Şiirden tarihsel araştırmaya, romandan denemeye, farklı farklı türlerde raflardaki yerini alan kitapları listelemeye devam ediyoruz.
Yeni çıkan kitaplardan oluşturduğumuz listemiz 10 kitaptan oluşuyor ve sizlere farklı okuma alternatifleri sunuyor.
Listemizin galerisine ulaşmak için tıklayınız.
1. Yazar ve Cenneti – Angel Esteban
Robert Burton, kendi ölüm tarihini saptamıştı. Lewis Carroll, hem kütüphaneci hem fotoğrafçı hem de kuklacıydı. Kuklaların kendi kendine hareket edebilecekleri bir düzenek hazırlamıştı. Menéndez Pelaya, gözlerinden biriyle sağ, diğeriyle sol sayfayı aynı anda okuyabiliyordu. Angel Esteban, Yazar ve Cenneti’nde edebiyata ve kitaplara düşkün olanların hep merak ettikleri bir dünyayı sonuna kadar açarak; bize yaşamlarının bir bölümünde kütüphanecilik yapan büyük yazarları tanıtıyor…
Mario Vargas Llosa’nın önsözüyle…
2. Tanrım, O Kadar Güzelsin Ki Yağmur Başladı – Richard Brautigan
Bu genişlikteki bir Richard Brautigan eseri yerkürede ilk defa Türkiye’de Türkçe olarak Sub Press tarafından yayımlanmaktadır. Bir tek Fransa’da yakın geçmişte yayımlanan “şiir toplaması” mevcuttur, lakin o edisyonda da bizim burada yer verdiğimiz; yayımlanmamış, dergilerde yayımlanmış, kitaplarına alınmamış, eş dostta kalmış vs. vb. vd. sıfatlı şiirleri mevcut değildir. Böylelikle sadece Türkiye’de romanları ile birlikte eksiksiz bir Richard Brautigan külliyatı tuhaf şekilde vücud bulmuşluğunu tamamlamış olacaktır!
3. Günboyu Matmazel – Canan Gezici
Tek sesle yormak birini
Bir tanrıça saçlarını omuzlarına atar
Bir insan önünden geçerken
-insan daha eğlencelidir
ben cezamı ölürken verdim
ceza öbürlerinden alınıp öbürlerine verilir
bir daha söyleseniz ben susardım birine dert anlatılırken
beni de işin içine katacağınızı bir bilsem
bir direğin gölgesine sığınan dağlardan
göze batan şeyleri birbirleriyle ilişkilendiriyorum
diyorum: tam o değil!
Ben gözümü ovaladım çok göze battım
Bütün kötülüklerin anasıyım.
4. Kahramanlar Çağının İzinde – Heinrich Schliemann
“Truva kâşifi” –ve “yağmacısı”– olarak ünlenmiş olan Heinrich Schliemann’ın bu kazı seferiyle ilgili anlatısı, sadece arkeoloji meraklılarını ilgilendirmiyor. Schliemann’ın macerası –ve maceracılığı–, romantizmle “gerçekçiliğin” dünya görüşlerinin alışverişine dair canlı bir örnektir. Ayrıca bu anlatı, o yılların (Batı) Anadolusu’na dair canlı gözlemler içeriyor. Coğrafya ve peyzaja dair usta bir edebî anlatının zevki var aynı zamanda.
“Schliemann, yağmacı arkeoloji döneminin son temsilcilerinden biridir. Daha doğrusu, kazılarında yaptığı yanlışlar, icatlar ve işlerinin önemi üzerinden, yağmacı arkeoloji ile metodik arkeoloji arasında bir köprü olarak görülebilir. (…) Schliemann, Aydınlanma’nın altyapısını kuran klasik literatürün etkisinde gelişen Alman Bildung geleneğinin önemli bir temsilcisi olarak, bu literatürün (bilhassa Homeros’un) anlatısı ile sahadaki karşılığı arasında köprü olmaya çalışan, ‘efsane’nin ‘saha’daki karşılığı ile meşgul olan ve bu nedenle de efsanenin veya anlatının gerçeklikle buluştuğu taşınır ve taşınmaz buluntuların peşine düşen bir modern zaman adamıdır. Malûm, bu buluntuların şahikası ‘Priamos’un hazinesi’ idi ve Schliemann bu ‘hazine’yle ilişkilendirdiği bütün malzemeyi Almanya’ya taşımıştı.”
-Suavi Aydın-
5. Yaşamak ve Sen – Volkan Çelebi
Yaşamanın kendini coşkuyla keşfetmek; yola çıkmanın kendini bulmaya çıkmak; rastlamanın kendinden geçerek aşkla karşılaşmak; sıçramanın yeni bir başlangıca sıçramak; keşfetmenin doğayı ve doğanları bir başka keşfetmek; saklamanın kalbini saklamak ve korumak; süzülmenin hür hayata katılmak; taşımanın bir güzellik, bir barış taşırmak olduğu bir kitap Yaşamak ve Sen…Yaşamak ve Sen herkesin kendi hakikatine yolculuğa çıkabileceği bir şiir ve şuur, bir gök ve kuş, bir aşk ve arınış kitabı. Bir vecd ve vücud kitabı. Akıl ile yüreğin birbirlerine dönüşmesinin, birbirlerini dönüştürmelerin anlatıldığı ve kadim bilgeliğin yazıya döküldüğü bir “ebedî anlar, sevgili mekânlar kitabı.”
“Sen: yaşamamda ‘karşıma çıkan’ yakın yabancı, bir beliriş, bir doğuş.”
“Kalbinde hayatın özünü, parlayan an’ı, sana senden bir hayat bahşeden o güzel akışı saklamak. Taşarak her an olan, her şimdiye varan o an’ı, o arındıran, o kaplayan, o dönen, o dönüştüren an’ı: o yaşamak vaktini saklamak. Her şimdide has kalbini, her şimdide gezinen ebedî kalbi saklamak.
Hayatın özünü anlayan, ona dokunan, onda dokunan, onunla birlikte devinen, onunla gezinen, hayata hür bağlanan, hayata âşık kalbini saklamak: kalbini korumak. Her zaman ve her zamanda kalbini yaşayan an’la, sana konuşan, seni sarıp sarmalayan an’la: seni başka yerlere taşıran engin an’larla, gerçeğin içinde uçuşan neşelerle ve hayallerle, kalbini başka var oluşlara taşıyan gizemli ve çarpıcı canlarla korumak. Keşiflerle ve kaşiflerle, vecdlerle ve vücutlarla, kalbi ortamlarla ve gezgin aşklarla, şiirlerle ve şuurlarla, doğanlarla ve doğayla, göklerle ve rüzgârlarla.
Öyle bir korumak ki, yol almak, yürümek, sıçramak olsun; uçmak, yükselmek, süzülmek, neşelenmek olsun; çarpılmak, kaybolmak, varmak olsun; bir kuşla tüm göklere varmak olsun; kendinden çıktığın dışarılarda başka içerilere, kendinden geçmelerde akışlara, kaybolup gitmelerde esrik tenlere varmak olsun.
Öyle bir korumak ki, kalbini koruyan ağaçlara, göklere, kuşlara, patikalara, denizlere, nehirlere, yıldızlara, tüm esrik tenlilere: seni bir başka var edenlere, seni güzel ve mutlu bir hayatın ebedîliğine taşıyanlara saklanmak olsun. Daima ve daimî bir saklanmak olsun: yaşayan bir saklanmak olsun. Öyle bir yaşamak ki: parlayan ve yaşatan bir saklanmak olsun…
Ey sen: en güzel adı “sabah” olan…” –
6. Çöl Ahalisi veya Ben ile Ben – Şeyda Üzer
Şeyda Üzer, birincisi bu yıl düzenlenen Kültürlerarası Şiir ve Çeviri Akademisi’nin şiir ödülünü Muhammed Abdullah ile paylaştı. “annemin haberi var evden kaçıyorum, saçlarım ıslak” diyerek paylaşıyor şiirlerini okurla.
7. Varoluşçular Kahvesi – Sarah Bakewell
Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü’nü kazanan, “Nasıl Yaşanır ya da Bir Soruda Montaigne’in Hayatı”nın yazarındanParis, 1933. Üç genç arkadaş, Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Raymond Aron, Montparnasse’ta bir barda kayısı kokteyllerini yudumlarken, Aron içkisini göstererek, “Bu kokteyl üzerinden felsefe yapabilirsin!” der.
Sartre, bu ilham verici andan yola çıkarak, yaşam –aşk ve tutku, özgürlük ve varoluş, kafeler ve garsonlar, dostluk ve devrim ateşi– hakkındaki kendi sıra dışı felsefesini yaratacaktır. Bu felsefe, Paris’te büyük bir heyecan dalgası yaratıp dünyayı kasıp kavuracak, 1968 öğrenci ayaklanmalarından sivil haklar mücadelesine kadar birçok toplumsal harekete damgasını vuracaktır.
Varoluşçular Kahvesiçağdaş varoluşçuluğun hikâyesini insanlar, zihinler ve fikirler arasında kurulan tutkulu bir ilişki olarak anlatıyor. Sarah Bakewell hayat hikâyeleri ile düşünceleri harmanlayarak, bizleri yaşama dair olduğu kadar yaşamları değiştiren, neyiz ve nasıl yaşamalıyız gibi önemli soruları ele alan bir felsefenin kalbine götürüyor.
“Şahane… Titizlikle kaleme alınmış ve zihin açıcı. “Düşünen” herkese öneriyorum.”
8. Doğu Batı Sokağı – Phillipe Sands
Sands, Hitler’in Üçüncü Reich dönemindeki akıl almaz mezaliminin sonucunda ortaya çıkan ve dünyayı değiştiren hukuki kavramların gelişim sürecini, geçmişte kalan sırların açığa çıktığı, duygu dolu, şahsi bir dedektiflik öyküsüyle birlikte sunuyor. Ukrayna’nın küçük Paris’inde, birbirlerini tanımaksızın aynı üniversitede, aynı profesörlerden eğitim görüp “soykırım” ve “insanlığa karşı suç” fikirlerini eşzamanlı olarak üreten iki adamın kişisel ve düşünsel evrimini takip ediyor. Doğu-Batı Sokağı tarih anlayışımızı, uygarlığın toplu katliamla nasıl başa çıkmaya çalıştığına dair fikirlerimizi ve en nihayetinde dünyaya bakışımızı değiştirecek.
9. Olgular Değişince – Tony Judt
Türk okurunun Anılar Şalesi, Kötülük Kol Gezerken, Savaş Sonrası ve Yirminci Yüzyıl Üzerine Düşünceler adlı eserleriyle tanıdığı Tony Judt, İkinci Dünya Savaşı sonrasının en büyük tarihçilerindendir. 2015 yılında hayata veda eden Judt’un kariyerinin baştan başa bir kesitini veren bu denemeler derlemesi, kendisi gibi tarihçi olan eşi Jennifer Homans tarafından yapılmıştır.
Derlemeye alınan denemelerin konu yelpazesi, Fransız toplu belleğinin ülkenin Yahudilerine İkinci Dünya Savaşı’nda ne olduğuna dair kasıtlı körlüğünden sözde Filistin sorununun İsrail’in önüne koyduğu çetin ahlakî güçlüklere kadar uzanmaktadır. Judt’ın eserinin değeri, acımasız dürüstlüğü, entelektüel olağanüstülüğü ve etik berraklığındadır.
Bu konu yelpazesiyle Olgular Değişince, büyük bir tarihçinin, okuruna dünyanın geçmişteki ve bugünkü hali ile gelecekte alması gereken hali arasında derin bir bağ kurdurma kudretini gözler önüne serer.
10. Uzakların Şarkısı – Kaan Murat Yanık
Papağanlar konuşur, bunu biliyoruz. Ama “haber” verirler mi? Yahut geçmişten konuşma yetenekleri var mıdır?
Kars’a yolculuk, Bünyamin, Besti Nine, Eylül, günümüzün yozlaşmış ilişkileri, psikolojik arka planlar, Gülbadem, Zencefil, Hindistan, Osmanlı İstanbul’u, ezanlar, silahlar, Sunullah Efendi, Mevleviler, Galata, kıraathaneler, Fülfül, şiirler, hüzün ve tebessüm… Genç bir yazarın kaleminden, epey olgun bir roman Uzakların Şarkısı.
“Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil/ Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil” diyen şairin kadim izi ile, Kars’ta kendini bulmaya çalışan Bünyamin’in gündelik yolu kesişirse ortaya ne çıkar? Uzakların Şarkısı bu sorunun yanıtı olmaya talip.
Roman biterken, turuncu bir yağmur yağacak. Sakın şaşırma!
“Haklısın. Ruhumun içinde usulca büyüyen başka bir ruh var; ben ona mukavemet gösterdikçe etrafında dönmeye başlıyorum, tıpkı senin gibi. Bir olmalıyız. Belki birbirimize çarparak durabiliriz.”