Peyami Safa‘nın son romanı Yalnızız, engin ruh tahlilleri ve kendi türünde açtığı çığırla, onu yalnızca Türk edebiyatının değil, Dünya edebiyatının zirvelerine taşımış şaheseridir. Peyami Safa’nın diğer bütün romanlarında olduğu gibi Yalnızız romanında da doğu-batı, madde-mânâ, ruh-beden, idealizm-materyalizm gibi ikilemler üzerinde durularak, aynı evde yaşadıkları hâlde birbirlerinden oldukça farklı mizaç, düşünce ve insan ilişkilerine sahip aile fertleri üzerinden ruhunu arayan bir toplum resmedilir. Bireysel ve toplumsal kimliklerimiz arasında, bilhassa Batılılaşma hareketlerinden sonra ortaya çıkan uyumsuzluğun yarattığı sıkıntılar, kalabalıklar içinde milyonlarca “yalnız”ın peyda olmasına sebep olmuştur. Yalnızız; sıra dışı kurgusu ve bir üst kurmaca metin olarak romanda kendine yer bulan ütopya ülkesi Simeranya ile yarım asırdır Türk edebiyatının en çok okunan ve sevilen romanlarının başında geliyor.”
Peyami Safa, romanında ruh-beden ilişkisi, dealizm-materyalizm, doğu-batı konuları ve psikolojik tahliller ile karşımıza çıkıyor. Kitabı okurken karakterlerin bir hayli özenli işlendiğini görebilirsiniz. Ve kitabı okurken aniden kendinizi karakterler ile eş tutarken ya da benzerliklerinizin altını çizerken görebilirsiniz.
Bir evin içinde farklı farklı karakterdeki insanların kendi içlerindeki yalnızlığı anlatıyor. İnsanın kendi kendiyle olan iç savaşını, arada kalmışlığını, her insanın tamamen iyi veya kötü olmadığını, yaptığı seçimlerin ve kendiyle olan savaşının sonucunun neler olabileceğini anlatıyor. 1950 yılında yazılmış bu roman, aslında günümüzde insanların hâlâ aynı iç çatışmalar ile aynı yalnızlık ile mücadele ettiğini bizlere gösteriyor. Hâlâ okurları karakterlerde ziyadesiyle kendilerinden parçalar buluyor. Yıllar geçse de insanoğlu hep içinde yalnız…
“Yalnızım, evet yalnızız. Yani, bak, büyük kalabalıkların ortasında, insan denilen sosyal varlık kendi iç dünyasının mahpusu halinde, şifasız bir yalnızlığa mahkum. Yalnızım, evet herkes yalnızdır, yalnızız. Bütün ihtilaflarımızda yalnızlıklarımız çarpışıyor. Hatta kendi kendimizle mücadelelerimizde bile kendilerimiz birbirine karşı yalnızdır.”
Kitapta gözüme farklı gelen bir durum daha var: O da karakterlerden Samim’in kitap içinde kitap yazıyor olması. Elbette ki Samim’in Simeranya‘sı onun için bir ülke, bir ana kucağıdır. Canı sıkıldığında veya insanlardan kaçmak istediğinde Simeranya’yasına sığınır. Onun için Simeranya yalnızlığını unuttuğu bir sığınak, her şeyin çözümün olduğu bir ülkedir. Günümüzde de çoğu insan hâlâ bir şeyler karalamak ister düşüncelerinden, insanlardan ve yalnızlığından bunaldığında herkes kaleme kağıda koşmaz mı?
Belki yazıp yazıp sileriz, belki kilitler saklarız ama içimizden atarız ya hani, işte Samim’de öyle kalabalığın içinde sıkışmış kalmış birisi; çare her daim olduğu gibi kendinden kaçmaktır. En kolayıdır ama en etkilisidir.
Bence Samim kitaptaki en önemli karakterdir. Yazar için eserin bütün anlamı ve gayesi Samim’in karakterinde ve konuştuklarında saklıdır . O, aslında yazarın okurlarına iletmek istediği mesajlar için bir aracıdır. Yazar bizlere hala ulaşabiliyor çünkü Samim hala her gün farklı yerlerde okunuyor.
Her insan, çevresinde ne kadar insan olursa olsun bir nebze de olsa yalnızmış. İnsanın bu yalnızlığı fark edip onunla barışıp onu özgürleştirmesidir. Ruhunu keşfedemeyen huzur, sükun ve mutluluğu sağlayamayan insanları huzura kavuşturmak mümkün değildir. Kişi ancak kendinikeşfedip çözümlediğinde hayatına bir anlam katabilecek ve yaşamdan zevk alacaktır.
Yalnızız, Peyami Safa’nın son romanı. Ve belki de zirvedeki eseri. Ve belki de hala tazeliğini koruyan bir eser.
Kitabı okurken çoğu okurun iyi ki yolumuz kesişmiş seninle “yalnızız” dediğini tahmin edebiliyorum. Bir gün karşılaştığınızda geç kalmışız değil de biz tanışığız diyebilmek için okumanızı tavsiye ediyorum.

- Yalnızız – Peyami Safa
- Ötüken Neşriyat – Roman
- 416 sayfa