“Bütün yaşama cesaretimi ölülerden alıyorum. Anlatılarında yaşadığım ölülerden. Bu kahrolası dünyayı, yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden. Dünyanın ihtiyacı olan her olguyu vermiş, söylemiş, yazmış ölülerden.”
Tezer Özlü‘nün hayata çok farkı ve ender görülen bir bakış acısıyla bakarak kaleme aldığı “Yaşamın Ucuna Yolculuk” kitabından altını çizdiğimiz bazı alıntılar:
1- “Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi.” (s.11)
2- “Her sözü, insanın kendisi için söylediğine inanıyorsun. Her söylenen söz, bir biçimde insanın kendi kendini onaylaması. Karşısındakine bir şey anlatmak istese de, gene kendi gerçeğini, bilmişliğini ya da doğru algılayışını kanıtlamak için söylenen sözler.” (s.12)
3- “Doyum içinde ayrılacağımı sandığım bu yaşamdan, zaman zaman algılıyorsun ki, hiç de doyumla ayrılamayacaksın. Hiç yaşanmamış gibi. Doymak mümkün mü.” (s.12)
4- “Duvarlar gerisinde en çok kendimiz olmuyor muyuz. En çok duvarlar arasında direnmiyor, en çok duvarlar ardında duymuyor muyuz. Duvarlar ardında bu doyumsuz yaşamdan soluklar alarak ve alamayarak ayrılmayacak mıyız.” (s.15)
5- “Tren raylarını severim. Bağımsızlığı, gidebilmeyi, kalmak zorunda olmamayı, uymak zorunda olmamayı anımsatır. Tren rayları bir tür bağımsızlıktır benim için.” (s.19)
6- “Öykü ve şiir yaratmak için doğmuş olanlar, aşık olmakla yetinemezler. çünkü aşkın sanatsal bir yapıtı oluşturacak entelektüel örgüsü yoktur.” (s.21)
7- “Bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgarları, içimde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimden taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgara, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman doluyor.” (s.21)
8- “Hiç bir sevginin ardından gidemem. Sevgi inandırıcı değildir. Düşüncelerin bulduğu, düşüncelerin biçimlendirdiği bir durumdur. Düşünüldüğü oranda büyür, derinleşir, büyütülür, derinleştirilir. ne denli düşünülürse o denli büyür. O denli dayanılmaz boyutlara ulaşır, ulaştırılır. Gerçekleştirilemez. Soyutlaşır. Ve hiç bir zaman bitmez. Yaşam gibi. Ölüm gibi. (s.21)
9- “İnsan sevgisi zaman zaman yalnızlığımızın boyutlarını aştı, zaman zaman da insanlar yalnızlığımızı bir başınalığımızdan daha derin, daha dayanılmaz boyutlara iteledi.” (s.23)
10- “Soyut, genel, duygusal yaz bulutları gibi bir sevgi. Birdenbire sağanakla da boşalabilir. Hafif bir esintiyle de yitebilir. Sağanak da benim. Esinti de.” (s.26)
11- “Yaşanacak bir yaşam vardır. Binilecek bisikletler vardır. Yürünecek yaya kaldırımları ve tadına varılacak güneş batışları vardır.” (s.29)
12- “Belli bir sarhoşluk içinde yeryüzüne dayanmak daha kolay.” (s.36)
13- “Sen düşüncelerle yaşıyorsun, diğerleri gerçeklerle.” (s.38)
14- “Dünya nasıl olması gerekiyorsa, öyle. Kendi kendini kurtaramayanı hiç kimse kurtaramaz.” (s.49)
15- “Her şey geçiyor. Hiçbir şey geçmese de.” (s.49)
16- “Sınırlar kadar hiç bir kısıtlamadan sıkılmadım ve kendi sınırlarımın içinde sınırsızlığımı kurdum. Hiç değilse bana özgü bir sınırsızlık, kendi suskum, kendi çığlığımın sınırsızlığı.” (s.50)
17- “Kader diye bir şey yoktur, yalnız sınırlar vardır. En kötü yazgı, sınırları sabırla karşılamaktır. Karşı çıkmak gerekir.” (s.52)
18- “Sınırları tanıyan, benimseyen bu sınırlara uyum gösteren hiçbir insan, karşı çıkmanın sonundaki bireysel bağımsızlığa erişemeyecek. Hem karşı çıkıp, hem de sınırlarda yaşayan insan, yaşamı boyunca çıkmazından sıyrılamayacak. Huzursuzluk duyacak ve ne yaşamdan hoşnut olacak, ne de rahatlıkla ölebilecek.” (s.52)
19- “Biz kendimizi kendi köyümüz dışındaki her yerde rahat sayan huzursuz insanlarız.” (s.55)
20- “Oysa ben yaşamı gökyüzü altında bir tatil olarak görüyorum.” (s.61)
21- “Tanınmadığın bir kentte ne denli isterdin yitip gitmeyi… ama öyle kolay değil. Henüz rüzgarlara doydun mu. Sor kendine… henüz bulutlara doydun mu. Yeterince haykırabildin mi henüz.” (s.62)
22- “Zaferler de, yenilgiler de insan ölüleri üzerinden geçiyor.” (s.63)
23- “Acılar olmadan yazılabilir mi. Edebiyat, yaşam ve ölümün sınırlarının artık acıları tutamadığı, tutmaya yeterli olmadığı yerde başlamıyor mu.” (s.83)
24- “İnsanın kendi kendinin yükünü taşıması, diğerlerinin yükünü taşımasından daha rahatlatıcı.” (s.101)
25- “Yeterince dolaştım dünyayı ve anladım ki her insan iyi ve her biri diğeri ile eşdeğerde.” (s.101)
26- “Yeryüzünün öyküleri sonsuzdur. Biri anlatmayı bitirdiğinde, bir başka yerde, bir başkası anlatmaya başlar.” (s.108)
27- “Her gece ölüyorum. Sonra ölümden kaçıp yeniden canlanıyorum. Her yirmi dört saat, hem yaşam, hem ölüm.” (s.121)
- Yaşamın Ucuna Yolculuk – Tezer Özlü
- Yapı Kredi Yayınları – Anlatı
- 117 sayfa