Ucundan bucağından ne çıkacağını bilmeden yaşadığım hayatta yaşama gücümü nerede bulduğumu düşünür dururdum ilk gençliğimde. Bir yerden sonra öğrenmek isteyeceklerin bitecek. Bir sonraki isteklerinin biriktiği zamana kadar sıkılırsın, derdim kendi kendime. Çok sonrasında bu gücü nerede bulduğumu fark ettim: hayatın sürprizlerinde. Mesela siz hiç kelimenin tam anlamıyla sağ gösterip sol vuran bir an yaşadınız mı? İşte beni hep beklemediğim anlarda beklemediğim şeyler yaşamamla ve sonucunu bilmekle övündüğüm olaylar karşısında sonucun beklediğim gibi olmamasıyla düştüğüm uçurumlarda hissettiğim o duygu ayakta tutuyor.
Kadir Daniş, 1994’te Suriçi doğumlu ve okurlarını bir kalenin içerisinde özgür olduklarını hissettirecek kadar iyi anlatımı olan genç yazarlardan. Yazım hayatına 2015 yılında Kitabü’l Acayip kitabı ile başlamıştır. Daha sonrasında 2016 yılında Panoptik Bela, 2019 yılında Serçelerin Ölümü, 2020 yılında Yeryüzü Blues kitapları ile yazım hayatına devam etmiştir. 2022 yılını ise Ketebe Yayınları tarafından yayımlanan Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten kitabı ile karşılayan Kadir Daniş, aslında bu eserinin 2016 yılında yayımlanan Panoptik Bela olduğunu belirtmiştir. Aradan geçen beş yılın ardından Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten kendi zamanını kendi seçmiştir zannımca. Ki kitabı okuyanlar bu güce sahip olduğunu fark edeceklerdir. Aynı zamanda Kadir Daniş 2021 yılının son ayında düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nde “Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü”nün de sahibi olmuştur.
Yıldırım Agâh, dönemin en iyi dedektifi olarak Osmanlı dönemi içerisinde yaşamını sürdürür. Çok da parlak olmayan bir geçmişe sahiptir ve yüreği yara bere içerisindedir. Neyse ki inandığı yüce varlık kendisinin yanında olmuş ve ona müthiş özellikler bahşetmiştir. Gördüklerini unutmaması, ayrıntılara dikkat etmesi ve kaybolan parçaları üstün dikkatiyle bir araya getirerek olayların iç yüzünü ortaya çıkarması onun en önemli özelliklerindendir. Darüşşafaka’da geçen çocukluğunda fark edilen bu özellikleri onun önce düşman olarak görülmesine neden olur fakat sonrasında Osmanlı padişahına karşı planlanan bir suikastı fark edip önlemesiyle hakkında yapılan yorumlar olumlu tarafa geçer. İşte o vakit okumadığı halde dedektiflik seviyesine yükseltilir ve devlet adına yapılacak her olayı inceleme ayrıcalığına sahip olur. Yıllar sonra Fuad Sani adında gencecikten bir delikanlının kendisiyle ortak kaderi yaşadığını öğrenir ve asistan olarak yanına almak için sınavlardan geçirir. Zorlu bir adamın yanında kül yutmaz bir delikanlı olmalıdır. Devleti yöneten bir padişahın arkasında devletin insanlarını kontrol eden bir dedektifin olması gibi. Fuad Sani, başka ana ve babadan ama bilinen ortak bir acıdan doğma, adeta Yıldırım Agâh’ın aynı özelliklerine sahiptir.
“İsmini hatırlamayan çocuğa öğrenme hızından dolayı Yıldırım lakabı takıldı.” (sayfa 60)
Buraya kadar her şey yerli yerinde ve akla yatkın gelir. Fakat Kadir Daniş, işleri daha en başından tersine çevirmiştir. Tüm bu ayrıntıları öğrenmek bile okurun kitabın yarısını yalayıp yutmasına yardımcı olur. Her ne kadar dönem bir Osmanlı dönemi, konuşma ve anlatım tarzı eski Türkçe kelimeler içeriyor olsa dahi kendini olaya kaptıran okur bunları hiç fark etmeyecektir.
Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten; vampirler, bolca yedi rakamı, eski ve anlaşılmayan dilde yazılmış kitapların gizemi, bilmeceler, uykusuz geceler, sırlar ve bir o kadar da çözülmeler barındırır. Daha başlar başlamaz turuncu saçlı insanların kafalarını alkolle yoğurmuş bir vaziyette her biri farklı bir caminin avlusunda gövdesi ve kafası ayrı ayrı gömülmüş cesetlerin bulunması olayıyla okuru baş başa bırakır Kadir Daniş. Bu cesetlerin parçaları arasında yedişer adım vardır, yerden yedi adım derinliğe gömülmüştür ve bir dişlerinin eksik olması ayrıntıları ortaktır. Size yedi rakamı bolca var demiştim. İnce düşünülmüş bu cinayet ve kurgu, insanı vakit kaybetmeden kitabın içerisine çekmiştir çoktan. Dedektif Yıldırım Agâh’ın bilgilendirilmesiyle olaya dahil olmasının ardından sadece birkaç gün geçtikten sonra olay çözüme kavuşur. Dedektif geçmiş zamanda bir ilgi ile başladığı kitapla gerçekleşen olaylar arasında bir bağlantı kurmuş ve planlandığını düşündüğü bir sonraki cinayet mahalline önceden varma kararı almıştır. Burada karşılaştığı şey, hiç ummadığı bir şekilde olayı çözmesinden daha karmaşıktır. Vücutlarını bir cadı gibi kontrol eden küçük çiplerin sahibi yedi kadın ayin yapmaktadır. Tabii bu çipler otopsi sonucu ortaya çıkacaktır ama önemli olan Osmanlı döneminden bahsedilen bir zaman dilimi içerisinde çip gibi üst düzey teknolojinin yer almasıdır. Zaman algısı neredeyse bükülmüş ve cebimize koyacağımız küçüklüğe erişmiştir. Zaman mı o da neydi? Haydi, Osmanlı dönemi içerisinde insan geninin araştırılması ile son model araçlarımıza binerek gelecek nesil düşmanları uzaktan haklayalım. İşte bu özgürlüğü bir tutsaklığın içerisinde yaşamak öyle çok da kolay bulunacak bir özellik değildir. Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten, döneminin en iyi kurgu kitapları arasında yerini çoktan hazırlamıştır.
“Akıl akıldan üstündür, eyvallah; gelgelelim alçak akıl, üstün aklın üstünlüğünü inkârda diretmekle şöhretlidir.” (sayfa 62)
Her bir bölümün başlangıcında o bölüm içerisinde gerçekleşecek olaylara heyecanı arttırmak için dönemin gazetesinin manşet sayfasını hazırlayan Kadir Daniş buna ilaveten kitabı içerisinde küçük küçük ayrıntılar yerleştirerek her birimizin içerisindeki Yıldırım Agâh’ı uyandırma çabası içerisine girmiştir. Bunlardan birkaçını yakaladım ve birini sizlerle paylaşmak isterim. Yazar, kitabı içerisinde çokça görülür. Hem dedektifin okuduğu eski kitaplardan birinin yazarı vasfıyla karşımıza çıkarak adeta kendi kitabının pusulası olma görevini hem de dedektif ve maceralarının paylaşıldığı bir dost olma görevini üstlenmiştir.
Tüm bunlar bir yana Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten kitabı, yaşananların yanında çok daha özel bir yere sahiptir. Çünkü sadece polisiye ve tarih kitabı değildir. Ailenin önemini, zamanın yalnızca ileriye doğru akmadığını aynı zamanda geriye doğru bir ilerlemenin de mümkün olduğunu anlatır. Yani diyeceğim o ki;
“Yazılmış olan gerçekleşir.”
Ne zaman gerçekleşmiş olduğu veya hangi zamana ait bir olayın gerçekleşmiş olduğu önemsizdir. İnsanlık bu uğurda bir ömür heba etmiştir. Zamanın aldatıcılığına kapılan herkes ne yaşandığına dikkat etmekten imtina eder. Fakat bence Kadir Daniş yıllar sonra kendi zamanını buldu dediğim Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten kitabı ile buna dikkat çekecektir. Yahu, kendi zamanını kendi belirlemiş bir kitabın sizlere neler yapacağını bir düşünün!
Dedektifin devlet namına çatlattığı damarları azaldıkça kitabın sona ulaştığını düşünmeyin. Bir hikâye biter, bir diğeri başlar. Hayat da böyle değil midir zaten? Sağ gösterip sol da vurur. Tekrar başa döndüm. Dünya gibi dönüp durdum kitabı okudukça. Devran gibi dönüp durdum. Hiç beklemediğim bir yerde kendisini sonlandıran Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten, polisiye ve tarih içerdiğini söylediği kısa cümlelere sığmayacak derinlikte bir hikâye anlatıyor. Belki o da kendisinin anlattığı gibi yerin yedi kat derinliğine ulaşacak gerçekliğe sahiptir. Bizi yedi köşemizden yaralamıştır, kalbimizin yedi dönümlük arazisinde karanlıklarımızı aydınlığa kavuşturmuştur. Gizemlerimiz ve kendimize sakladıklarımız gün yüzüne çıkıp yedi kez tokatlamıştır bizi belki. Hissettirdikleri sevgisizliğin içinde doğan yedi yapraklı sevgi yumağının yedi bin katı okurunu bulması dileğimle.
“Sevmeliydik. Kendimizi, çevremizi, kâinatı ve Rabbimizi sevginin bütün ve her örneğe uygun, layık biçimleriyle sevmeliydik. Yoksa her gün gazetelerde, dedikodularda, hatta bizzat sokaklarda rastladığımız odun gelmiş odun giden, nalları dikince arkasında bir eski semerden başka bir şey bırakmayan insan müsveddelerinden olacak; sevmeyi mıç mıç bir romantizmle karıştırıp bütün duygularımızın, en kirli ve dehşetlilerinin bile masum ve çocuksu, sek ve katıksız sevgimizden doğduğunu asla fark edemeyecektik.” (sayfa 85)
İyi okumalar.
- Kadir Daniş – Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten
- Ketebe Yayınları – Roman
- 309 sayfa