Ece Ayhan (Datça/Muğla, 1931-İzmir, 12 Temmuz 2002).
Şiirimizin en önemli “modern ustalarından biri” olarak adlandırılır. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. İlk şiiri 1954’te Türk Dili’nde yayımlandı. Bu dönemde, sonradan ilk kitabı Kınar Hanımın Denizleri’ne (1959) aldığı, kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeni’nin içinde kendine farklı bir kanal açtı.
1965’te yayımladığı Bakışsız Bir Kedi Kara ve 1968’de yayımlanan Ortodoksluklar’la neredeyse bütünüyle “özel bir dil” halini alan bu şiir, Ayhan’ın, 1973’te yayımladığı ve daha geniş bir okur kitlesince alımlanan Devlet ve Tabiat’ıyla birlikte bu kez de “sokağın diliyle” okurunu (ve izleyicilerini) oluşturdu. 1977’de yayımlanan ve kitapla aynı adı taşıyan ünlü şiirini ve ilk dört kitabını içeren Yort Savul ise Ece Ayhan şiirinin kendisinden sonraki kuşaklar üzerindeki gücünün belki de topluca belgelenişi idi. 1981’de Zambaklı Padişah, 1982’de de “tarihin düzünden okunduğu” Çok Eski Adıyladır’ı yayımlayan Ece Ayhan’ın şiiri üzerinde Enis Batur, Tahta Troya’da (1981) bir kitap boyutunda konaklamış; Ender Erenel Ece Ayhan Sözlüğü’nü, Kemal Yalgın – Orhan Alkaya ikilisi ise Çok Eski Adıyladır Sözlüğü’nü yayımlamışlardı. Ayhan’ın ‘82 sonrası şiirlerinin bir bölümünü, kimi yazı ve konuşmalarıyla birlikte içeren Çanakkaleli Melâhat… 1991’de “düzşiirler” alt başlığıyla yayımlanmıştı. *
Şiirimizin ustalarından Ece Ayhan’ı birkaç sınırsız şiiriyle anıyoruz.
Üç Gencin Kalbi
Bir gemici tanırım
Kalbini bir limanda bırakmış
Ya kaybolursa?
Ağlar çocukluğundaki gibi
Kalbini almaya gidecek hâlâ
Bir oğlan tanırım
Derin yeşil gözlü
Gönlü güney denizlerinin dibi
Kalbi ise yerinde
Birine vermeye gidecek
Bir gemi arar durur
Bulutlardan.
Bir şair tanırım
Onunki içler acısı
Kalbini asla vermemiş
Çalmışlar
Kalbi eski bir efsanede saklı.
Bir Elişi Tanrısı İçin Ağıt
Peki nasıl oldu da hatırladı denizde boğulduğunu
nasıl oldu da peki anlatamıyorum biliyorsun
Öyle ölüme düşkündü ki biyoloji sıfır
bir şarkı yiyor şimdi şapkalarını orospular eksiliyor
Ama yok ne olur ağlama böyle ama yok
şunun şurasında tramvaysız, çocuk olmak turunç olmak
Kantocu peruz sahiden yaşadı mı patron?
Yort Savul
Arif Çağlar için
1. Atlasları getirin! tarih atlaslarını!
En geniş zamanlı bir şiir yazacağız
2. Harbi karşılık verecek ama herkes
Göğünde kuş uçurtmayan şu üç soruya:
3. Bir, yeryüzünde nasıl dağılmıştır
Tarihi düzünden okumaya ayaklanan çocuklar?
4. İki, daha yavuz bir belge var mıdır ha
Gerçeği ararken parçalanmayı göze almış yüzlerden?
5. Üç, Boğaziçi bir İstanbul ırmağıdır
nice akar huruc alessultanlarda bayraksız davulsuz?
6. Nerede kalmıştık? Tarihe ağarken üç ağır yıldız
sürünerek geçiyor bir hükümet kuşu kanatları yoluk
7. Çocuklar! İle bile muhbirler! Ve bütün ahali!
Hep birlikte, üç kez, bağırarak, yazınız
8. Kurşunkalemle de olabilir
Yort Savul!
Bakışsız Bir Kedi Kara
gelir dalgın bir cambaz.
geç saatlerin denizinden.
üfler lambayı.
uzanır ağladığım yanıma.
danyal yalvaç için.
aşağıda bir kör kadın.
hısım.
sayıklar bir dilde bilmediğim.
göğsünde ağır bir kelebek.
içinde kırık çekmeceler.
içer içki üzünç teyze tavanarasında.
işler gergef.
insancıl okullardan kovgun.
geçer sokaktan bakışsız bir kedi kara. ,
çuvalında yeni ölmüş bir çocuk.
kanatları sığmamış.
bağırır eskici dede.
bir korsan gemisi! girmiş körfeze.
Kurtulamayan
sen kader ağacı değilsin—nedeni bu
tutkularına bırak kendini
bir soluk var yaşıyor uzak uzak
bu daha ölmemişsin demektir
önce bitir bu şarkıyı
bir bardak doldur mavi
–hicbiri acmıyor mu seni-
ve git bu gelmediğin yere
kurtulamayan–nedeni bu
Mor Külhani
1.Şiirimiz karadır abiler
Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
2.Şiirimiz her işi yapar abiler
Valde Atik’te Eski Şair Çıkmazı’nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir
Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler
3.Şiirimiz gül kurutur abiler
Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga’ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir
Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler
4.Şiirimiz erkek emzirir abiler
İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir
Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler
5.Şiirimiz mor külhanidir abiler
Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.
Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler
6.Şiirimiz kentten içeridir abiler
Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla
Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
Meçhul Öğrenci Anıtı
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı,
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür.
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
– Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
– Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek
* Ece Ayhan’la ilgili biyografi YKY’nin sitesinden alınmıştır: http://kitap.ykykultur.com.tr/yazarlar/ece-ayhan