Küçük Cadı Şeroks ve Büyük Tuzak kitaplarıyla tanıdığımız Aslı Der ile Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan son kitabı Denek E.E.E ve çocuk edebiyatı üzerine konuştuk…
-Çocuk ve ilkgençlik alanında kitaplarınız var… Yazma eylemi için sizi motive eden o ilk his neydi?
İlkgençlik yıllarımdan beri kendimi keşfetme, hatta farklı bir şekilde söylemek gerekirse kendimi kendime anlatma biçimim yazmak oldu. Sanırım çocuklar için roman kurgulamamın ve yazmamın ateşleyici gücü de bu: edebiyat yoluyla, roman kurguları yaparak düşüncelerin arasında dolaşmak, hayal kurmak ve sonunda bunları yazarak paylaşmak.
-Denek E.E.E.’nin yolculuğu, yazım süreci nasıl gelişti, kafanızı neler kurcaladı?
Son kitabımda kafamı kurcalayan birden çok konu vardı doğrusu. Başlıcalarını söylemem gerekirse: günümüz teknolojisi ve bu teknolojinin içine doğan yeni nesil, yapay zekânın gelişimi, küresel ısınma ve gezegenimizin artan kirliliği, eğitim sistemi, çizilmiş sınırlar (birçok alandaki sınırlar bunlar) içine sıkıştırılmış hayatlar. Geçen gün katıldığım okul programından aklımda kalan bir konuşmayı paylaşmak istiyorum. Sohbet ettiğim öğrencilerden biri kitaptaki anne ve babanın harika eğitimler aldığını, bunun sonucunda ‘mükemmel’ işlere sahip olabilecekken neden birinin şarkı söylemeyi diğerinin de tarımla uğraşmayı seçtiğini sordu. Bunun üzerine, başkalarının mükemmel tanımının bazen bize uygun olmayacağını, her birimizin kendi mükemmelimiz için çaba harcamamız gerektiğini konuşma fırsatı bulduk. Sınırlar her yerde, her noktada; iş onları fark edip daha fazlası için uğraşmakta.

-Kitabı ana hatlarıyla yazdıktan sonra ne kadar süre daha çalıştınız? Bir metnin üzerinde uzun süre durmayı sever misiniz?
Son kitabımı yaklaşık iki yılda yazdım, ama hemen her kitabım için aşağı yukarı benzer süreler harcadım diyebilirim. Ben hızlı yazabilen bir yazar değilim. Bunu kabullenip, bu duyguyla barışık yaşamayı öğrenmem zaman aldı. Bir metinle uzun süre birlikte olmayı, geniş bir zamana yayılarak çalışmayı, bozup bozup tekrar yapmayı seviyorum. Yetişme, çabucak bitirme kaygılarından uzak durdukça daha verimli ve eğlenceli bir çalışma sürecim oluyor.
-Denek E.E.E.’de günümüzün fazla korumacı ailelerine ve çocuklukta sosyalleşmenin önemine değiniyorsunuz. Ailelerin çocuklara karşı tavrını nasıl buluyorsunuz?
Her aile çocuğu için en iyisini yapmaya çalışıyor, eminim. Bence, aileyi oluşturan her bireyin arada bir de olsa durup kendine bakması; yaşamı, yaptıklarını, yapmak istediklerini sorgulaması, kendini tanıması tüm sosyal ilişkileri ve elbette aile ilişkileri açısından da yararlı olabilir. Günümüz dünyası hız üzerine kurulu; değil iç dünyasına, bazen aynaya bile bakmaya fırsat bulamayan insanlarla hayatı birlikte yaşamanın zor olduğunu düşünüyorum. Bu durum ebeveyn ve çocuk ilişkilerini de etkiliyordur sanırım.
-Denek E.E.E’de Ekim, bir deney sayesinde yaşadığı sitenin dışına taşınabiliyor ve keşfe çıkıyor bir nevi. Günümüz için pek mümkün bir durum mu sizce?
Neden olmasın? Sınırları belirleyenler biz olduğumuza göre, kendimizi sitelerin içine hapsetmeyi becerdiysek dışarı çıkarmayı da becerebiliriz. Bence hepimiz için geçerli bu durum; türlü endişelerle kendimize ördüğümüz duvarları kaldırmak, merak eden, sorgulayan, özgürce düşünen bireyler olarak kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu geliştirmek yine bizim elimizde. Kolay değil belki, ama yapılamaz da değil.
-Aileler çocuklarından kusursuzluğu bekliyor. Bunun için doğrular ve yanlışlar öğretiliyor. Böyle büyüyen çocuklar ne kadar sağlıklı olur?
Bu sorunuza net bir cevap veremiyorum, çünkü ne diyeceğimi bilemiyorum. Sadece şunu söyleyebilirim, mutlak doğru ya da mutlak yanlış batağına batmadan, sorgulayan, araştıran, düşünce üreten, sanatla, edebiyatla, bilimle, felsefeyle büyüyen nesiller yetiştirsek ne güzel olur. -Günümüz çocukları, hayal kurabilmek için yeterli fırsatı buluyor mu?
Umarım bulabiliyorlardır. Hayal kurmak için kendilerinden başka kimseye ihtiyaçları yok, yani her ortamda her durumda fırsat yaratabilirler. Bunu bildiklerini ve hayal kurduklarını düşünüyorum.
-21. yüzyıl çocukları üzerine bir metin yazarken ebeveynlerin metinde bol bol yer almadığı bir hikâye mümkün mü?
Neden olmasın? Bence yazar olmanın en güzel tarafı hikâyeyi dilediğince kurgulayabilmek. Ailenin hiç yer almadığı, günümüz çocuklarını işleyen hikâyeler eminim vardır. -Çocuk yazını önemli ve çok da dikkat isteyen bir alan, sizi yazarken en çok neler uğraştırıyor?
Dili düzgün kullanmaya, kurguladığım hikâyeyi anlaşılır bir dille kaleme almaya çalışıyorum. Sanırım üzerinde en çok uğraştığım konu dil. Elbette kurgunun mantık hataları içermemesi, metnin belli bir tempoyla akması da önemli, ancak dil ilk sırada.

-Peki, okurken de yazarken de “çocuk edebiyatı” konusunda en hassas olduğunuz noktalar neler?
Bir önceki sorunun cevabı aslında okur olarak da dikkat ettiğim noktaları içeriyor. Anlaşılır dille, iyi bir kurguyla ve temposu düşmeden yazılmış bir roman hoşuma gidiyor. Böyle olduğu sürece çocuk edebiyatında işlenmesi zor bir konu olduğunu düşünmüyorum. Ancak özellikle dil sorunlu olunca çeviri ya da özgün her metin okur için zorlayıcı olabiliyor.
-Yazarken öğretilicilik mi yoksa hikâye mi ön planda duruyor sizin için? En çok hangisini önemsersiniz?
Kesinlikle, ama kesinlikle öğretici bir yazar olma derdinde değilim. Hatta öğretici bir dille yazılmış, didaktik romanlar bana okur olarak da itici geliyor. Ben edebiyat yapmaya çalışıyorum, okurun yazdığım metinden bir ders çıkarmasını değil edebi bir zevk almasını umuyorum.
-Yazma eylemi konusunda bir rutininiz var mıdır?
Hemen her gün bilgisayarımın başına oturuyorum, ancak her gün aynı verimle çalıştığımı söyleyemem. Tek bir kelime bile yazamadığım günler oluyor, böyle zamanlarda daha çok okuma yapıyorum.
-Yazarlar son dönemde sosyal medyayı oldukça önemsiyor ama siz pek aktif değilsiniz bu konuda. Bilinçli olarak mı uzak duruyorsunuz?
Sosyal medyaya fazla zaman ayırmıyorum. Okuduklarımı, düşündüklerimi, yaşadıklarımı fiziksel olarak birlikte olduğum insanlarla paylaşmak beni daha mutlu ediyor. Belki günün birinde farklı düşünmeye başlarsam kullanımım da artar, ancak şu anda bir ihtiyaç duymuyorum.
-Yakın zamanda yeni bir kitap projeniz var mı, okurlarınıza kopya vermek iter misiniz?
Elbette var, ama kopya vermek istemem doğrusu. (Gülüyor)