“Bir kış sabahı misafirler dağıldıktan sonra Ata istirahate çekilmişti. Beş dakika sonra pijamalı, robe de chambre üzerinde ‘Yahu kim var orada?’ diye seslendi. Herkes yatmaya gitmişti, yalnız ben vardım orada. Hemen koşarak ‘Buyurun Paşam,’ diye seslenerek merdivenin altına gittim. ‘Haa sen misin? Bak bakalım buzdolabında kuru fasulye ile yoğurt ve biraz da meyve varsa hazırla. Karnım acıktı… Şurada, Kış Bahçesi’nde yerim’ dedi. Hazırladığım sofraya oturdu. ‘Senin karnın açsa sen de ye.’ dedi. ‘Hayır, Paşam aç değilim.’ Kış Bahçesi’nde saksılarda Deve Tabanı, Kauçuk gibi bitkiler arasında Ata bir yandan yemek yiyor, bir yandan da Adana mebusu Damar Bey’in hediye ettiği kanaryanın sabahın alaca karanlığında güzel melodilerini dinliyordu… Atatürk, kafesi indirip masanın kenarına koymamı emretti. Kafesin kapısını açarak yakalamaya çalışırken kuş elinden kaçtı. ‘Aman yakalayayım!’ deyip ayağa kalktı. İkimiz yakalamaya çalışırken Çan Kay Şek’in hediyesi Çin yapımı normal insan boyundaki vazonun kenarına konmasıyla içine düşmesi bir oldu… ‘Aman içinde havasızlıktan ölür, hemen kıralım çabuk!’ diye çırpınarak telaşla bana bağırıyordu. Ben ‘Paşam vazoya yazık olur.’ dememe rağmen o ısrarla ille de kır diyordu. Ben hemen vazoyu yere yatırdım. Ama içine kol yetişmiyordu. Sağa sola yuvarlamakla kanaryayı oradan çıkarıp yakaladık ve başından gözlerinden içten sevgiyle öperek kafese koyduk. ‘Oh başardık…’ dedi. Ata’nın o sabah gördüğüm çocukça sevincini izah edemem…”
Hayatım ve Hatıralarımda Atatürk’ü, İzmir seyahatim sırasında, babamın şiddetli tavsiyesi üzerine okumuştum. Nazım Canca’nın çocukluk ve ilk gençlik yıllarından başlayan, askerliğini Çankaya Köşkü’nde yaptıktan sonra, Atatürk’ün kütüphane memuru, Rus mütercimi ve yakın koruması olduğu zamanları içine alan kitap, Damla Asena Daloğlu tarafından derlenmiş.
Nazım Canca için rahatlıkla çağının maceraperesti diyebiliriz aslında. Kitap, bizi Rize’den başlayarak Rusya’ya ve Londra’ya oradan Paris’e ve Ankara’ya dek süren bir yolculuğa çıkarıyor. Akrobatlıktan, garsonluğa, Paris’in varlıklı hanımlarına güzel vakit geçirtmeye kadar uzanan hayat hikâyesiyle bir yirminci yüzyıl delikanlısının yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Canca’nın yazılarındaki yavanlıktan uzak samimiyet içinize işliyor. Fakat tüm bunların ötesinde Canca’nın tüm bu hatıralarını yazarken ki gerçek motivasyonu Atatürk’le geçirdiği günlerdir demek çok yanlış olmaz. Buna dair samimi yorumlarını sayfalar arasında görmeniz mümkün. İşte onun bu çabası sayesinde, Atatürk’ün aslında nasıl biri olduğu ve yakın çevresiyle ilgili bugüne kadar hiç bilinmeyen hatıraları gün ışığına çıkıyor.
Atatürk’ün son üç yılını gözümde canlandırma fırsatı verdi bu kitap bana, mutlulukla ve duygulanarak okudum. Sizin de mutlaka okumanızı öneriyor, babaların tavsiyelerine kulak verilmesi gerektiğini ekliyorum.
- Hayatım ve Hatıralarımda Atatürk – Nazım Canca
- Yayına Hazırlayan: Damla Asena Daloğlu
- Opus Kitap