Oblomov, yıkılmakta olan bir toplum düzeninin, Rus derebeyi sınıfının çocuğudur. Ailesi tarafından donanımlı ancak tembel yetiştirilmiş, bir çok sorumluluğu ve yapması gereken işleri olan ancak yattığı yerde bunları düşünürken bile “Of çok yoruldum, biraz dinleneyim,” diyerek içinden çıkmadığı yatakta derin uykulara dalan bir karakter… Çalışmak veya hareket etmek denildiğinde bile -peki ne zaman yaşayacağız diye dertlenen üşengeçliği yüzünden sevdiği insanı kaybetmeye razı olup onun için savaşmaktansa, en yakın arkadaşıyla evlenmesine sevinerek mutluluk dileyen kişi Oblomov. Çünkü kızmak ve tepki göstermek için bile üşenmektedir…
Gonçarov, Ştoltz-Oblomov karşıtlığında eski ve yeni Rusya’yı, Doğu’yla Batı’yı karşı karşıya koymuştur. Kendinin ve ülkesinin yaşadığı dramı anlatırken bir kötüleme ya da öğüt verme tatsızlığına düşmeden farkını ortaya koyarak romanın en acı yerlerinde bile sakin, hatta babacan bir hikâyeci tavrını yitirmiyor.
Rusya’da en çok okunmuş, anlaşılmış, günlük konuşmalara karışmış olan bu romanın, Avrupa’da en aydın okuyucular tarafından bile anlayışsızlıkla karşılanması normaldir. Bizim toplumumuzda büyük bir anlayış bulması beklenebilir çünkü her köşe başında kaldı ki iş hayatına karışanlarda bile, Oblomovluk vardır.
Oblomovlar kuşağına ilişkin Lenin şöyle diyor: “Rusya üç devrim geçirdi, ama yine de Oblomovlar kaldı; çünkü Oblomovlar yalnız derebeyler, köylüler, aydınlar arasında değil, işçiler, komünistler arasında da vardır. Toplantılarda komisyonlarda nasıl çalıştığımıza bakarsanız, eski Oblomov’un içimizde olduğunu görürsünüz. Onu adam etmek için daha çok zaman, yıkamak, temizlemek, sarsmak, dövmek gerekecektir.”
Kendimizden, çevremizden pek çok şey bulacağımız, “Aaa gerçekten böyle!” derken utanacağımız bir eser. İçinde yaşayan Oblomov’a söz geçirebilenler için okunası…
Kitaptan yaptığım alıntıları görüntülemek için tıklayınız.
- İvan Gonçarov – Oblomov,
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – Roman
- Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu – Erol Güney
- 621 sayfa