Elime bir hikâye kitabı aldığımda hep tedirgin olurum; hemen bitecek olma korkusu, kahramanımla bütünleşemeyecek olma korkum, olan bitene hâkim olamama ve asla kendimi oraya ait hissedeme düşüncesi baştan aşağı sarar beni.
Ay Işığı Sokağı’nı böyle aldım elime, Stefan Zweig imzalı bir kitap olması nedeniyle güvenim tamdı. Hikâye olmasından dolayı da tedirginliğim vardı. Bir yandan Zweig sevgisi, bir yandan tedirginliğimi sahneye sundum ve izlemeye başladım.
Tedirginliğim hep yenildi, sanıyorum ki Zweig karşısında hiçbir olumsuz duygu sahnede parlayamıyor.
Ay Işığı Sokağı, beş minik hikâyeden oluşan, tabiri caizse adeta bir cep kitabı. Yolculukta, bir arkadaşınızı beklerken ya da üstünde dumanı tüten içeceğinizi alıp rahatça okuyabileceğiniz hikâyelerden var olmuş bir kitap. Her sayfayı heyecanla çevirdiğiniz, kısa ve net olmalarından dolayı bittiğine üzüleceğiniz bir yapıt.
Belki bilenleriniz vardır, Zweig intihar ederek hayatına son veren biri. Zweig, sadece ölenlerden değil,yazarak ölenlerden. Her anı yazmalı sevgili okuyucu,ölümü bile. Kitaplarında yazarların hayatlarına en büyük büyüteç olmalarını göz önüne alırsak, hikâyelerin çoğu ölümle, intiharla sonuçlanıyor… Bu kadar söyleyecek şeyi olan birinin ölmek istemesinin nedenini hiçbir zaman anlayamayacağım sevgili okur, sen ne dersin?
Ha bu arada, Zweig yazarak ölenlerden demiştim. “Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum,” diyor. Bir ölü mektup bırakıyor bize, eğer daha önce ölü bir mektup okumadıysan, bu linki senin için bırakıyorum…
https://www.neokuyorum.org/stefan-zweigin-intihar-mektubu/
- Ay Işığı Sokağı – Stefan Zweig
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – Öykü
- Çeviri: Regaip Minareci
- 80 Sayfa