*yazı neokuyorum.org okuyucuları için kısaltılmıştır.
Uzun zaman sonra Türk öykücülüğü nefeslenme imkânı buldu. Alışılagelmiş kurgu dünyasının dışında yarattığı öykü evreniyle, öykümüz iyi bir genç yazarı kazandı. Benzerine pek rastlanmayan bir öykü dünyasına taşıdı bizleri Engin Türkgeldi.
Orada Bir Yerde, ismi gibi spesifik bir noktayı işaret ederken aynı zamanda muğlaklık, belirsizlik de ifade eden bir öykü kitabı. Dünya edebiyatının tanıdık öykülerine bağırıp çağırmadan usul usul selam vererek öykü atmosferini oluşturuyor. Gerçeklik ile fantastik arasında ince bir çizgi çekerek; zamanı ve mekânı silikleştiriyor. Olaylar ne gerçek, ne de gerçekten olabildiğince uzak. Fantastiğin kıyısında; sakince olayları anlatan usta bir anlatıcı. Olabildiğince görsel, okurun hafızasınca canlandırdığı hikâyelerle, yarattığı dünyaya o kadar hâkim ki Orada Bir Yerde kitabındaki tüm öyküler birbirini tamamlamış durumda. Olaylar, kişiler, nesneler birbirine değiyor. Birbirine göndermelerde bulunan öyküleriyle yazar hem öykülerarasılığı başarmış hem de çerçeve hikâye tekniğinin en güzel örneklerinden birini vermiş gözüküyor. Kitabın kapağını kapadığı an okuyucu orada bir yerde yaşamın devam ettiğini biliyor.
İyi bir öykünün izi; dil ve üslup, teknik, metinlerarasılık ve çok katmanlı okuma, kurgu dünyasının unsurları bakımından birçok noktadan sürülebilir. Bence bunlardan en önemlisi iyi bir öykü kitabının birçok yönden okumasının yapılıp yapılamayacağıdır. Orada Bir Yerde; mekân, temel izlek, metinlerarasılık vb. birçok yönden okumaya tabii tutulabileceği ve kurduğu öykü atmosferinin başarısı bakımından son dönemin çıkan en iyi öykü kitaplarından birisi olarak gösterilebilir. Mekânların silikleşmesine rağmen iyi bir okumayla bir çizerin ellerinde yeni bir haritaya dönüşebilecektir.
Orada Bir Yerde, bilmediğimiz bir çağda, hiç bilmediğimiz topraklarda bir yerlere götürüyor bizi. Düştüğümüz dünyayı bilmememize rağmen, bu yerin yabancısı değiliz. Ötekiyiz ama kesinlikle yabancı değiliz! Üstelik zamanın bilenmezliğine rağmen yaşadığımız çağa uzak olmayışı da bir distopyayı akıllara getiriyor. Kitabe’nin, Kural’ın ve ölümlerin etrafında; muğlak bir zaman ve mekânda kurulmuş bir dünya bu!
Terk edilmiş kasabalar, krallar, köleler, cüceler, peygamberler, seyyahlar. Çöldeki saat kulesi, Kuzey Savaşı’ndan kalma yıkık duvar, cüceler sarayı, büyük tapınak. Engin Türkgeldi, bizi öyle bir atmosferin içine itiyor ki; okuyucu her detayıyla yaratılmış yeni bir dünyaya alışma çabasına giriyor. Bu yeni dünyanın ritüelleri, kendine has kuralları, kutsalları, kitabeleri, sırları ve kaybolmuş zamanları var. İleri geri sıçramalarıyla birbirine dokunan öyküleriyle tanıdık ama alışılmışın dışında bir ülkede ötekinin mücadelesine tanık oluyoruz. Bu dünyada da ötekiler mevcut; yarım kalmışlar, diğerlerinden farklı olanlar, şehirlerin dışına itilmişler. Her şeye rağmen mücadele edenler.
Karahindiba Dergi’ye verdiği röportajda “Bence esas hastalıklı yaklaşım, kişinin kabul görmediği, aşağılandığı bir topluma her şeye rağmen yaranmaya çalışması veya dışlanmaktan duyduğu öfkeyi topluma değil kendisine yönlendirmesi.” demişti Engin Türkgeldi. Öykü dünyasındaki karakterleri ötekilerden seçerek; kabul görülmeyenin, eksik olanın, dışlanmışın buna rağmen toplumuna yeri geldiğinde yaranmaya çalışanın öyküsünü merkeze alıyor. Kötürümler, köleler, dışlanmış ve şehrin dışında bir dağa itilmişler, cüceler, çobanlar ve daha nicesi bu evrende önemli rollere bürünüyor. Röportajındaki bu ifadeler kitabı özümsememiz açısından son derece değerli.
Engin Türkgeldi öykülerinin sonu tahmin edilemese de bunu okuru yanıltarak ya da sağ gösterip sol vurarak yapma yoluna gitmeyen bir yazar. Her şey doğal akışında gelişiyor ve bitirdiğinizde başka türlü bir sonun mümkün olmayacağını anlıyorsunuz. Başından sonuna kadar farklı bir dünyada, bu dünyanın iyi kurulmuş düzeni içinde, ritüellerine ve karakterlerine alışarak bu akışı yadırgamıyor okuyucu. Türk öykücülüğü nefeslenme imkânı buldu dememiz bu yüzden.
Sonuç olarak…
Kitap on öyküden oluşup kendi kendini tamamlıyor. Ötekileri merkeze alarak; hükümdarları, köylüleri, söylentileri, dini, tapınakları, kuzey savaşları ve kendi töreleriyle bambaşka bir ülke yaratıyor. Kendi yazdığı öykülere göndermeleriyle kitap da kendi kendini tamamlıyor. Okundukça tamamlanan, tamamlandıkça anlaşılan, anlaşıldıkça kendimizi daha çok kaptırdığımız bir öykü atmosferi var. Başta da belirttiğimiz gibi birçok açıdan alt okumaların yapılabilmesi kitabı son dönem öykü kitapları içinde bambaşka bir noktaya yerleştiriyor. İlk kitapta bu başarıyı her yazar yakalayamaz. Bu manada Engin Türkgeldi büyük bir alkışı hak ediyor.
- Orada Bir Yerde – Engin Türkgeldi
- Can Yayınları – Öykü
- 93 Sayfa