Alman polisiye yazarı Volker Kutscher’in 2007’de yazdığı, ülkemizde 2017’de İletişim Yayınları’ndan çıkan Islak Balık güzel bir polisiye.
Islak Balık, 1929’da Berlin’de geçiyor. Romanın polisiye olması için bize gereken ceset kitabın ilk sayfasında karşımıza çıkıyor. Sonra romanımızın kahramanı ile tanışıyoruz, Gereon Rath. Komiser Rath, Berlin’deki ahlak masasına sürülmüştür. Şehre ve yeni görevine alışmaya çalışmaktadır. Ahlak masasında gece hayatı ve pornografi gibi işlerle uğraşsa da gözü Köln’de de çalıştığı cinayet şubesindedir. Beklediği fırsat aslında tamamen tesadüfen çıkar karşısına. Kitabın başındaki ceset polis tarafından bulunduğunda kimliği belirsizdir. Berlin polisi ne yapsa da maktulün kimliğini bir türlü tespit edemez. Bu adamın kim olduğunu kimse bilmemektedir, Rath hariç. Ahlak masası komiseri bu bilgiyi kendine saklar ve cinayet masasına dönebilmek için gizli bir araştırmaya girişir. Yürüttüğü bu soruşturma onu hiç ummadığı bir labirentin içine sokar. Olayın çözümü zaten kitabı okuma sebebimizdir.
Islak Balık, heyecanın dozunu yavaş yavaş, sağlam sağlam arttırıyor. Kitabın ilk sayfalarından itibaren soluk soluğa bir maceraya atılmıyoruz. Hatta kitap yavaş bir tempoyla başlıyor. Rath’ın ahlak masası baskınlarına tanık olurken bir yandan da onun geçmişini öğrenmeye başlıyoruz. Volker Kutscher, Gereon Rath’ı bize tanıtırken olayları da hiç acele etmeden birbirine bağlıyor ve karmaşık hale getiriyor. İçin içine devrimden sonra Almanya’ya kaçmış Ruslar, Çinli mafyalar, kirli polisler ve elbette aşk giriyor. Gereon Rath bir roman kahramanı olarak çok gerçekçi. Hata yapıyor, bazen her şeyi yüzüne gözüne bulaştırıyor ama kesinlikle beceriksiz bir adam değil, zeki biri. Olup biteni çözmek istiyor ama kendisi de boğazına kadar belaya batıyor.
Romanın arka planında 1930’ların arifesindeki Almanya var. Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış, adım adım İkinci Dünya Savaşı’na giden, sokaklarında gerginliğin eksik olmadığı bir Almanya’da geçen hikâyenin ayrıntılarında savaşın izlerinin hala silinmediğini de görüyoruz. Bu atmosfer de romandaki gerilime uygun bir fon oluşturmuş.
Islak Balık 1929’da geçtiği için polisin elinde cep telefonu, kamera, internet, yer tespiti, telefon sinyali gibi imkanların hiçbiri yok. Rath bir ismi araştırmak için bilgisayarının başına oturup iki tuşa basamıyor, onun yerine ilgili birime gidiyor, oradaki görevliye ismi söylüyor, görevlinin o ismin harfinin olduğu çekmeceyi açıp dosyalar arasında bilgiyi bulmasını bekliyor. Teknoloji eksikliğine rağmen olay yeri sahneleri romanın en sevdiğim kısımları oldu. Romanda ayrıca kimliği belirlenemeyen ölülerin bir camın arkasında balmumu heykelleri gibi sergilendiğinden söz ediliyor ki aynı durum Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1921’de tefrika edilen polisiye romanı Kesik Baş’ta da vardı.
Polisiye sevenler için listeye alınması gereken bir kitap. Ben Gereon Rath’ın ikinci vakası Sessiz Ölüm’ü okunacaklar arasına yazdım bile.
İyi okumalar.
- Islak Balık – Volker Kutscher
- İletişim Yayınları – Roman
- Çeviri: Cem Sey
- 480 sayfa