Çocukluğu sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçiren Fyodor Mihayloviç Dostoyevski annesinin ölümünden sonra Petersburg’taki Mühendis Okulu’na girdi. Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü’ne girdi. Dostoyevski’nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski’nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.
1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapisanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya’da bulunan Omsk Cezaevi’ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Mariya Dmitriyevna İsayeva ile evlendi.
Petersburg’a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862’de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumaranelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 28 Ocak 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için 31 Ocak 1881 tarihinde yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasından yürüdü.
Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski’nin eserleri, birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.
Dostoyevski’nin en büyük eserlerinden biri olan ve dünyada bir çok yazarın ilham kaynağı yahut başucu kitabı olan Suç ve Ceza‘dan 25 alıntı ile sizlerleyiz…
1- “Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!”
2- “Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır.”
3- ”Hem böyle yapıyorum hem de yaptıklarımdan korkuyorum.” diye düşündü. ”Hım… Evet, her şey insanın elindedir. Fakat insan korkaklığı yüzünden çok şeyi kaybedebilir. Gerçek bu. İnsanların en çok neden korktuklarını bilmek isterdim. Onları en çok korkutan şey yeni bir adım atmak, yeni bir söz söylemek…”
4- “Sonra öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin değiştiremeyeceğini ve bunun çabalamaya değmediğini! Evet, böyledir!”
5-“Nefrete sevgiden fazla güvenirim. Çünkü, nefretin sahtesi olmaz!”
6- “Yoksulluk ayıp değildir, doğru, ama sarhoşluk da erdem değildir kesinlikle. Fakat sefalet ayıptır. İnsan yoksul da olsa ruhundaki asaleti koruya bilir. Fakat, sefalete düşünce asla… Bir kimseyi sopa ile toplumun dışına atamazlar, daha da alçatmak için süpürürler. Doğrudur da… Çünkü sefalete düşünce kendimi ilk suçlayacak benimdir. İnsan kendi yüzünden meyhaneye düşer.”
7- “…tek istedikleri tam anlamıyla kişiliksiz olmak… Kişiliksiz olmaktan bir haz duyuyorlar! Yeter ki kendileri olmasınlar, yeter ki kendi kendilerine benzemesinler… Bunun adına da en ileri gelmişlik diyorlar. Saçmaladıkları şeyler kendi düşünceleri olsa bari…”
8- “Sıkıntı çekmek, insanı olgunlaştırır, terbiye eder.”
9- “İçkisiz de sarhoş ettin sen beni. Sarhoş oldum, Rodya’cığım! İçmeden sarhoş oldum!”
10- “Ben bir insanım, yanıldığım için insanım. En azından on dört defa hatta belkide yüz on dört defa yanılmadan insan hiç bir gerçeğe ulaşamaz.”
11- “İnsanın canını sıkan ne biliyor musun? Herhalde onların yalan söylemesi değil. Yalan, her zaman affedilebilir… Yalan sevimli bir şeydir, çünkü insanı gerçeğe ulaştırır. Hayır, burada insanın canını sıkan şey, yalnız yalan söylemeleri değil, kendi yalanlarına kendilerinin de inanmalarıdır.”
12- “Bazen hayatta öyle karşılaşmalar olur ki, hem de hiç tanımadığımız insanlarla, bir tek sözcük bile konuşmadan, birdenbire, tek bir bakışla ilgilenmeye başlayıveririz.”
13- “Hepimiz bir parça deliyizdir. Şu küçük farkla ki, ‘hastalar’ bizden biraz daha delidirler. Burada bu küçük noktanın altını çizmek gerekir. Kusursuz insanlara gelince, doğrusu bunlar hemen hemen yok gibidir. On binde, belki de yüz binde bir rastlanır böylelerine, üstelik de oldukça zayıf örnekler olarak…”
14- “Bir tutkudur onda edebiyat! Edebiyat ve sanat! İnsan soylu olmaya görsün, gerisi yetenekle, bilgiyle, akılla, dehayla kendiliğinden geliyor.”
15- “Son âna dek, bir insanı sırf iyilikten tavuskuşlarıyla süslerler, kötü bir şey gelmez akıllarına; madalyonun öbür yüzünü hissetseler bile, daha önceden kendilerine tek bir kelime etmezler; tek bir düşünceye saplanırlar; iki elleriyle birden uzaklaştırırlar gerçeği, ta ki süsledikleri kişi onlara kendi burnunu gösterinceye kadar.”
16- “Çünkü öyle zamanlar oluyor ki hiç tereddütsüz gitmek gerekiyor, sırf gitmek!”
17- “Hiçbir şeye sahip olmak istemiyorsan, sahip olduklarını paylaş.”
18- “Bir katilden daha cani insanlar gördüm. Umudumuzu öldürenleri gördüm.”
19- “Hayat, çok usta bir yalancı,” dedi Raskolnikov…
20- “Şeytan en çok tövbe etmiş insanla uğraşır. Çünkü, kaybettiği bir askerini tekrar kazanmak ister…”
21- “Avdotya Romanovna, bazı incinmeler vardır, ne kadar istenirse istensin unutulamaz efendim.”
22- “Neymiş efendim, onların bildiği gerçekler varmış! İyi ama, gerçek her şey demek değildir ki… Hiç değilse işin yarısı, bu gerçeklere nasıl bakıldığına bağlıdır.”
23-”Çünkü her insanın gidebileceği, başını sokabileceği bir yeri olması gerekmez mi?”
24- “Hiçbir şey söylemedi, sessizce baktı sadece… Böyle bir bakış yoktur yeryüzünde…”
25- “Ama burada yeni bir öykü başlıyor. Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü… Ve bu öykü yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdiki öykümüzse burada bitiyor.”