Yaşamını onurlu bir şekilde sürdüren; yaşlı bir babası, sevdiği bir kız ve gemisinde çalıştığı armatörünün dışında pek kimsesi olmayan Dantes, henüz on dokuz yaşındadır. Ve çalıştığı geminin ikinci kaptanı olarak görev yapmaktadır ki hazin bir olay sonunda dönüş yolunda artık geminin kaptanıdır kendisi.
Kendisinden haz etmeyen kişilerce oyundan gerçeğe dönen bir iftira ile hayatının belki de en unutulmayacak gününde onu almaya gelenler aynı zamanda If Şatosuna da hapsetmişlerdir Dantes’i. Hayatının bir daha geri gelmeyecek zamanları karanlık bir zindanda yok olup gidiyor muydu? Yoksa ikinci bir yaşam mı bekliyordu onu?
Yıllar sonra kendi adaletini sağlayarak zindandan çıkmış olan bu kişi eski Dantes midir artık bilinmez ama kendi yazacaktır artık hayatının geri kalanını bir sandık hazineyle. Uzayan sakalları, yıllarca karanlıkta kalan bir insanın güneş görmemiş solgun çehresi ve keskin çizgiler oluşmuş yüzü ile farklı birisidir, Denizci Sinbad dır o.
İki ciltten oluşan, Korsika, İtalya, Marsilya, Fransa, Elba Adası, Monte Cristo Adası, If Şatosu ve çokça engin denizlerde geçen bu romanın birinci cildinde dönemin siyasi olayları Bonaportçılar, Zorba, Kral Louis’in tahttan iniş çıkışları ile birlikte Roma Karnavalından tutunda o dönemde herkesin korktuğu kötülükleriyle nam salmış haydut ve çetesi Wampa’ya kadar süren bir serüven bekliyor okurları.
Ve on dört yıl daha zindanın karanlık dehlizlerinde kalacağını bilmeden şunları söyledi Dantes;
Deniz havasına, gemiciliğin özgürlüğüne, ufka, enginliğe, sonsuzluğa alışmış bir adam için on yedi ay hapis! Mösyö, on yedi ay hapis insan dilinin en iğrenç sözcüklerle ifade edebileceği tüm suçların hak ettiği cezadan daha ağırdır. (Sahife: 143)
Onun geçmişi çok kısa, şu anı belirsiz, geleceği de kuşkuluydu… (Sahife: 154)
Ama bugün durum farklı: Bana hayatı sevdirecek her şeyi kaybettim, bugün ölüm bana beşiğinde sallayacağı bebeğe gülümseyen sütanne gibi gülümsüyor; bugün kendi irademle ölüyorum ve tıpkı zindanımda üç bin tur, yani otuz bin adım attığım, yani yaklaşık on fersah yürüdüğüm umutsuzluk ve öfke dolu bir gecenin ardından olduğu gibi, bezgin ve tükenmiş bir halde uykuya dalıyorum. (Sahife: 156-157)
Toplumcu, ilerici, hümanist beyler, söyleyeceklerim size garip gelebilir ama yakınımdaki insanların gelecekleri asla umurumda değildir; beni korumayan, hatta daha genel anlamda benimle sadece bana zarar vermek için ilgilenen toplumu korumaya çalışmam ve insanları saygımdan mahrum bıraksam ve onlara karşı duyarsızlığımı korusam da toplum ve insanlar bana hala borçludur. (Sahife: 550)

- Alexandre Dumas – Monte Cristo Kontu / Cilt: I
- Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi – İş Bankası Kültür Yayınları
- 760 sayfa
- Çeviri: Volkan Yalçıntoklu