“Kuşlar da Gitti, İstanbul’un çürüyen, kirlenen yüzünün ve insanlığın da şehirle birlikte yok oluşunun romanıdır. Yakaladıkları kuşları cami, kilise ve sinagogların kapılarında ‘azat buzat beni cennet kapısında gözet’ diyerek satmayı meslek edinen çocuklar, artık kimsenin kuş azat etmek istemediklerini gördüklerinde insanlıklarına yabancılaşırlar.” diyor arka kapağı kitabın.
Binbir uğraşla kuş yakalayıp, birilerinin iki buçuk liraya onları azat etmelerini bekleyenlerin hikâyesi bu. Kuşarın koydukları kafeslerde nasıl candan düştüklerini görüp birilerine azat etmeleri için yalvaracak noktaya gelen çocukların hikayesi. Okudukça onların saf hallerine, şehrin karmaşık yapısına çoktandır aşina olduğunuzu hissedecek, belki de fark edeceksiniz.
Romanda başlıca bahsedilen iki şey var. Birincisi yıllar geçtikçe körelen insanlık hali, şehir içinde kaybolmuş ve hissizleşmiş topluluk. İkincisi, sizde de okudukça belirecek olan umut hissi. Kitabın sonuna kadar umut var diyebilyorsanız, bu kuşlar azat edilecek diyorsanız, insanlıktan bir parçayı kalbinizde barındırdığınız için haddim olmayarak sizi tebrik etmek isterim.
Yaşar Kemal, İstanbul insanını neredeyse her sayfada anlatıyor ama şöyle bir alıntı yapabilirim:
“Saklanmışlar kendi içlerine, burunlarının ucunu görmüyorlar. Saklanmışlar, yumulmuşlar kendi karanlıklarına. Bunlar şu Yeni Cami önündeki kurtarılmayı, kurtulup da şu kirlenmiş Boğazın üstüne doğru uçmayı bekleyen küçücük, parlak, kafeslerin içinde çırpınan kuşçukları mı görecekler? Binmişler birbirlerinin sırtına, birbirlerinin karanlıklarına gidiyorlar kıyamete.”
Bir sayfa sonrasında ise insanların görmeyen gözlerine inat gün gibi aydınlık şu cümlelere çarpıyorsunuz:
“İnsanlıktır bu… Kat kattır, en sağlam, en güzel mücevheri en alttadır, soydukça insanlığı, kabuğundan soydukça, bir kat, iki, üç, dört, beş kat, gittikçe aydınlanır insanlık, güzelleşir. Çirkin olan insanlığın en üst kabuğudur. Adam olan hem kendi kabuğunu, hem insanlığın kabuğunu durmadan soymaya çalışır. Soydukça ortalık aydınlanır, soydukça…
‘Dur, Mahmut dur.’
‘Durmam,’ diye bağırdı, ‘insanlara söz ettirmem. Olmaz. Bir yerlerde bir şeyler kalmıştır. Durmam, vardır. Parlıyordur. Biz onu bulamıyorsak gücümüz yoktur. O parlak ışığı göremiyorsak, gözümüz içimizin karanlığındadır.’ “
Yazdıklarım sizi okumaya ikna etmezse şu cümlenin hatrını düşünün:
“Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, herkes ateşini burdan götürür…”
Yayınevi :Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı :79
Yaşar Kemal – Kuşlar da Gitti