“Duygudur arı ve örümcek kavanozlarına kattığı.
Görmez insanlarla ağaçlar arasındaki farkı.” (sayfa 69)
Kafamın içinde ekmediğim halde yeşeren çalılıklar gibi hiç olmadık yerlerden çıkıyor aşk duygusu. Göğün yedi kat dedikleri yerlerden son sürat aşağıya akan bir şelale gibi akıp giden hayatın içerisinde ne bulursak tutup çekiveriyoruz yanımıza. Aşağıya düşen biz, yanımızda neyi bulundurursak şanslı sayıyoruz. Bu kuralları önceden belirlenmiş hayatın arka planında bizi de yanına çekmeye çalışan bir şeyler var: duygular. Evimizin duvarları bütün yalıtım girişimlerine rağmen komşumuzun salonundaki, odasındaki, merdivenlerini çıkarken çıkardığı sesleri bize duyuruyor. Bazen salonda oturup kahkahaları ve konuşmaları dinleyerek kafamda bir sahne yarattığımı düşünerek saatlerce her şeyden uzak öylece oturduğumu çok sonra fark ediyorum. Duygular işte böyle duvarları bir kâğıt, kalbimizi ince bir zar ile sarılıymış gibi hissettiriyor.
1980 Norveç doğumlu Jenny Hval, dünyaya adını önce müzikleriyle duyurmuştur. Müziklerinin sözlerini yazarak, plak yapımcılığı yaparak yeteneklerini müzik üzerinde göstermekten çekinmeyen Jenny Hval, 2009 yılında ilk kitabını yayımlayarak yazarlığı da adının yanına eklemiştir. Daha sonrasında 2012 yılında Sings with Her Eyes ve 2018 yılında Girls Against God kitapları yayımlanmıştır.Jenny Hval’in 2009 yılında yayımlanmış olan ilk kitabı 2018 yılında Paradise Rot adıyla tüm dünyaya kendini duyurmaya başlamıştır. 2022 yılının şubat ayında Dilek Başak’ın çevirisini üstlendiği kitap Cennet Çürüdü adı ile Umami Kitap tarafından yayınlandı.
Cennet Çürüdü, Norveçli Johanna’nın Avustralya’ya öğrenci olarak gelmesiyle başlıyor. Bilmediği bir yerde geçici olarak bir motele yerleştiriliyorlar. Kendisi gibi birkaç öğrenciyle bu motelde kalan Johanna, kısaca Jo, hep bir arada gezen kız grubu ile çevrede bulunan evlere bakmaya başlar. Önce bu neşeli ve insanı yılanın zehri gibi ele geçiren sohbetleriyle etkisi altına alan kızlara ev bakma konusunda eşlik etme düşüncesindeyken kendisine de ev bakmaya başladığını fark eder. Fark ettiği zaman birkaç ev için haber bekliyordur çoktan. Fakat istediği evi kızlara kaptırmasının ardından gazetelerde ev aramayı bırakıp kendisi için en uygun evi öğrenci veya okul çevresindeki ilanlarda bulacağına inanır. Bir gün okulun ilanlarının asıldığı bölümde eve benzetilen eski bir fabrikada yaşayan ve ev arkadaşı arayan kızın “Sessiz” imzası ile yazmış olduğu ilanı görür. Bu sessiz kelimesi kendisini etkilemiştir. Bir ev için özellikle sessiz kelimesinin kullanılması kendisine oldukça ilginç gelmiştir. Böylece eski fabrikanın yolunu tutar. Kapının açılmasıyla koca fabrika alanının dört duvar ile ve asma katlarla yeniden tasarlanmış halini görür. Bu dört duvar öyle ince ve beceriksizce yapılmıştır ki birinin mahrem alanı bir diğerinin mahrem alanıyla bir arada yaşamayı öğrenir adeta.
“Uzun melankoli ve duygusal felç nöbetlerine maruz kalan bizler için Cennet Çürüdü kitabı önemlidir. Hval, çürümenin ne kadar güçlü olabileceğini, nasıl bir cennet gibi görünebileceğini gösteriyor ama bizi de onu reddetmeye çağırıyor. Bu benim yürekten alabileceğim bir ders.” (Bir Okurundan)
Evin “sessiz” imzalı yaşayanı Carral, bir gün eve elinde koca bir poşet elmayla gelir. Manavdan elmalar yumuşadığı için ucuza aldığını söyleyen Carral eskiden bira fabrikası olduğu için maya kokusuna alışık olan bu eve o eski dostu yeniden getirmiş olur. Fakat elmalar bir süre sonra evin her yerini ele geçirirler. Etraf bir defa yenip bırakılmış, yuvarlanıp kendisine başka yer bulmuş, bozulmaya başlamış, yumuşamış ve tamamen yenmiş elmalarla dolmuştur. Zaten kendilerinin de henüz duvar olduğuna inanmadıkları duvarlar da bu çürük kokusunu hemen kabullenir. Bu elma Cennet Çürüdü kitabının kırılma noktası olur adeta. Jenny Hval, onca meyve arasından rastgele elmayı seçmediğini okuruna kanıtlar nitelikte bir hikâye anlattırır Carral’a. Elma Âdem ve Havva’nın yasak aşklarının ve bu dünya düzeninin başlangıcının meyvesidir. Hatta öyle ki yere düşen o leziz ama yasak elma bir süre sonra çürümeye başlar ve kadınların cinsel organına benzer.
Eğer kitabın asıl anlatmak istediklerinin olduğu o dalı tutamazsanız, Cennet Çürüdü sizin için vasatın bir tık üzerinde kalacak bir kitap olabilir. Fakat Cennet Çürüdü, elmaların cennetle ilişkilendirdikleri o eşsiz yerin simgesiyken ısırılıp bırakılmasıyla çürüyüp insanlığın devamlılığını sağlayacak bir organa benzemiştir. Bu hem yaşam hem ölüm olarak düşünülebilir. Okuduğum bir kitapta dediği gibi hepimiz ölmek için yaşamıyor muyuz zaten? Bununla beraber biyoloji bölümünde okuyan Jo’nun eve girdiği ilk andan itibaren okuduğu mantarlarla ilgili kitabı okuru mantarlarla ilgili teknik olarak hazırlamaktadır. Çünkü bu sıcak ve nemli ev mantarlar için bulunabilecek en iyi çoğalma alanıdır. Bulunduğumuz yerde bir canlı gördüğümüzde annemin dediklerini hatırlıyorum: Biz de onların yaşam alanlarını ihlal ediyoruz belki. Öldürmek çözüm değil. Jo ve Carral bu sebebe güvenebileceğim şekilde beyaz örümceklerle, yeşillenmiş merdiven basamaklarıyla, mantarların büyüyüp duşunuza eşlik ettiği banyolarıyla bir zaman mayaların evi olan bu alanda mantarların ve yeşilliklerin misafiri gibi görünmektedir.
Mantarların hikâyeye dahil olmasıyla mesleki deformasyondan mıdır bilmem hemen mantarların etkilerini düşünmeye başladım. Mesela ilki mantarların bir maya türü olması bu sebeple aynı ortamda fazla vakit geçirildiği vakit alkol etkisi yaratabileceği. Bu durum Carral’ın çoğu gece farkında bile olmadan yatağından kalkıp Jo’nun yanına yatması, evin içerisinde yaşayan bu iki kadının birbirlerine olan iradelerinin düşük kalması, yapmak istemedikleri bir şeyi düşünürken duygularının esiri olmaları durumunu açıklar nitelikte. Alkol ister istemez beyin işlevini yavaşlattığı için mekânı boş bulan duygular istediği senaryoyu yazar.
“Çürüme, edebiyatta ortak bir temadır. Yazarlar genellikle çökmekte olan ilişkileri, iltihaplı toplumları ve küf, kurum ve balçıkla çöken ahlakı temsil eder. Ve haberleri okurken hepimiz çürümeyi hissediyoruz, çevremizde dönen modern hayatın çelişkilerini görüyoruz. Peki ya bir roman okumak, gevrek bir elmanın kokuşmuş ama yine de hoş kokulu kompostta çözünmesini izlemek gibi geldiyse? Jenny Hval’in Cennet Çürüdü’sü, çürüme arzusunun baştan çıkarıcı ve tehlikeli olduğuna dair zamanında bir uyarıdır.” (Bir Okurundan)
Aşkın cinsiyetlere ihtiyaç duymadığını, er ya da geç ortamını bulduğu yerde bir mantar gibi yetişebileceğini ve mayasıyla olduğunuz yerden başka bir yerde gibi hissettirebildiğini gösteren Cennet Çürüdü; çürümüş elmaların ve büyüyen mantarların arasında yaşanılan ortak bir duygunun betonun arasında canla başla yeşeren ot gibi yaşamaya çalışmasını anlatıyor. Jenny Hval üzerine çok şey yazılmış olan bu duygu için daha açık bir dil tercih etmiş. Cinselliği, hissedilen bütün dürtüleri, bir kadının yatağına işemesini bile rahatça anlatan Jenny Hval inanılmaz rahat bir ortam yaratmış oluyor. Aslında her şey güvendiğiniz ve güzel şeyler hissettiğiniz insana karşı bu kadar basit ve doğal. Fakat anlamından hiçbir şey kaybetmemiş şekilde. Ve hiçbir durumda devrilmeyecek güçte.
Bu dünya bir elmadır, insan da mayası.
Cennet Çürüdü, yazarının da kitaba başladığı cümlede söylediği gibi:
“Orada, orada değil.”
İyi okumalar.
- Jenny Hval – Cennet Çürüdü
- Umami Kitap – Roman
- Çeviri: Dilek Başak
- 124 sayfa