*Alıntılarla Şiiri
Kuzey yarımkürenin çok koyu mavi bir gecesinde* Turgut Uyar’ı analım bu defa. Ahmet Turgut’tu aslında o. Çoğu şiirinde Tangar ve T.U. imzalarını da kullanmış olan Uyar, 89 yıl önce 4 Ağustos’ta, Ankara’da, annesi Fatma Hanım’ın ellerindeydi. Babası Hayri Bey, bir harita subayı idi. Uzun yıllar boyunca ailesinden uzak yaşamak zorunda kalan Hayri Bey’in bu durumu, Turgut Uyar’ı hayatı boyunca etkilemiş, yalnız ve içine kapalı bir kişiliğe bürünmesine neden olmuştu. * Büyük Gurbetçi Şiiri
Bu ruh hali şairimize bu satırları yaşatmıştı: “Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem, ‘Yapma oğlum.’ derdi ona; ‘O içli bir çocuk.’”
Hayri Bey’in görevi nedeniyle ilköğrenimini farklı şehirlerde sürdüren Uyar, babası emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleştiler. Ortaöğrenimine maddi nedenlerden dolayı yatılı askerî okulda devam etmek zorunda kalmıştır. Ortaokulun ardından Bursa Askerî Işıklar Lisesi’ne kaydolmuş, bu okuldan 1946 yılında mezun olmuştur.
Turgut Uyar, şiire nasıl başladığını şu şekilde kaleme almıştır;
Daha ilkokulda vezin ve kafiyeden haberim olmadığı çağlarda manzumeler yazardım. Sonra ortaokul ve lise devresinde boyuna yazdım. Günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazıyordum. Ama ne şiirler ve romanlar. Liseyi bitireceğim yıl, Hayyam, Nedim, Yahya Kemal, Tevfik Fikret, Hamit ve Haşim kıskıvrak tutmuşlardı. Taklit ettiğimi bile bile onlara özenerek, bildiğim ve becerdiğim kadar terkipli filan gazeller mazeller yazardım. Hatta Makbere Mezar adıyla bir nazire bile yazmıştım. “
Yükseköğrenimini de yine askerî memur yetiştiren Askerî Memurlar Okulu’nda (1947) tamamlamıştır. “Askeri okullarda hiç mutlu olamadım,” diyen Turgut Uyar, yalnızlığının ondan koparılamaz bir parça olmasına neden olan yılları yaşamaya yeni yeni başlıyordu.
“Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan * Geyikli Gece Şiiri
İlk kez âşık oldu İstanbul’da. Henüz Askerî Memurlar Okulu’nda öğrenciyken. Yezdan Şener’e. Kızları Şeyda Uyar, Annesi Yezdan Şener ile babasının ilişkisini şu şekilde anlatmıştır:
”Babam çok küçük yaşlarda evlenmiş. Aynı semtte oturuyorlar annemle âşık oluyorlar birbirlerine. Babam yakışıklı bir adam, annem de güzel bir kız. Annemin babası ilkokuldayken ölüyor, çok yoksulluk çekiyorlar. Annem babası öldükten sonra Sümerbank’ta işçi olarak çalışmaya başlamış. İşçi bir kadın diyemiyorum, işçi bir çocuk o sıra, ilkokul dördüncü sınıftaymış babasını kaybettiğinde. İlişkiler meselesine gelince: Babam anneme karşı çok ilgiliydi, parfümünü alır, çiçeklerini ihmal etmezdi, centilmen bir insandı bu açıdan. İhmal etmiş olsaydı o kadar yıl yürümezdi.”
Evlendiler 47’de Yezdan Hanım ile. Aldı ilk aşkını, gitti Anadolu’daki görev yerine. 54’e kadar gezdi Kars’tan Samsun’a. İki kişi olarak çıktıkları yoldan beş kişi döndüler, Semiramis, Tunga ve Şeyda ile birlikte. En büyük kızları, ilk göz ağrısı Semiramis Uyar o zamanları şu kelimelere dökmüştür:
“Pasof’ta benim tek hatırladığım şey kar ve buz. İnanılmaz soğuktu. Orada bir kardeşim olmuş benden sonra. Serap adını vermişler ama onu kaybetmişler. Daha sonra 1950’de kız kardeşim Şeyda doğdu. 1952 Şubat’ında erkek kardeşim Tunga doğdu. Terme yıllarında üç kardeştik artık.”
54’te artık geldiler Ankara’ya personel subayı olarak görevine devam etti. 4 yıl daha çalıştıktan sonra askeri memurluk görevinden istifa etmişti. 1967’ye kadar SEKA’da çalışmıştır. Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi Ankara Şubesi’nde çalışmaya başlamıştı. (1958) Buradaki görevinden de 1967 yılında emekliye ayrılmıştır. Bu durumu “Babam asla sevmediği askerliği, katiyen yapacağı bir iş değildir.” diye anlatmıştır kızı Şeyda.
“Gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
Ruhum, ateş yüreğim, kokum birlikte öyle…”*
* Tomris Uyar İçin Bir Şiir Kurma Çalışması Şiiri
Emekliliğin ardından eşi Yezdan’dan ayrılma kararı almıştı. Çocukları ile İstanbul’a gelip hayatının Tomris dönemini başlatır. Boşanma dönemini Şeyda Uyar, boşanmayı annesinin istediğini belirterek devam etmiştir,
“Annemle ayrılmanın akabinde Tomris Hanım dönemi başladı.” Oğlu Tunga Uyar ise bu dönemi şöyle anlatmıştır: “Babam evliyken Tomris Uyar ile arkadaştı. Boşanıyorlar ve sonra da evleniyorlar. Annem ile evlendikten sonra Tomris Uyar ile evlenmesinin bir nedeni de Tomris Uyar’ın babamın yalnızlığına ortak olmasıdır bence.”
Eğer bu aşkın başlangıcını bir de Tomris Uyar’dan dinlemek gerekirse,
Turgut Uyar ve Tomris Uyar, Büyükdere’deki evlerinde, 1970.
“1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatı bulduk ve mektuplaşmaya başladık… Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu.”
İşte bu ortaya şiirler, kitaplar çıkaran evlilik dönemi bir de çocukla taçlanır, Hayri Turgut ile.
Tomris ve Turgut Uyar oğulları Hayri Turgut Uyar ile birlikte, 1969
Mükemmel olan bu aşk, Turgut Uyar’ın kıskançlığı yüzünden biraz yorucu ve bunaltıcı geçmekteydi Tomris için. Bunu durumu şu sözlerine dökmüştü:
“Turgut, her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.”
Turgut Uyar’dan, Tomris’ten bahsedip de Ölmeme Günü’nden bahsetmemek olur mu hiç! Peki, nedir bu Ölmeme Günü diye Semiramis Uyar’a sorulduğunda:
“Kazara başlamış bir şey. İsa Çelik anlattı, tam mahiyetini de öyle öğrendim ben de. Babamlar Nevizade’de içki içerlerken bir tombalacı dolaşıyormuş civarda. Babamların masasına gelmiş adam, çektikleri sayılara göre bahse tutuşmuşlar. Tombalacı, “ eğer en yükseği ben çekersem masadaki şişeyi alıp giderim,” demiş. “Tamam,” demişler ve herkes torbadan numarasını çekmiş en yüksek sayı tombalacıya çıkmış. Tombalacı bunun üzerine, “bu masada oturan herkes bu şişeye imza atacak,” demiş. Masadakiler kabul edip imzalarını atmışlar ama bir şart koymuşlar: “Sana bu masadaki şişenin yanı sıra, bir şişe daha alacağız ama bu şişeyi seneye topladığımız gün buraya getireceksin.” Ertesi sene olmuş, aynı günde tombalacı çıkıp gelmiş, koymuş aldığı şişeyi masaya ve başka bir şişeyi alıp gitmiş. Bir ritüele dönüşmüş bu ve ritüele de ”ölmeme günü” denmiş. Ne var ki, her sene o şişeden bir imza eksilmiş. Ölmeme günü böyle hiç aksamadı bu. Bazen Nevizade’deki yerde bazen de Hayat Lokantası’nda toplanıyor babamlar. “ diye anlatıyor.
Gerçekten de bu geceye dair oldukça çok efsaneler dolanmaktadır etrafta. Ancak o zamanlar birebir orada olan İsa Çelik de aynı şekilde aktarmıştır.
İsa Çelik’in bu konuyla ilgili bir de fotoğraflarla destekli derlemesi var : http://listelist.com/olmeme-gunu/
“Şimdi tarihte saat kaç ?”*
*Büyük Saat Şiiri
Uyar, ömrünün son demlerinde bir nevi inzivaya çekilir. Bir süre sonra içki alışkanlığı nedeniyle siroz hastalığına yakalanır. Oğlu Tunga Uyar, babasının ölümüne sebep olan içki alışkanlığı için şunları söyler: “Sevmek içmek. İkisini de sonuna dek kullandı. Ama sevdiği için değil, içtiği için öldü.” Turgut Uyar, 22 Ağustos 1985 yılında, evinde hayata gözlerini kapadı.
ESERLERİ
ŞİİR:
- Arz-ı Hal (1949)
- Türkiyem (1952-1963)
- Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959)
- Tütünler Islak (1962)
- Her Pazartesi (1968)
- Divan (1970)
- Toplandılar (1974)
- Toplu Şiirler (1981, ilk dört kitaptaki şiirleri)
- Kayayı Delen İncir (1982)
- Dün Yok mu (1984)
- Büyük Saat (Son yazdıklarıyla birlikte bütün şiirleri 1984)
İNCELEME:
- Bir Şiirden (1984
ÖDÜLLERİ
- Turgut Uyar sanat yaşamı boyunca pek çok ödüle lâyık görülmüştür:
- “Arz-ı Hal” şiiri ile Kaynak dergisinin açtığı şiir yarışmasında ikincilik (1948),
- Tütünler Islak ile Yeditepe Şiir Armağanı (1963), (eşi Tomris Uyar’la beraber)
- Lucretius’un Evrenin Yapısı adlı çeviri eser ile Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü (1975)
- Kayayı Delen İncir ile Behçet Necatigil Şiir Ödülü (1983)
- Büyük Saat (Toplu Şiirler ) ile Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü (1984).
KAYNAKÇA
- Turgut Uyar’ın Huzursuzluğu – Fırat Caner (2006)
- Kullanılan resimler ve daha fazlası http://www.edebiyathaber.net/tomris-uyar-ve-turgut-uyarin-aile-arsivinden-fotograflar/
- Derviş Aydın Akkoç tarafından derlenen “Turgut Uyar’ın Çocuklarıyız” kitabından alıntılar yapılmıştır.