Klasik bir giriş yapacak olursak hani elinizden bırakamadığınız,
okumaya başlayınca bitirdiğiniz kitaplar vardır ya işte Han Kang’ın Vejetaryen’i da öyle. Han Kang ismini ilk defa, ünlü bir kitap alışveriş sitesinde büyük puntolarda ”MAN BOOKER ÖDÜLÜ ALAN KİTAPLAR” başlığında gördüm.
Kitabın tanıtımını okuduğunuz zaman eşi vejetaryen olan bir adamın başına gelenleri anlattığını düşünebilirsiniz. Ama hiç de öyle değil; bunun çok çok ötesinde, derin bir kitap Vejetaryen.
Kitap üç kısa hikâyeden oluşuyor. Bu kısa hikâyelerde esas kahraman aynı; yani Yonğhe: Gördüğü rüya sonrası vejetaryen olan kadın karakter. İlk hikâye Yonğhe’nin kocası ağzından anlatılıyor. Her şey bir rüya ile başlıyor ve Yonğhe vejetaryen olmaya karar veriyor. Ama hikâyenin sonunda görüleceği gibi tek sebep bu rüya değil. Yonğhe çocukken babası tarafından şiddet görmüş ve bu travmalar sonucu edilgen, sıradan bir insana dönüşmüş. Zaten kitabın başında da kocası onunla evlenmesinin nedenini bu sıradanlık olduğunu açıklıyor. Fakat bölümde daha önemli olan konu Yonğhe’nin kocası tarafından psikolojik şiddet görmesi. Günümüzün en büyük problemlerinden olan bu konu, Kang tarafından mükemmel bir şekilde kitaba yansıtılmış. Hikâyede okuyucu sinirlendirecek ve ürkütecek iki sahne var: Bunlardan ilki Yonğhe’nin çocuklukta kendine ısıran köpeğe babasının yaptıkları. İkincisi ise eşinin karısının bu durumu kadının ailesine anlatıp tüm ailenin zorla ona et yedirmeye çalışması.
İkinci bölüm ise Yonğhe’nin eniştesi ağzından anlatılıyor. Pek başarılı sayılmayan bir sanatçı olan eniştesi Yonğhe’nin vücudundaki Moğol lekesini cinsel bir saplantı haline getiriyor. Yonğhe’nin ise durumu giderek ağırlaşmış ve “bitki” gibi yaşıyor. Eniştesi kadının bu zaafından faydalanıyor ve cinsel arzuları için onu kullanıyor. Gerçi buna okurun karar vermesi daha doğru olur. Ama ilk bölümdeki açık ve gerçekçi anlatımını yazar bu hikâyede de koruyor.
Üçüncü bölümde kocasının kız kardeşine yaptıklarını öğrenmiş ablanın ağzından okuyoruz. Karakterimiz akıl hastanesinde ve artık hiç yemek yemiyor. Burada ilk dikkatimi çeken ablasının gerek kocasıyla kız kardeşinin yaşadıkları gerek kardeşinin durumu göz önünde bulununca kardeşinden vazgeçmemesi. Bölümde daha çok ablasının Yonğhe’ye ait çocukluk anılarını ve ablanın kardeşinin bu durumu üzerinden kendi hayatını sorgulamasını okuyoruz.
Kitabın içeriğini daha fazla anlatmak istemiyorum. Ama okuyucu en azından kitabın arkasındaki tanıtım kadar basit olmadığını göstermiş olduğumu düşünüyorum. Vejetaryen öncelikle bize çok uzak ve çok farklı bir kültür olan Kore de günlük yaşamı gösteriyor: Aile yapısı, kahvaltı kültürünü vb. Bunun yanı sıra kadına şiddetin dünyanın her yerinde aynı olduğunu. Toplumdaki şiddet, bastırılmış cinsellik, ensest ilişki, sert ve çarpıcı bir şekilde aktarılıyor okuyucuya. Kitap, 2016 uluslararası Man Booker ödülünü aldı ve gerçekten de bunu hak ettiğini düşünüyorum.
Vejetaryen yazarın 1997 yılında yayımladığı Kadının Meyvesi adlı öyküsünden yola çıkarak yazdığı ve 2002 ve 2005 yıllarında farklı dergilerde yayınlanan Vejetaryen, Moğol Lekesi ve Alev Ağacı öykülerinin birleşmesi ile oluşmuş.
Yazımı bitirmeden önce belirtmek isterim ki Vejetaryen’i okuduktan sonra etkisinden kolay kolay çıkamayacak mutlaka kendinizden bir şeyler bulacak özellikle de sizde içinde yaşadığınız toplumu sorgulayacaksınız. Vejetaryen Han Kang’ın Türkçeye çevrilen ilk ve tek kitabı umarım en kısa zamanda yazarın diğer kitapları da Türkçeye kazandırılır.
- Vejetaryen – Han Kang
- April Yayıncılık – Roman
- Çeviri: Göksel Türközü
- 160 Sayfa