Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi
Ne diyor Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde: ‘’Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki, zaman ve mekân insanla mevcuttur!’’
Edebi kültür mimarilerinin mihenk taşı olan Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi’ne sizin için geldik, sizin için gördük! Nedir müze kütüphanesi? Bulundurduğu eserler, yazmalar, dergiler ve ödül almış yapıtlar mimarinin kütüphane kısmını oluştururken; yazarların büstleri, şahsi eşyaları ve yapıtların özgün, tıpkıbasımları ise müze kısmını oluşturur. Böylece ortaya müze kütüphanesi ortaya çıkar. Yani hem kültürel birikimler, hem de kültürel birikimler sonucu ortaya çıkan edebi birikimlerin yer aldığı mükemmel mekânlardır. Ayrıntılara geçmeye hazırsanız, başlayalım!
Tarihçe:
Tanpınar kütüphanesi bulunduğu konum itibariyle Gülhane Parkı dolaylarından İstanbul tarihini kucaklarken bir yandan da Cağaloğlu kısmından günümüz yayıncılığına ortaklık etmekte. Dönemin alay geçitlerini seyretmek için yapılmış olan bu binaya ‘’Selam Köşkü’’ de denmekteymiş. Tanpınar’ın kütüphane ile ilişiği 1929’da burada yapılan edebiyat toplantılarına aza (üye) seçilmesiyle başlamış. 1929’dan 1930’lu yılların sonuna kadar burada zamanın edebiyat dergileri, yazar ve şairleriyle birleşmiş ve edebiyat şuarasını burada toplamış. Müze kütüphanesine dönüştürüldüğü günden bu yana ise gerek etkinliklere, sergilere ve edebiyat sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği projelere gerekse edebiyat severlerin, öğrencilerin, marjinal aşk böcüklerinin ve bizim gibi okurlarını çok seven editör ve yazarların buluşma noktasına ev sahipliği yaparak varlığını devam ettirmekte!
Mekân:
Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi köşk olduğu için, fazlasıyla büyük. Hâliyle alan sıkıntısı hiç yaşanmamış. Geniş büyük odalarda büyük açık raflar, çalışma masası olarak kullanılan genişçe masalar, ahşap evlerde rast geldiğimiz eski tip minderli koltuklar ve sandalyeler yer almakta. Dekorasyon inanılmaz özverili! Genişçe bir odanın ortasına doğru sarkan kocaman ihtişamlı avize, duvarları ve tavanları süsleyen geleneksel motifler, ortama loş hava veren pastel mobilyalar ve ışık.. Anlatmakla olmaz dedik ve sizin için fotoğrafladık! Buyrunuz:
Gülhane Parkı’na giriş yaptıktan bir adım sonra hemen solunuzda yer alan muazzam mekân!
Mekâna giriş yaptıktan sonra böyle güzel ve gotik bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Daha ilk dakikalarda sizi içeri çekiyor!
Burası mimarinin en büyük odası. Ortada büyükçe bir masa var, çalışma alanı olarak tasarlanmış. Etrafını ise açık raflardaki kitaplar süslüyor. Sağınıza bakıyorsunuz, Gogol; solunuza bakıyorsunuz Evliya Çelebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca..
Aranıyor, bilginize! Binbir çeşit sözlük bulunmakta. Final haftamda aradığım Folklor ve Mitoloji Sözlüğü’nü burada buldum meselâ. Geçti ama olsun..
Bir klasik olarak, Yaşar Kemal. Görür görmez kalbimizin çarptığı.. Kalbiniz çarpıyor biliyoruz..
Sadece bir kütüphane değil müze niteliği de gördüğü için, çeşitli yazarların şahsi eşyalarının olduğunu söylemiştik. Onları da fotoğrafladık. Birçok yazarın kendi el yazısı, mektupları, notları, bilinmeyen fotoğrafları bulunmakta.
Nâzım Hikmet Ran büstü ve yan kısımlarda yer alan Nâzım’a ait yazmalar, yazarla ilgili gazete küpürleri bulunmakta. Bir bakıma büstün olduğu yer, o yazarın köşesi olmuş. Sadece Nâzım değil; Orhan Pamuk, Nedim gibi günümüz ve eski edebiyata ait isimlerin de büstü ve ona ait çeşitli bilgilerin yer aldığı bir köşe bulunmakta.. Tavsiyemizdir, büste sarılıp ağlayabilirsiniz. Denendi!
Sadece Türk ve Osmanlı edebiyatı değil, Dünya edebiyatı da mevcut. Bu gördüğünüzden daha fazlası var. Orijinal basımları mevcut. Sanıyoruz yabancı turistler için düşünülmüş bir şey. Çünkü, biz orada çalışmakta iken birkaç turist geldi ve uzunca bir süre bu kitaplarla ilgilendiler.
Köşk üç kattan oluşmakta. En alt katta genişçe bir alan ve küçük bir oda mevcut. Genişçe alanda yaklaşık on civarı masa ve sandalye var. Küçük odada ise eski zamanlardan kalma dergiler var.
Ve daha birçok dergi, gazete..
Duvarlara asılmış güzel ve bilgilendirici fotoğraflar mimariyi süslüyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatından kesitler sunuyor.
Tanpınar’a ve daha birçok isime ait çeşitli el yazmaları, notlar da küçük çerçevelerle duvarlarda sergilenmekte.
Görsel şölenimizi bu muazzam fotoğrafımızla bitirelim istedik. Bahsettiğimiz ihtişamlı avizeler, tavanlardaki motifler! Göz alıcı güzellikte..
Bulunan Diğer Kütüphanelerden Farkı:
‘’Güzeldir, hojdır hema benane..’’ demeyeceksiniz tabiki! Yukarıdaki fotoğraflardan sonra sanmıyoruz diyebileceğinizi.. Maddelerle sıralayalım:
* Bozulmamış tarihi mimarisi,
* Motifleri gereği sadece geleneksel edebiyatı çağrıştırsa da niteliği ve içerisindeki mevcut eserler bakımından modern edebiyat ve geleneksel edebiyat arasında köprü oluşturması,
* Kütüphane müze görevi de gördüğünden, sanatın birçok dalında örnekler sergilemesi,
* Mevcut yazarla –Ahmet Hamdi Tanpınar- sınırlı kalmayıp, Osmanlı-Türk ve Dünya edebiyatından birçok ismi biraraya getirmesi,
* Müze kütüphanesinin konumu bakımından tarihi bir yerde olması ve yeşillikle –Gülhane Parkı- içiçe oluşu,
* Çalışma alanlarının fazlaca ve rahat olması,
* Günümüz ve eski, daha çok eski yazmaların özgün basımlarını ve tıpkıbasımlarını; bazı yazarların ise özel eşyalarını bulundurması.
İşleyişi:
Edebiyat müze kütüphanesi, Pazartesi’den Cumartesi’ye 10.00-19.00 saatleri arasında herkese açık ve ücretsiz. Kütüphaneye girişte çantanızı orada bulunan numaralı ve anahtarlı dolaplara bırakmak zorundasınız, güvenlik açısından. Kimlik tesliminin ardından müze kütüphanesini gezebilir ve çalışmalarınızı gerçekleştirebilirsiniz. Eğer ders çalışmaya geldiyseniz, bulunan görevliye lâzım olan eşyalarınızı almanız hususunda bilgilendirdikten sonra eşyalarınızı alabilir ve çalışma yerlerinde çalışabilirsiniz.
Sonuç:
Öğle vaktinde geldiğimiz ve üç saat boyunca içinden çıkamadığımız –Evrim’in karnı acıkmasaydı bir üç saat daha kalırdık- Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi gerçekten çok güzeldi. Biz artık burayı mesken edineceğiz gibi, buram buram tarih ve edebiyat kokan bir yerde Adalet Ağaoğlu okumak ne güzel olacaktır! Hayâli bile muhteşem.
Biz gittik, gördük ve sizin için yazdık. Sizi de bu güzel mekâna davet ediyor ve okuduklarınızı bir de sizler yaşayın istiyoruz.
Sevgi ile!