalık sezmemek mümkün değil. Öyküler; hem öylesine tanıdık, hem ilk kez yazılmış gibi… Kitapta; kocalarını kaybetmiş, hayata tutunmaya çalışan kadınları; gurbet acısını yüreğinden silemeyen nineler ve torunlarını; evlatlarını kendi bildiği doğruya çekmeye çalışan ve onları korumak için ellerinden geleni yapan güçlü kadınları; yoksulluk ile baş etmek için çabalayan anneler ve kızlarını; toplum dayatmaları ile yaşamı arasında kalan, çocukları için suskunlaşan anneleri –kısaca değişmeyen olgular ile modern yaşama alışmaya çabalayan Türk kadınını tanımak ve gözlemlemek mümkün.
Kitaptaki öykülerin birinden özellikle bahsetmek gerektiğine inanıyorum: Munip Bey’in Günlüğü. Öykü, gün içinde tutulmuş notların kronolojik bir sırayla aktarılmış olması ile daha ilk bakışta okuyucunun dikkatini celbediyor. Ancak bu öyküyü diğerlerinden farklı kılan asıl sebep, bir erkek karakter etrafında şekillenen tek hikâye olması. Anadolu’ya memur olarak atanmış olan Munip Bey’in iç çatışmalarının ve başından geçen olayların kısa ve öz bir biçimde aktarılmış olması okuyucuyu, yormadan, öykünün içine çekiyor. Fakat öykünün bir erkek karaktere bağlı ilerlemesine rağmen öyküde, kadın- erkek ilişkisinin etkilerine değinilmiş olduğu da açıkça fark ediliyor.
***
Parasız Yatılı okumaya başlamadan önce herkes; yıllar önce yazılmış olan bu hikâyelerin hala canlı oluşuyla, zamanın değişmesine rağmen bizim aynı kalışımızla, geçmişteki ‘biz’ ve bugün kadınlara verdiğimiz değerin aynılığıyla yüzleşmek için cesaret ve hala değiştirilmeyi bekleyen gerçeklere karşı güç toplamalı.
Şimdi, kitabı merak edenlere iyi okumalar dileyemeyeceğimi söylemem garip karşılanmasın. Çünkü ‘Parasız Yatılı’ okuyucuyu düşünmeye sevk edecek, onu bu yüzden sürekli rahatsız edecek öyküler bütünüdür. Bunun için “İyi düşünmeler!” dilemek daha doğru olacak.
-Parasız Yatılı, Füruzan
Yapı Kredi Yayınları, 19.Baskı: 2015-
*Görsel, http://kitap.ykykultur.com.tr adresinden temin edilmiştir.