“Oha, o kadar oldu mu?” dedi Enes geçen konuşurken. Gerçekten 5 yıl oldu. Zaman ne çabuk geçiyor…
5. yıl için ne yapalım diye konuşuyorduk Esra’yla. Kitap hediye edelim, dedi. Benim aklımdaki başkaydı. İnsanlara daha özel bir şey vermek gerekir, diye düşündüm. Ne bileyim, kitabı her zaman hediye edebiliriz. Yıldönümleri özel olabiliyor çoğu insan için. Doğum günleri, evlilik yıldönümleri, sevgililer günü vs…
Ben de oturdum bu metni yazmaya başladım.
Biraz iç dökme gibi olacak. Bağışlayın. Bula bula bunu mu buldun, diyebilirsiniz. Hak veririm. Ben bu ekranda bu satırları okuyan herkese karşı samimiyet besliyorum. Çünkü zaman ayırıyorlar. Benim için kıymetli. Çoğu zaman sitenin arayüzünde zaman geçirirken neyin ne kadar okunduğunu, insanların neye daha fazla zaman harcadığına bakıyorum. Kimsenin zamanını çalmak istemiyorum. Ne Okuyorum?’u düşündüğümde de bu vardı aklımda. İnsanlar kitaplar konusunda yanıltılmasın istiyordum. Çoğunlukla bunu başardığımı düşünüyorum. Umarım burayı takip edenler de böyle düşünüyordur. Bu beni mutlu eder. Çünkü samimiyet beslediğiniz insanları yanıltmak istemezsiniz. Değil mi?
Peki, her şey nasıl başladı?
Şu tweetle başladı diyebiliriz aslında:
Kafamda fikri oluşunca Twitter hesabını açtım ve bu mesajı yolladım. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. İnsanlar bana ulaştı. Ben onlara aklımdakileri anlattım. Yapabileceklerimizi. Yapmayı planladıklarımızı. Birden etrafımda kocaman bir kalabalık oldu. Bunu beklemiyordum. İnsanların güdümlü kitap eklerinden, hep aynı insanlara benzer içeriklerle yazdırılan kitap tanıtımlarından sıkıldığını biliyordum ama böylesini ummuyordum. Neden buna maruz kalıyorduk ki?
Edebiyat temelinde ulvi bir amaç yatan meşgalelerle var olur. Yazar metnini var etmek için uzunca bir zamanını ve yaratma kabiliyetini harcar. Editör metnin gözden kaçmaması, okura ulaşması için kulaklarını ve gözünü açık tutar. Tasarımcısı, dizgicisi, matbaası, depocusu, dağıtımcısı… Bir kitabın yazarından size ulaşmasına kadarki süreç o kadar uzun ve katmanlıdır ki, inanamazsınız. Ancak tüm bu uğraşların ardında ortaya çıkan işin katma değeri ise manevidir. Kitap okumak insanı manevi olarak tatmin eder. Tarifi zor bir haz taşır. Bir kitabı elinize aldığınızda ve onu okumaya başladığınızda bambaşka bir dünyaya, evrene taşınırsınız. Kitap okumak kötü bir şey değildir, bunu herkes katılır (katılmayanlara bakmayın). Çocuklarımıza erken yaşta kitap okuma alışkanlığını bu sebeple vermeye çalışıyoruz. İyi bir kavrama yetisi, iyiyle kötüyü ayırt etme yeteneği, dünyayı ve yaşamı anlama çabası okuma alışkanlığı gelişmiş çocuklarda daha çabuk gelişiyor diye düşünüyorum.
Ben kitap okurken, dahası iyi bir metni okurken inanılmaz mutlu oluyorum. Sizler de böyle hissetmiyor musunuz?
Peki, her yıl milyonlarca adet kitap basılan, artık dev bir endüstri olmuş edebiyat sektörünün içerisinde tek başına olan ve her şeyiyle savunmasız konumdaki okuru kim, nasıl savunacak? Onu kâr elde etme peşindeki, artık fabrika sistemine geçmiş ve pazarlamaya çalıştıkları “ürün”ü güzel ambalajlayarak, adından söz ettirerek, görünür kılarak “satmaya” çalışan sektör dişlilerinden kim koruyacak?
Okur, iyi bir metinden nasıl haberdar olacak? Proje işlerin aldatıcılığından nasıl korunacak?
Bunları düşünürken bile aklımda hâlâ şu soru beliriyor: Biz kimiz ki, metnin iyi ya da kötü olduğuna karar verme hakkını kendimizde buluyoruz…
Sonra kendime şu yanıtı verebiliyorum: Sadece bir okursam, okurken sevdiğim ve başkalarının da haberdar olmasını istediğim kitapları duyurmaya benim de hakkım var. Bu beğenmediğim kitaplar için de geçerli. Bunu söyleyebilmek için tanınmış bir insan, popüler bir sosyal medya siması olmama gerek yok.
İşte, Ne Okuyorum?’da insanlara bu ortamı vermeye çalıştık.
5 sene geçmiş. Etrafımızdan ne çok insan geçmiş diye düşünüyorum. İlk defa bizimle beraber yazmaya başlayıp sonrasında başka mecralara giden birçok arkadaşımız oldu. Bu beni o kadar mutlu ediyor ki… Galiba, diyorum, galiba güzel bir şeyler yaptık. İnsanlar bizimle iyi zaman geçirdiler. Böyle olmasa neredeyse dünyanın tüm ülkelerinden en az bir kere ziyaretçi almış olamazdık herhalde 😊 Pek tabii ki, bazen saçmaladığımız, hatalar yaptığımız oldu. Oluyor. Olacak da. Bizler de insanız. Hatalarımızla varız.
Ne Okuyorum?’da hiçbir ticari faaliyet yok. Bir dönem reklam almaya çalıştık, olmadı. Belki de benim beceriksizliğimdi, bilmiyorum. Yani, senelerdir bu camiadayım, birçok insan tanıyorum ama yine de bunu başaramamışsam, kendime bir özeleştiri getirmem gerekiyor galiba :) Reklam almadaki amacımız da bize yazan insanlara telif ücreti ödeyebilmekti. Siteye dair en büyük keşkem telif işini çözememiş olmaktır. Bu konuda çok üzgünüm.
Umarım, umarım, hayatın bizi nelerle sınayacağı bilinmez, Ne Okuyorum?’un yolculuğu çokça 5 yıl sürer. Ben sitenin işleriyle uğraşmaktan, saat gözetmeksizin istatistik kurcalamaktan (bu tamamen benim takıntım, her türlü istatistiksel süreç ilgilimi ve dikkatimi çekiyor), yeni eklenen yazıları okumaktan, elimden geldiğince yazılar yazmaktan çok mutluyum.
Bu zaman diliminde bizleri takip eden, bize metinler yazan, kitaplar okuyan, değerli zamanlarını bize ayıran tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum.
Böyle can sıkıcı bir yazı için de özürlerimi sunuyorum.
Sevgiyle,
Caner