Geçtiğimiz günlerde üç sezondur kaçırdığım Yan Rol’ü izleme şansım oldu. Deniz Madanoğlu’nun kaleme aldığı ve Pınar Çağlar Gençtürk’ün yönettiği oyunda genç oyuncu Başak Kara oynuyor. Yine genç bir kadın oyuncuyu anlatan oyunda aile ile ilişkiler, tiyatroya bakış, rekabet, vicdan, onaylanma arzumuz ve beğenilmeme kırılganlığımız üstünden sorgulanıyor. Tek kişilik oyunda rolünün hakkından gelen Başak Kara ile oyunun sürecini ve kendi oyunculuğunun sürecini konuştuk.
Üç sezondur aynı oyunu oynamak nasıl bir duygu?
Bu oyun benim için çok öğretici oldu. Üç senedir aynı oyunu sık aralıklarla defalarca oynamak oyunun benim için iyice pişmesini sağladı. Her oyun başka bir dinamik oluyor, onu hissedebiliyorum. Seyirci değişiyor, mekan farklılaşıyor. Çıkışta yeni geri bildirimler alıyorum.
Üç yıl içerisinde oyunun hikâyesinde hiç değişiklik yaptınız mı?
Ufak tefek şeyler oldu. Mesela bir derginin adından bahsediyorduk. O dergi artık olmadığı için, onu çıkardık. Ama metin anlamında bir değişiklik yapmadık çünkü hikâye hâlâ güncelliğini koruyor. Belki bazı kelimelerle oynamış olabiliriz, o da şu daha iyi duyuluyor, bunu çıkaralım gibi ifade ekleme çıkarmaları…

Tiyatro belleğimizi çalıştıralım diye soruyorum. Birkaç sezon oynanan başka oyunlar var mı? Bunu ne sağlar?
Mesela Macbeth; İki Kişilik Kâbus var. Dört senedir aynı şekilde oynamaya devam ediyor. Çünkü bence oyunun sadece seyircisi var ve güzel vakit geçiyor diye izlenmesi değil güncelliğini de koruyor olması lazım. Üç yıl sahnelenmesi sadece bu şekilde olabilir. Bunun dışında tek kişilik oyunlar oyuncu istediği kadar devam edebilir diye düşünüyorum. Özellikle de oyuncunun heyecanı ve bu hikayeyi paylaşma isteği devam ediyorsa, buna ek olarak bir de karşı tarafta da hâl bir şeye tekabül ediyorsa. Ama yaş ilerliyorsa, mesela karakter benim oynadığım rol gibi belirli bir yaşta ise ve yıllar geçtikçe o personadan çıkılıyorsa eğer, o zaman devam etmesi çok doğal olmaz.
Peki üç yıl öncesine gidelim. Çalışma süreciniz nasıl geçti?
Çalışma sürecimiz iki ay kadar sürdü. Yönetmenle bütün oyunu parçalara ve epizodlara böldük. Gün be gün bu şekilde ilerlemeye çalıştık. Oyunun ilk on dakikasında yarattığımız başka bir persona var. Ona biraz zaman harcadık. Yönetmenim aslında oyuncu ama biz birlikte çalışmak istediğimiz ve O da ilk yönetmenliğini gerçekleştirmek istediği için bu oyunda beraberdik. Birbirimizi oyuncu olarak da çok iyi tanıdığımız için aynı dilde konuşmamız zor olmadı.
Yan Rol’deki karakterini biraz anlatır mısın?
Yan Rol’deki karakterim 26 yaşında bir oyuncu. Ama sanki bir oyuncu hikâyesi anlatıyor ve sadece bu sektörü anlatıyormuş gibi bir algı yaratılsın istemem. Çünkü iş bulayım, görüleyim isteyen bir genç kızın, görülmediğinde kırılmasını, tutunmaya çalışmasını anlatan çok insani bir boyuttan ilerliyor ki bu da hikayeyi sektörün dışına çıkaran tarafı.
Kendimi doğru ifade edemedim, hissettiklerimi dışa vuramadım, nasıl varolabilirim çabası hepimizde olan taraflar. Küstüğümüzde, kırıldığımızda kapanmalarımız da yine hepimizde var.
Oyun bu coğrafyanın oyunu mu daha çok, yoksa evrensel mi peki?
Oyunu izleyenlere yabancı gelmeyecek bir hikâye var tabi. Bir baba kız iletişimsizliği var mesela. Kuşaklararası bu iletişim çıkmazı özellikle bizim coğrafyamızda çok karşımıza çıkıyor. Kadın olarak yetiştirilmekle de ilgili bu durum. Anneden daha az bahsedilse de bu aynı zamanda bir anne kız hikâyesi. Annesinin ona söylediklerinin etkisinde kalıyor karakterimiz. Tüm bu ufak nüanslarla da seyirci hikâyeye çok yakın hissediyor.
Kadın hikayesi demişken, kadın oyunculardan hep çok beğendiğin, kendine örnek aldığın isimler var mı?
Var tabi. Mesela Esra Bezen Bilgin’i çok beğenirim. Her oyununu izlediğimde çıkışta gider O’nu hayranlıkla sıkıştırırım. Zerrin Tekindor var sonra. Kariyer olarak O’nu çok başarılı buluyorum. Ayrıca Pınar Çağlar Gençtürk’ün benim tüm oyunculuk sürecimde çok önemli bir etkisi ve parmak izi var. O’nu da anmadan geçmek istemem.
Nasıl bir rolde oynamak istersin?
Ben bu soruya şu şu, mesela hayat kadınını oynamak isterim gibi bir cevap veremeyeceğim. Ama beni zorlayacak bir rol isterim. Dış görünüşü benden ayrı, benim karakterimden tamamen farklı, çatışmaları olan bir role bürünmek isterim. Bunun beni daha çok geliştireceğini düşünüyorum.

Aldığın eğitim nasıldı ve genel olarak Türkiye’deki eğitimi nasıl buluyorsun?
Ben Kadir Has mezunuyum ve orası alışık olduğumuz hiyerarşik yapılardan uzak bir eğitim sistemine sahiptir. Aynı zamanda Türkiye’de diğer okullarda olduğu gibi bir çok farklı oyunculuk metodlarıyla eğitim veren bir kurumdur; Stanislavski, Grotowski, Meisner gibi çağımızın önemli teorisyenlerinin pratiklerinin deneyimlendiği bir yerdir. Ben eğitimin böyle olması gerektiğine inanıyorum. Hocaların kendilerinin küçük bir modelini yaratmaya çalışmasını değil de, biz meslektaş olacağız yaklaşımı içinde olmalarını doğru buluyorum. “Doğru oyunculuk şudur,” gibi dayatmalardan yana değilim. Öğrenme sürecinde her şeyi bir süzgeçten geçirip kendimize uygun olanı almaktan yanayım.
İyi bir okur musun?
Benim iyi bir okur tanımımı ifade edeyim önce. Kafaya taktığı meseleyi tüm detayıyla araştıran, kaynakları bulan, araya notlar koyan, belli bir ara geçtikten sonra ne vardı diye bakan okuyucular bence iyi okurdur. Dürüst olmak gerekirse ben tam olarak bunu yapamıyorum. Ama benim de dönem dönem aklıma takılıp tekrar açıp okuduğum kitaplar vardır. Ya da eskiden okuyup tam anlamadığım zaman geçince bunu demek istemiş diye baktığım şiirleri, hikayeleri tekrar okumak çok hoşuma gider.
Nerelerde oynuyorsun?
Geziyorum şu an. Gezerek yeni insanlarla tanışmış oluyorum ben de. Düzenli olarak Kültüral Performing Arts’ta sahne alıyorum. Kadıköy Boa Sahne ve Koma Sahne’de de misafir edildim. Ama hangi sahneyle konuştuysam da geri çevirmediler. Çünkü benim gibi tek kişilik mobil oyunlarla her yerde oynamak kolay.
Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan sorusu sormak istiyorum. Talepten mi açılıyor bu yeni sahneler? Yeni sahnelerin çokluğundan mı birçok oyun sahneleniyor.
Bence talep olmasa açılmaz bu sahneler. Çünkü bu zamanda sahne açmak masraflı ve emek isteyen bir süreç. Ben iyi bir tiyatro takipçisiyim bu arada. Muhakkak bakıyorum neler oynanıyor diye. O kadar çok oyun var ki…
Beğendiğin başka tek kişilik oyunlar var mı?
Var. Dirmit’i çok seviyorum. Nezaket Erden’i arayıp, tek kişilik bir oyun yapmak istediğimi, O’ndan çok etkilendiğimi söylemişliğim vardır. O da beni çok desteklemişti. O’nun sürecini de yakından takip ettim böylece. Kadercan’ı ve Güle Güle Diva’yı da çok severim.
Tek kişilik oyunun çok heyecan verici taraflarının olmasının yanı sıra, sahnede yaşadığın o yüksek anları bir oyuncu arkadaşınla paylaşamamanın getirdiği bir maraz da var tabi.