Mehtap Gül’ün yazmış olduğu Muteber Günler isimli öykü kitabı Loras Yayınları’ndan yayımlandı. Yazarın öyküleri ve çeşitli yazıları daha önce Mahalle Mektebi, Hece Öykü, Edebiyat Ortamı, Aşkar ve Çeto dergilerinde yayımlanmış fakat benim yazarla tanışmam Muteber Günler ile oldu; öykülerini bu kitapla okudum, tanıdım. Öykü kitapları hakkında konuşmak diğer türlere nazaran biraz daha zor olabiliyor. İşin aslı, insan her öyküyü uzun uzun değerlendirmek, karakterler üzerinde durmak istiyor. Fakat bu kitabı okuyacaklara haksızlık olur.
Mehtap Gül, kitabını Dallar, Kökler ve Gölgeler olarak üç bölüme ayırmayı uygun bulmuş.
Yazarın tüm öykülerindeki çabasını gördüğüme inanıyorum, yazar okuru yerinden sarsmak istemiş. Ters köşe öyküler değil bunlar ya da laf oyunlarıyla okurunu etkileme çabasında değil yazar, fakat ilk öykü kitabı için etkileyici öyküler yazdığını da söylemek isterim. Bunu da hem dili kullanmaktaki becerisinden hem de farklı konular üzerine yoğunlaşmasından anlayabiliyoruz. İlk öykü Trafo, bir öğretmenin öğrencisine olan aşkını anlatıyor; öğrenci öğretmen aşkının yasak olması yetmezmiş gibi üstelik adam evli ama hiç kimsenin bunun doğru olmadığını düşündüğü yok. Yazar her karaktere kendini açıklama fırsatı veriyor. İlk eşin bakımsız olması, öğrencinin evliliği hayatından kaçış olarak görmesi, adamın ise masum bir aşk olduğunu düşünmesi, tüm bunlar bu âşkı meşrulaştıran faktörlerlermiş gibi sunuluyor, bunlar okurun kafasını kurcalayacak ki muhtemelen yazarın amacı da bu.
Bunlar okurun aklına yatmayabilir ama kurgu içinde tutarlı olduğu da gerçek, öyküyü bağlamından ayırmadan değerlendirmek gerek. Bunlar haricinde karakterleri yazar tahmin edilebilecek bir yerden bağlamış birbirine fakat öyküye hizmet edip etmediğinden pek de emin olmadığım bir son hazırlamış. Buna rağmen etkileyici bir öykü.
Öykünün temposu ile romanın temposu elbette farklıdır. Yazar çoğu öyküsünde ritmi tutturmuş ve her bir karakterine ruh üflemiş, her karakterine öyküye uygun bir ses vermiş, bazı karakterleri mesela Kalpçi Yener’in Yenildiği Yer öyküsündeki kalpçi Yener de yine okuru etkisi altına alan karakterlerden fakat burada daha tıbbi terimlerle dolu bir öyküyle karşılaşıyoruz. Okuru sıkmadan sonuca ulaşan bir öykü.
Yazarın dili çok gerçekçi fakat bazı öykülerde gerçeküstü öğelerle bunu harmanlamaktan kaçınmamış, bana göre Kalpçi Yener’in Yenildiği Yer de öyle bir öykü, adım adım her bir sahneyi gözlerken bir yandan da gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir kurguyu okuyorsunuz. Karakterle beraber huzur bulmak mümkün mü?
“Buyurun, terlik giyin lütfen. İstediğiniz koltuğa geçin. Kurabiye pişsin de kahve yapacağım, süt eklememi ister misiniz? Hayır, hiç de zahmet etmiyorum, alışkınım ben. Bu evde takdir gören tek şey hizmet davranışlarım. En eleştirilen şeyse kitaplarım.”
Mehtap Gül, Muteber Günler için tek bir temaya bağlı kalmadan öyküler yazmış, karakterlerini farklı alanlardan insanlar üzerine kurmuş. Bu bir yandan da yazarın o karakterin içine girme, anlama çabasını ve hatta başarısını da sergiliyor. Çünkü bu öykülerde karakterlerine yakışan bir dil kullandığını düşünüyorum. Hatta Yirmi Üç Karpuz Çekirdeği ismindeki öyküsünde Mircan’a hitaben yazılmış küçük notlarla ve notlardaki imla hatalarıyla bunu ispat etmiş.
Muteber Günler, Mehtap Gül’ün ilk öykü kitabı. Mehtap Gül’ün öykülerini okurken kendine has bir dili tutturduğunu düşündüm. Zengin öğeler kullanmış ve üzerinde incelikli çalışılmış bir kitap belli, bu yüzden yazarın gelecekte yazacağı öyküleri de merak ettim. Bir okur olarak bir yazarın zaman içinde geçirdiği değişime şahit olmak ilgimi çekiyor. Mehtap Gül, yolculuğuna nasıl devam edecek merakla bekliyorum.

- Muteber Günler – Mehtap Gül
- Loras Yayınları – Öykü
- 112 sayfa