5 Soru 1 Yazar bölümümüzün ilk konuğu Ercan y Yılmaz.
Ercan y Yılmaz ile yazma süreci ve Türkiye’de edebiyat hakkında 5 soruluk bir söyleşi hazırladık. İyi okumalar.
Metinlerinizde “Dengbêj” geleneğinden ne denli faydalanıyorsunuz? Bize “Dengbêj” geleneğinden biraz bahseder misiniz?
Dengbêjlerin kilamları benim için kulak zevki ve ruh doyumudur. Çoğunlukla sadece ses vardır bu kilamlarda. Zaten dengbêj kelimesinin yapısına baktığımızda, ‘ses ustası’ anlamında olduğunu görürüz. ‘Deng’ Kürtçede ses demektir, ‘bêj’ ise meslek takısıdır; söyleyen, üstad… Aynı zamanda sanat müziği ve klasik müzikle de bu ruh doyumu ve kulak hazzı dediğim durumu sağlarım. Çoğunlukla bunlar olsa da kulağımın sevdiği, ruhumun benimsediği müziklerle bütünleşirim. Hiçbir türe kapatmıyorum kendimi. Türü ne olursa olsun, bazen bu arabesk olur, bazen blues ya da türkü, bir bedenden teşkil olan kendim içindir bu dinleme eylemi. Yoksa edebiyatımla artı bir bağ kurmuyorum. Sirayet ederse buna dur diyemem.
Ercan y Yılmaz’ın neredeyse her edebi türde eser ortaya koyduğunu görebiliyoruz. Şiir, öykü, roman, derleme gibi dallarda eserleriniz var… Siz en çok hangisini “yaratmayı” seviyorsunuz?
Tür dursun orada, ben anlatmayı seviyorum. Yazmasam ne olacaktı ki! Yazdıklarım yine kafamın bir tarafında yer almaya, oynamaya devam edecekti. Metne dönüşmese yine var olacaklardı. Okuru, dinleyeni, olmazdı ama onların bende var olacakları tecrübeyle sabit. Henüz yazamadığım iki roman bitti bende. Şimdi okuyorum, metnini değil kendisini. Sorunuzu da es geçmeyeyim, anlatı türünü çok önemsiyorum. Edebiyatımızda öne çıkan bir tür değil. Bunun nedenlerinden en önemlisi bir kulisinin olmaması. Yazar mıyım, bilemem ama. Demir Özlü, Tezer Özlü iyi anlatılar yazdı. Bir de bizde, farklı türlerde yazmak bir kusur olarak görülüyor. Öykücüyse sadece öykü yazsın, şairse sadece şiir yazsın durumu var, roman yazarıysa başka bir şey yazmasın, gibi gibi gibi. E, Sait Faik, Haldun Taner var mesela. Pessoa da var, Zweig da; Borges de var, Canetti de. Kusursa ne güzel bir kusur!
Öykülerinizde içinde yaşadığınız dönem ve toplum koşullarını resmediyorsunuz. Peki bu unsurların ne kadarı metninize yansıyor ya da yazar, metnine bunu ne kadar yansıtmalı? Günümüz baskı rejimi yazar için bir otokontrol mekanizması yaratıyor mu?
Cuk diye gediğine oturan sözlerimiz var. Biri bu konuyu özetler: Lafın tamamı aptala söylenir. Ben lafında bana nefes alacak boşluk bırakmayan metinleri sevemiyorum. Nihayetinde bir edebi türden söz ediyoruz, haber metninden değil. Gazetecilerin işi bu. Boşluk bırakamazlar. Net olmak zorundalar. Kesin. Ama edebî türler boşluklarıyla önemli. Metinlerimde bunu önemsiyorum. Ha yapabilmiş miyim, o sizin takdiriniz. Otokontrol bu baskı rejimi haricinde de olabilecek bir durum. Aile, toplum, çevre kişinin kendisini sınırlamasına neden olabilir. Yani vardır elbet. Ama şu da var; insanlar bir rejim tarafından öldürülürken; sırf bu rejimin baskılarından dolayı, metnini, sözünü başka şeye dönüştürmek yazarın en başta kendisine yaptığı büyük bir ayıptır! Herkes yaraları yazsın, konuşsun demiyorum. Ama yazmak isterken sırf baskıdan dolayı otokontrol geliştirip kendini engellemesi varsa işte sorun bu.
Metinlerinizdeki gerçeklik konusunda ne söylemek istersiniz? Ercan y Yılmaz için edebi metinlerde gerçekliğin metne katkısı nedir?
Gerçek benden bağımsız olarak var. Benim oldurmaya çalıştığım ise gerçekçi olma durumu. Gerçekçi derken gerçeğin iyi ya da kötü bir kopyasını kastetmiyorum. Bunu, kurmacayı kurarken metnin doğal tutarlılığı olarak düşünüyorum. Gerçekler ne kadar saçma sapan olursa olsun yine tutarlıdır. Kurmacanın tutarlılığı da öyle olmalı. Hatta tutarlığını çelişme üzerine kurmuşsa yazar, ben bunda da kaotik bir tutarlılık ararım. Metin, önce kendini ve varsa içindeki kişileri inandırmalı, onlar gerçekçiyse ben rahatlıkla kanarım ki kanmak için okuyorum o metni.
neokuyorum.org için bir kitap listesi hazırlamanızı rica etsek, hangi yazar ve kitaplarını listeye alırsınız?
Liste basit ama benim de bir ricam olacak listenin sonunda:
Bunlar mutlaka okunmalı diyeceğim bir listem yok. Sadece benim tekrar tekrar okuduklarımın, okurken büyük haz aldığım birkaç kitabın listesi:
- Necati Tosuner – Kasırganın Gözü
- Borges – Kum Kitabı
- Haldun Taner – Ayışığında “Çalışkur”
- Thomas Bernhard – Beton
- Turgut Uyar – Büyük Saat
- Fernando Pessoa – Huzursuzluğun Kitabı
- Binbir Gece Masalları
- Cervantes – Don Quijote
- ve Gogol’ün tüm eserleri
Ricama gelince… Şu şehirde mutlaka bu yenmeli dediğiniz yemek listesini rica ediyorum:
neokuyorum.org ekibi ve takipçileri en kısa sürede bu ricanıza dönüş yapacaklardır diye umuyoruz. Samimi cevaplarınız için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.