Birine hiddetlenip ”Psikopat mısın?” dediğimizde karşımızdakini ne kadar büyük ve önemli bir şeyle itham ettiğimizi sanıyoruz. Aslında farkında olmadan oldukça doğru bir tespit yapıyoruz. Psikopatlık ille de katil, sapık ve bilumum vahşi öldürme eylemi içinde olanların psikolojik hâli değildir. Aksine etrafımızda olup hiçbir suça bulaşmamış üstüne üstlük başarılı ve karizmatik biri de psikopatlığın tanımına birebir uyabilir. En azından Kevin Dutton Olağan Psikopatlar kitabında böyle söylüyor, birçok bilimsel araştırmayı önümüze sererek hayli de inandırıcı oluyor.
Sayfaları çevirdikçe ”tıp talebesi sendromu” zihninizi ele geçirebilir. Çünkü psikopatlığın her belirtisini kendinizde sorgulamaya başlıyorsunuz. İçiniz rahatladığında ya da acımasız bir psikopatla benzer mantığa sahip olduğunuzu öğrendiğinizde bu sefer etrafınızdaki insanları zihninizdeki klinikte incelemeye alıyorsunuz. Benim vardığım sonuca göre benden psikopat olmaz! Fakat başkaları için ilginç teşhisler koydum!
Yazar da böyle yapmış olacak ki öncelikle babasının nasıl bir psikopat olduğunu anlatmakla başlıyor kitaba. Yine önceki bilgilerimizin esiri olduğumuzdan, çocuğuna şiddet uygulamış, eziyetler çektirmiş bir baba figürü bekliyoruz. Fakat hayır, yazar babasını bir kez bile paniklerken, öfkeden deliye dönerken ya da soğukkanlılığını kaybetmişken görmemiş. Aksine korkunun yalnızca yırtıcılardan korunmaya yarayan bir içgüdü olduğunu düşünen, bu yüzden de günümüz insanının riskten kaçma eğilimini aşırı bulan bir insanmış babası. İşte psikopatlığa dair ilk iz: Korku ve keder tüm insanların hissettiği duygulardır. Seçilmiş bir grupsa bunun dışındadır:
”Psikopatlar. Bir psikopat gazı açık bıraktığını bilse bile endişelenmez.” diyor Dutton.
Yapılan bir araştırmada normal katılımcılara ve psikopatlara karışık harfler verilir ve anlamlı bir kelime üretmeleri istenir. Normal katılımcılar k-a-n-s-e-r, t-e-c-a-v-ü-z gibi zihinde daha şiddetli uyarımlara sebep olan kelimeleri daha hızlı buluyorlar. Psikopatlar içinse bu kelimelerin t-a-b-a-k, a-ğ-a-ç gibi kelimelerden hiçbir farkı yok.
”Psikopatlar için dildeki sözcüklerin, sözlük anlamlarının ötesinde bir derinliği yoktur. Bir psikopat örneğin, ‘Seni seviyorum.’ dediğinde, onun için bu sözün ‘Ben kahve alayım.’ demekten farkı yoktur.”
Klinik psikopatların bir diğer özelliği ise zayıf insanları tespit edebilmeleri. Otuz beş kadının kafatasını kıran, sonunda elektrikli sandalyeyi boylayan Ted Bundy: ”Ben bu hayatta görüp görebileceğiniz en taş kalpli o. çocuğuyum.” diyor ve iyi bir kurbanı yürüyüşünden ayırt edebildiğini söylüyor.
Yazar bu noktada bizi tekrar esas noktaya davet ediyor. Evet, Ted Bundy acımasız bir katildi. Fakat paralel bir evrende çok başarılı bir beyin cerrahı da olabilirdi. Ya da evinizi kundaklayan birisi yine başka bir evrende sizi alevler arasından kurtaran kahraman olabilirdi. Çünkü bunların her biri için normal insanlarda olmayan bir soğukkanlılığa ihtiyaç var. Eylemin sonuçlarından korkmamak, kendine sonsuz güven duymak, acımasız ve hedefe odaklanmış insanlar olmak. Bu özellikler psikopatların yanı sıra başarılı CEO’ larda, iş adamlarında, avukatlarda, doktorlarda görülebilecek özellikler.
Psikopatlarda olduğunu düşündüğümüz bir diğer özellik ise empati yoksunluğudur. Yazar bu konuya da açıklık getiriyor ve daha korkunç bir durum olabileceğini söylüyor. Empati yapabildiği halde -yani karşısındakinin ne hissettiğini anlayabildiği, hesaplayabildiği halde- bundan herhangi duygusal bir sonuç çıkarmıyorlar. Buna empati yoksunluğu değil soğuk empati deniyor ve bizim -normal insanların- hissettiği sıcak empatiden farklı. Aşağıdaki videoda kitabın yazarından, kendinizi sorgulamanızı sağlayacak küçük bir ikileme tabi tutulabilirsiniz. Bakalım olağan psikopatlardan mısınız?
Yazar hapishanelerde en ağır psikopatlarla da görüşüyor, çeşitli sektörlerde işinde oldukça başarılı insanlarla da. Üst düzey bir İngiliz yüksek mahkeme avukatından duyduğu şu sözler iddia ettikleriyle oldukça örtüşüyor:
”Mahkeme salonunda insanların adeta ciğerini söktüğüm oldu. Onları tanık sandalyesinde çarmıha gerdim. Tecavüz mağduru olduğu iddia edilen birini gözyaşları içinde bıraktığımda kendimi hiç kötü hissetmiyorum. Neden biliyor musun? Çünkü bu benim işim de ondan. Müşterim bunun için para ödüyor. Günün sonunda peruğumu ve cüppemi çıkarıp karımla bir restorana gidebiliyorum ve zerre kadar umurumda olmuyor- her ne kadar o gün yaşananlar o kadının hayatını mahvetmiş olsa bile.”
İnanın hapishanedeki psikopatlardan daha tüyler ürpertici duygular taşıyanlar aramızda yaşıyor ve bunun farkına varmak ürkütücü. Fakat hepsinin bu kadar acımasız olduğunu söylemek haksızlık olur. Vereceğim ikinci bir örnekle hukuk dünyasını zan altında bırakmaktan endişe etsem de kitapta kendilerine bu kadar denk gelindiğine göre bu işte bir iş olmalı. Yazarın Levenson Kişisel Beyanata Dayalı Psikopati Derecelendirme Testi’nde oldukça yüksek bir puan alan İngiltere’nin birinci sınıf avukatlarından biri durumu şöyle değerlendirmiş:
”Dünyayı diğerlerinden farklı gördüğümü daha küçükken fark etmiştim. Ama bu bana zarardan çok yarar sağladı diyebilirim. Psikopatlık -illa da böyle adlandırmak istiyorsanız-, modern zamanlar için bir ilaç gibi. Eğer ölçülü dozlarda alırsanız son derece faydalı olabilir. Psikopatlık pek çok varoluşsal rahatsızlığı dindirebilir, bizi kurban olmaktan koruyabilir. Ama aşırı dozda alırsanız, ilaçların hepsinde olduğu gibi, hoşa gitmeyen yan etkilere maruz kalabilirsiniz.”
Bu avukatın dediklerine hak vermemek elde değil. Elbette acılarımızı dindirecek bir psikopatlık seviyesinde olsak, her şeyi o kadar da umursamasak, zor anlarda sakinliğimizi korusak, hedefe ulaşmak için birilerini ezip geçebilsek ve gece yatarken bu yaptıklarımızın vicdan azabını duymasak hayat daha kolay olurdu. Sanırım bunu sonradan öğrenmek mümkün değil. Çünkü psikopat olmayanlar için gözü kapalı birinin hayatını mahvetmek ya da daha küçük çaplı düşünürsek bir insanı bir lafıyla incitip bunu umursamamak dahi içinde bir sızı bırakır. Varsın hayat bizi kurban olarak seçsin, varoluş sancıları sarsın bedenimizi… Psikopat olanlarınız bana hak vermeyecektir ama soğuk empatilerle ve soğuk duygularla yaşamaktan yeğdir.
Yazar böyle kendimizi sorgulama alanları yaratırken birçok bilimsel araştırmaya yer veriyor kitabında. Bunu oldukça samimi ve eğlenceli bir dille yazarken yeri geliyor yüksek güvenlikli bir akıl hastanesinde üç psikopatla yaptığı derin sohbette onları Nirvanaya ilerleyen üç yaşlı Budist gibi görüyor, yeri geliyor biraz önce taşlandığı şehre sakin sakin geri dönen – dönebilen- Aziz Pavlus’u Psikopatların Piri ilan ediyor. Sonuçta psikolojiyle biraz olsun ilgilenenlerin okumasına değer bir kitap çıkarıyor karşımıza.
Daha dingin kalp atışları, daha az göz kırpmalar, karizmatik ve çekici bir görünüm, herkesi kolayca ikna edebilen bir dil, karşısındakinin hislerini herkesten daha iyi anlayabilen fakat umursamayan, işler karıştığında soğukkanlılığını koruyup işine devam eden, değişen şartlara çok çabuk uyum sağlayan insanlar: Psikopatlar. Sizce de etrafımızda değiller mi?
- Olağan Psikopatlar – Kevin Dutton
- Domingo Yayınevi
- 288 Sayfa
- Çeviri: Cem Duran