Sabahattin Ali’nin “Ayran” adlı öyküsünde, Hasan’ı kurtlar parçalayarak öldürür.
Tren yolculukları insanı sadece mekanda değil zamanda da yolculuğa çıkarır gibidir. Özellikle gece yapılıyorsa bu yolculuk, sizi boşluğun, tanımsızlığın, neredeyse mutlak karanlığın içine yerleştirir ve o kapkara açıklığa baktıkça zaman da belki bükülmeye başlar.
İşte böyle bir kaybolma halinde, gece, soğuk pencereden dışarı baktığınızda uzaklarda çok küçük ışıklar belirir ve sonra hemen kaybolur.
İşte Hasan o trenle o ışıklar arasında bir yerlerdedir.
Öyküde Hasan’ın kuşatılmışlığı, çaresizliği o kadar yoğun olarak anlatılır ki o sekiz sayfadan sağ çıkamayacağı neredeyse en baştan bellidir.
Baştan sona hissedilen, hissettirilen çaresizlik, diğerlerinin kayıtsızlığı, bilinmezliğin içinden geçiş, belirlenenin ötesine geçememe duyguları okuyanı boğar. Hikayenin içine girip birşeyler yapmak, olacak olanı değiştirmek istersiniz. Değiştiremeyeceğinizi bilmek ise sizi dehşete düşürür.
Hasan “Kurtlar saldırdı, bir çocuk öldü” başlıklı minicik bir üçüncü sayfa haberine konu olabilirdi. Ya da belki o bile olmazdı.
Ancak, ne yazık ki bu olanlar gerçektir, gerçek olabilir bugüne kadar benzerlerinin olduğundan eminsinizdir. Çocuk işçiler, çocuk askerler, çocuk gelinler, tacize uğrayan çocuklar, hasta çocuklar, kanserli çocuklar. Hepsi gerçektir. Birer sayı gibi görünseler, haberlerde şurada veya burada birer sayı ile temsil edilseler de gerçektirler. Ölümün kesinliği kadar da kesindir varoluşları.
Bu nedenle Dostoyevski’nin kötülük problemi her daim günceldir.
Ve işte yine bu nedenle;
Tutunamayanlar’da müjdesi verilen mahkeme kurulduğunda; Hasan’ı ve kardeşlerini bırakıp giden Babası ve Annesi ve Hasan’ı soğuktan tir tir titreyerek kış günü buz gibi ayran satmaya çalışmak zorunda bırakan köylüler ve o içtiği ayranın parasını bozuk parası olmadığı için vermeyen adam ve adam dışında o gün trende olup da Hasan’a yardım etmeyen tüm yolcular ve o yolcularla birlikte Hasan’ın elindeki parayı bozmayan, sürekliarızalıradyosuyla uğraşan zavallı istasyon memuru ve istasyon memuru ile birlikte Hasan’ı dönüş yolunda savunmasız bırakan karanlık ve karanlıkla birlikte o soğuk hava ve soğuk hava ile birlikte açlıkları bitimsiz olan o kurtlar ve kurtlarla birlikte Hasan’ın elinden bırakmaya cesareti olmayan o ağırlık hepsi birden sanık sıfatıyla yer alacaklar.
Not: 2011 yılında çekilen Yönetmen Selim Güneş’e ait Kar Beyaz adlı filmin senaryosunun çıkış noktası bu hikâye imiş. Bir filme dönüşebilecek kadar yoğun bir sekiz sayfalık hikâye…
- Sabahattin Ali – Yeni Dünya
- Yapı Kredi Yayınları – Öykü
- 136 Sayfa