Apoletli kitaplar hep bir endişe sebebidir; kitabın almış olduğu ödül beklenti arttıran bir unsurdur. Keza Han Kang’ın kaleminden çıkmış olan Vejetaryen’in Uluslararası Man Booker Ödülü’nü kazanmış olması, ister istemez beklentiye sokan bir durum. İyi bir metinin yanında oldukça iyi bir kurgu bekliyorsunuz. Alt metni bol, sorgulayan ve mesajı olan bir roman bekliyorsunuz. Yani raftan herhangi bir kitabı aldığınızda sizi neyin beklediğinizi bilmezsiniz, olaylar kendiliğinden gelişir. Metin sizi hazırlıksız yakalar. Ama kitabın üzerinde Nobel Ödüllü, Man Booker Ödüllü yazıyor olması, beklentiyi yükseltir. Bunu kabul edelim. Şimdilik bu konuyu kapalı bırakalım ve yazarımızın kitabı yazma öyküsüyle girizgâhı sürdürelim.
Han Kang, kitabın sonundaki “Teşekkür” bölümünde kitabın fikrinin nasıl doğduğundan bahsediyor. Yazım sürecinin nasıl ilerlediğini anlatıyor. Vejetaryen, konu açısından Kang’ın “Kadınımın Meyvesi” isimli öyküsünden ilham alıyor. Apartmanın balkonunda bitkiye dönüşen bir kadını, beraber yaşadığı adamın saksıya dikmesiyle gelişen olayları anlatan bir hikâye. Buradan doğan fikir, Vejetaryen’e evriliyor ve Han Kang, geçirdiği rahatsızlıklar nedeniyle kitabın bir kısmını çok farklı bir şekilde yazıyor. Parmaklarındaki rahatsızlıklar nedeniyle kalemle klavye tuşlarına basarak yazıyor kitabın son bölümünü. İlk iki bölümü ise elle kâğıda yazıyor ağrıları nedeniyle, sonra bir öğrenci tanıdığı bilgisayara geçiriyor.
Bunu niye anlattım, diye sormaya hakkınız var. Yazarın metnine inanması mühim bir şey. Han Kang hikâyesine ve anlatmak istediğine o kadar inanmış ki, yaşadığı rahatsızlıklar onu bu metni yazmasına engel olamamış. Kitabı bitirdikten sonra bu bölüme ulaşınca her şey daha anlama bindi benim için. İnanmak, yaşam içinde yapmak ve yaratmak istediğiniz şeye, kendinize, emeğinize güvenmek çok önemlidir. Kendinizi inandıramadığınız konu hakkında kimseyi ikna edemezsiniz.
Gelelim kitabımıza. Vejetaryen, biraz önce de bahsettim üzere, üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm, bunaltıcı ve boğucu düşlerinden uyandığında et yememeye karar veren, evdeki tüm hayvansal ürünleri poşetleyip çöpe atan bir karakterin öyküsü. Yonğhe, toplum standartlarına uyan bir ailede eş. Çok konuşmayan, eşinin isteklerini yerine getiren (yemek yapan, evi toparlayan, çekip çeviren, kocasıyla onun istediğinde sevişen vb.) bir kadın. Görmeye başladığı rüyalar onun et yememesine sebep oluyor. Öyle rüya anlatımları var ki metin içerisinde, etkileniyorsunuz. Kitabın en etkileyici kısımları, rüya anlatımları diyebilirim. Önce eşi yadırgıyor Yonğhe’yi, sonra eşinin iş arkadaşları ve onların eşleri. Sonra durumu kontrol edemeyen eşinin Yonğhe’nin ailesiyle görüşmesi ve bir akşam yemeği esnasında yaşananlar hikâyenin seyrini belirliyor. Baba, kızını et yemesi için zorluyor ve ona tokat atıyor. Zorla ağzına et sokuşturuyor. Sonrasında Yonğhe’nin vereceği tepki, tüm hikâyenin üç temel hususundan birini doğuruyor: İsyan.
İkinci bölümde anlatıcı değişiyor. Yonğhe’nin kardeşinin (İnhe) eşi, yani eniştesinin ağzından bir hikâye dinliyoruz. Tüm “aykırı” hareketlerine rağmen Yonğhe’yi bazı sebepler nedeniyle çekici bulan karakterimiz, daha önce yaşamadığı heyecan ve istekle Yonğhe’yi arzuluyor. Yonğhe’nin vücudunda doğumundan kalan yeşil bir doğum lekesi ile başlayan bu arzulama, Yonğhe’nin bedeninde bitki ve çiçek figürleri ile oluşturulan bir görsel sanat sunumuna ulaşıyor. Onu boyamaya ikna ediyor ve fotoğraflarını çekiyor, videoya alıyor. Kendisini bir süre sonra kontrol edemeyip ve Yonğhe’nin de talebiyle ikna oluşu sayesinde, sunumun içine dahil ediyor ve aynı şekilde bitki, çiçek figürleriyle boyanarak Yonğhe’yi anlayamadığı şekilde mutlu ediyor. Bu kısaca anlatmaya çabaladığım şeyi, kitapta çok sanatsal okuduğunuzu belirteyim. Oldukça görsel bir anlatım var. Etkileyici detaylar ve hızla gelişen örgü, sizi seyirci koltuğuna oturtuyor. Onları uzaktan ya da çok yakından seyrediyorsunuz. Tüm bu olayı, enişte ve baldız arasında geçen bu aykırı sahneleri daha sonrasında İnhe seyrediyor. Ve ilkinden, yani intihar olayından daha büyük bir kriz doğuyor. Bu sahneye ulaşana dek anlatılan arzu ve cinsel isteğin açığa vuruluşu sürecinin anlatımı, bize alt metinde tüm hikâyenin ikinci temel hususunu anlatıyor: Tabulara Yabancılaşma
Son bölüm ise İnhe’nin, tüm yaşattıklarına rağmen kardeşinden vazgeçemeyişinin resmedildiği bir bölüm. Aykırı bir figür olan Yonğhe’nin akıl hastanesinde kapatılması ve orada yaşadıkları, onu kimsenin anlamayışı ve neden et yemediğine dair anlattıklarını ilk defa dinlemeye, anlamaya başlıyor. Süregelen düşünüş, sorgulayış ve çıkarımlar, ilk defa Yonğhe’nin neler hissettiği ve neden direndiğine dair emareler sunuyor bizlere. Hikâyemizin anlattığı üçüncü temel husus ise yaşama inadının dışına çıkan bir Yok Oluş. Bizim için bir yok oluş seyri olsa da, Yonğhe için bir var oluş ezgisi dinliyoruz.
Toplumun kabul ettiğinin dışına çıkmanın getirileri, zorlamalar, dışlamalar, dayatmalar, yok saymalar ve hatta normal olmadığına kanaat getirip akıl hastanesine kapatma yolu, aslında bize üstü kapalı mesajlar veriyor. Vejetaryenlik burada bir amaç değil, aksine araç. Kitap bizlere “Vejetaryen” olmamızı tavsiye etmiyor, böyle bir yola girerseniz, yani toplumun anormal addettiği bir yola girerseniz, başınıza gelecekleri anlatıyor. Bu metaforun yerine başka “anormallikleri” koyabilirsiniz. Keza LGBTi bireylerin toplum içerisinde yaşadıklarını bu hususta örnek olarak gösterebiliriz. Algılarınızla oynayan bu rahatsız edici kitap, tüm rahatsız ediciliğinin yanında aydınlanmacı bir karakter sergilemesinin yanı sıra üzerine dizilen övgüleri hak ettiğini bize kanıtlıyor.
Başa dönelim. Ödüllü bir kitabın doğurduğu beklentilerden bahsetmiştim. Güzel bir kurgu, alt metni bol bir metin, sorgulayan ve empati gerektiren konulara giriş kısımlarında oldukça doyurucu bir kitap Vejetaryen. İyi bir dille anlatıldığını düşünmekle beraber, yansıttığı düşünceyi daha düşünsel bir yolla anlatma yoluna neden girmediğini sorgulamadım diyemem. Çoğunlukla birinci tekil şahıs ağzından dinlediğimiz hikâyelerde çok az bilinç akışı okumamız, kitapta benim gözlemlediğim ama büyütülmesi yersiz olan bir husus. Kitabın ve konunun doyurucu olması bu eksikliği hissettirmiyor.
Vejetaryen, 2017 yılında okuyacağınız en iyi kitaplardan birisi olabilir.
- Vejetaryen – Han Kang
- April Yayınları – Roman
- 158 Sayfa
- Çeviri: Göksel Türközü
1 Yorum
Ne aydınlatıcı bir analiz.Çok teşeklürler.