Sia Kitap, Çağdaş Klasikler edebiyat serisini Edgar Allan Poe ve Franz Kafka‘nın eserlerine de yer vererek güçlendiriyor. “Fotoğraftaki Kadın” romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Hakan Yaman‘ın İsrafil’in Kanatları da yayınlanan yeni kitaplardan.
Kitapların basın bültenleri şöyle:
“Çok soluk da olsa, şu yaşlı gözlerimle seçebildiğim dört kanatlı bir melek var burada. Ben onu İsrafil’e benzettim. İsrafil tasviri bazen tılsımların üzerinde kullanılır. Mesela Ayasofya’daki tılsımlı dört sütundan birinin üzerinde buna çok benzeyen bir İsrafil kabartması vardır. Diğer sütunlara da Mikail, Cebrail ve Azrail tasvirleri yapılmıştır. Bu dört büyük meleğin her biri ayrı mucizelere veya felaketlere sebep olur… İsrafil’in kanatları ise batıda başlayacak büyük bir kıtlığa delalettir… Bildiğiniz gibi melekler çoğunlukla iki kanatlı olarak tasvir edilirler, fakat mahşer günü Sur borusunu üfleyecek olan İsrafil dört kanatlıdır; dört kanadından biriyle batıyı, diğeriyle doğuyu tutan, üçüncü kanadıyla gökten yeryüzüne inen ve sonuncusuyla kendini örtüp gizleyen dört kanatlı İsrafil’in son gün çalacağı dördüncü boruyla yeni dünyanın kapısı açılacak ve asıl başlangıç o gün olacaktı.”
1900’lerin ortalarında, İstanbul’un kuytu bir köşesinde, adı ve yazarı bilinmeyen, gizemli, kayıp bir kitabın izini süren dört üniversiteli genç; ve 1700’lerde, Sultan I. Mahmud döneminde elden ele gezerek insanların kaderine hükmeden aynı kayıp kitap. Eski Kahire’nin karanlık dehlizlerinden, Osmanlı İstanbulu’nun ara sokaklarına, Marsilyalı zengin bir kitap koleksiyoncusunun gemisinden, Türkiye’nin çalkantılı 50’li yıllarına kadar peşine düşülen, tüm alfabelerle yazılmış, dört yönden de okunabilen, içinde kâinatın bütün sırlarının saklı olduğu 444 sayfalık bir gizemli kitap ve çok katmanlı bir hikâye…
Gizemli, doğaüstü ve tedirgin edici öyküleriyle edebiyatta silinmez bir iz bırakmış olan Edgar Allan Poe’dan, yaşamla ölüm arasında salınan üç tekinsiz öykü: Çılgınlığın eşiğine yaklaştıkça sevgi dolu her şeye tahammülsüzlüğü artan bir adamın hezeyanları “Kara Kedi”de; ölümün eşiğinde ruhu hipnotizmayla tutulmaya çalışılan bir adamın kaderi “Mösyö Valdemar Olayının Gerçekleri”nde; soylu bir ailenin son günleri, gotik edebiyatın şaheserlerinden “Usher’ların Çöküşü”nde okuru sarsacak.
“Poe, kötü adamlar ya da çılgın adamlar olabilen ana kahramanlar hakkında yazan ilk yazardı ve bunların bazıları benim en sevdiğim öykülerdir.”
Stephen King
“O ölüm hakkında yazmıştır. Aslında pek çok konuda yazmıştır ama ölüm ve ölümden dönüş ve ölüden kalan seslerle hatıralar Poe’nun eserlerini kaplamıştır.”
Neil Gaiman
Babasının gölgesinde olmaktan duyduğu huzursuzluk, kendini adamak istemediği ofis yaşantısı, tutkunu olduğu yazma alışkanlığıyla dünya ve hayat hakkındaki düşüncelerini billurlaştıran ama yazdıklarını paylaşmaktan çekinen Franz Kafka, belki yaşadığı günlerde değil ama yakalandığı veremden dolayı erken ölümünden sonra, modern edebiyatın en önemli isimlerinden biri haline geldi.
En sevdiği kız kardeşi Ottla’yla, özellikle hastalığının ortaya çıkması ve farklı sanatoryum ve kür yerleşimlerinde geçirdiği günlerde daha da kuvvetlenen ilişkisi kapsamında, yıllar boyunca sık yazışmıştı. Ottla, ağabeyinin kimi zaman sırdaşı kimi zaman da çalıştığı kurum için ricacısı, aileden ihtiyaçlarının tedarikçisi olmuş; Kafka da kız kardeşinin babasının gölgesinden çıkacağı bir düzen kurabilmek için akıl hocası görevini üstlenmişti. On beş yıla yayılan bu yazışma, Kafka’nın düşüncelerinin, pratik aklının, karakterinin nüktedan yanının, derin gözlemlerinin, tedirgin edici sağlığının kaydı haline gelecek uzun mektuplarla yoğunlaşır, Kafka’nın 1924’te ölümüyle de aniden sonlanır. Kafka Avrupa’nın, özellikle Almanya’nın Yahudi düşmanlığı açısından en karanlık günlerini görmedi, ancak ailesi Nazi soykırımında son ferdine kadar hayatını kaybetti.