Anlatı diline her zaman şapka çıkaracağımız büyük ustadır Cemil Kavukçu. Yazdıkları bir bütün olarak okuyucuların şansıdır, şansımızdır. Özellikle öykücülüğümüzde tutunduğumuz güçlü dallardan biridir. Hikâyelerinde tasvir ettiği dünyalara herkesi misafir eden buyurgan bir yazardır o. İlk gençlik yıllarının en güzel anlatıcılarından biridir. Hakkında neler yazsak, nasıl tanımlasak sanki eksik yazıyormuşuz hissiyatı uyandıran tam bir usta kalemdir.
Çocukların hayal kurmasına ve bu hayallerini yazmasına özendiren öyküleri vardır. Kendisini “Çocukken okuduğum kitaplardaki, izlediğim filmlerdeki kahramanlardan biriyim ben.” diye tanımlar. İnsanın ilgi duymadığı bir konuyu bile keyifli okunur kılan sihirli bir anlatım tarzı vardır. Hikâyeyi, sanat haline dönüştürür. Usta kalemden çıktığı hemen belli olur. Can sıkıntısını bile o kadar güzel anlatır ki, okurken birden canınız sıkılıverir. Yaşatmaya çalıştığı dünyaya ve hayata hemen adapte olursunuz. Sözcükler bitmesin hikayenin sonu gelmesin istersiniz.
Son kitabı İlginç Bir Şey Yapmalıyız, taze taze henüz raflardaki yerini aldı. Kitapta iki arkadaş, sıkıcı geçen yaz tatillerinde maceraya atılmak için mahallerindeki terk edilmiş eve girerler ve yaşanan, gelişen olaylar aslında bizlere ilk gençliğe attığımız adımların deneyimlerini hatırlatır. Yetişkinler bile çok keyif alırlar. Düşünsenize çocuklarınıza onun kitaplarını yüksek sesle okurken duyulan hazzı, beraberce alınan hikaye tadını.
Aynı güzellik 2010 yılında Memet Fuat Yayıncılık Ödülü‘nü aldığı Yolun Başındakiler kitabında da var. Genç Kaşifler İçin Seçki dizisinin editörü Semih Gümüş şöyle yazmış:
“Edebiyatın insana ne denli zengin bir kimlik kazandırabileceğini okuyarak görebilirsiniz. Nitelikli her edebiyat kitabı gözümüz kulağımız gibidir. Bize yeni dünyalar açar onlar. Ötesi Kafdağı. Cemil Kavukçu edebiyat dünyamızın üstünde en çok durulan, en çok okunan öykücülerinden biridir. Güçlü birikim ve geleneği olan, büyük ustalardan sonra hemen onların yanına yazabileceğimiz öykücüdür. Anlattıklarını çok iyi tanıyor oluşu ve hikayelerini nasıl anlattığı kendisine değer katan başka özellikleridir. Hikaye kişilikleri ve dilleri, kimliklerine uygundur. Kurmaya çalıştığı dünyaya hep uygun dille ulaşmıştır. Yolun Başındakiler son zamanlarda okuduğum en önemli gençlik romanlarından biridir.”
Teşekkürler Semih Gümüş, ne kadar güzel tanımlamışsınız.
Dönüp dolaşıp okuduğum öyküleri her okunuşta yeni yazılmış hissiyatına sürüklüyor beni. Dili konusunda gerçekten çok samimi ve kişiliklere uygun bir üslup oluşturuyor. Tiyatro sanatçısı olarak, çoğu öykülerini ve kahramanlarını sahne üzerinde hem yönetmek hem oynamak istiyorum. Toplumsal yapıları, fizyolojik ve psikolojik durumları o kadar net ki kendiliğinden ipucu veriyor zaten. Karakterler kendi kendilerini canlandırıp oynayabiliyor. Okur bir yazardan daha ne bekler ki?
Genç okuyucularını yazmaya teşvik ettiği Bir Öykü Yazalım Mı? kitabının kahramanı Fatoş’un yazmak için verdiği uğraşa ve gereken tüm teknik bilgileri kullanarak başından sonuna kadar öyküsünün nasıl yazıldığına tanıklık ettiriyor. Hayal kurmaya ve en önemlisi bu hayalleri yazıyla nasıl ifade edeceklerini anlatan bir eser oluyor. Alkışı hak ediyor.
Benim için çok değerli bir eseri daha var Kavukçu’nun: Selo’nun Kuşları. Defalarca okuyup her okuduğumda hüzünlenip Selo’ya ve camdan bakan çocuğa hayıflandığım pek kıymetli öyküsü. Okurken kendi çocukluğum kendi hayallerim canlanır zihnimde. Sonunu bile bile hep okurum ve hep okumak isterim. Bitmesin isterim. Zaman zaman Selo olurum, zaman zaman pencereden bakan o çocuk olurum. Soğuk, üşümek ve yalnızlık oyun olur bana tıpkı Selo’nun hissettiği gibi. Kopamam öyküden,kopmak da istemem. Su gibi aksın isterim. Selo bana masallar anlatsın dinleyeyim isterim. Kuşları anlatsın sabahlara kadar hiç bitmesin. Hele hüzünlüyse hiç mi hiç bitmesin. Çünkü bitince üzülürüm.
İşte böyledir Cemil Kavukçu ve yazdıkları; bitince neden bitti diye üzülür okuru. Lunaparkta oyuncaklara binen çocuklar gibidir, hep binmek hiç inmek istemezler işte…