Okuduğum her Latin Amerika edebiyatı örneği bu türe olan ilgimi arttırıyor. Bunun son örneği Horacio Castellanos Moya’nın Tiksinti adlı romanı oldu. Notos Kitap tarafından yayınlanan yüz dört sayfalık eserin çevirisi Süleyman Doğru’ya ait. Honduras doğumlu Horacio Castellanos Moya El Salvadorlu bir yazar. Hayatının farklı dönemlerini farklı nedenlerle Kosta Rika, Meksika, Kanada ve ABD’de geçirmiş. Romanlarında El Salvador özelinde Orta Amerika toplumlarının siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel durumlarını ele alıyor. Onlardan biri olan Tiksinti, Moya’nın Aynadaki Dişi Şeytan (Sel Yayıncılık, 2011) ve Yılanlarla Dans’tan (Jaguar Kitap, 2015) sonra Türkçeye çevrilen üçüncü kitabı. Yılanlarla Dans (1996) daha önce yazılmış ama Türkçeye önce çevrilen Aynadaki Dişi Şeytan (2000) olmuş. Bu durum Aynadaki Dişi Şeytan okurken de anlaşılıyor. Zira metin içinde Yılanlarla Dans’a atıf yapıyor yazar.
Aynadaki Dişi Şeytan’da gerçeğe uygun bir hikâye üzerinden kurgu oluşturan Moya’nın Yılanlarla Dans’ta gerçeküstü/grotesk üslup seçtiğini görüyoruz. Tiksinti’yi ilk duyduğumda Yılanlarla Dans’taki gibi fantezi ürünü bir roman olacağı düşüncesindeydim. Daha çok, insana dair bir olay ya da durumun psikolojik bir anlatısını beklerken sosyo-politik bir eleştiri metniyle karşılaştım.
Tiksinti’nin en önemli özelliklerinden biri yazarın itirafı olsa gerek. Horacio Castellanos Moya açık açık Avusturyalı yazar Thomas Bernhard’ın eserlerinde kendi ülkesi ve toplumuna getirdiği sert eleştirel tarzı ‘taklit’ ettiğini belirtiyor. Diğer yandan Bernhard’ın aksine Moya’nın toplumdan aldığı tepkinin çok daha sert olduğunu görüyoruz. Zira Bernhard kendi toplumu tarafından görmezden gelinirken Moya ölüm tehditleri alıyor ve bu yüzden El Salvador’dan kaçmak zorunda kalıyor. Kısacası, Moya’yı ülkesinde yaşamaktan alıkoyacak derecede katı bir dil var Tiksinti’de. Elbette Moya’nın yaptığı eleştirileri yer yer hakarete vardırdığını söylemek gerekiyor.
Romanda ben anlatıcı tekniğinin uygulayan yazarın üslubu oldukça ilginç. Örneğin aynı anlama gelen cümlelerin arka arkaya değişik varyasyonlarda tekrar edildiğini görüyoruz. Moya, Tiksinti’nin iki ana karakterinden birini kendisi olarak belirlemiş. Diğeri ise Moya’ya ülkesi hakkındaki görüşlerini sunan Edgardo Vega olarak kurgulanmış. Bir konuşmayı aktarıyor gibi yazan yazarın metne konuşma havası vermeye çalıştığı anlaşılıyor. Moya, anlattığı hikâyeyi gerçeklerden yola çıkarak oluşturduğunu söylüyor. Hatta tepkiyi azaltmak için anlatıcının üslubunu yumuşatarak aktardığını ekliyor.
Moya ve Vega aynı okuldan mezun iki arkadaştır. Yıllar sonra bir araya gelirler ve Moya’nın ağzından Vega’nın düşünceleri anlatılır. Kanada’da yaşayan Vega annesinin ölümü üzerine El Salvador’a dönmüştür. Cenaze törenine katılması annesinin arzusudur. Vega hazır dönmüşten miras meselesini de hâlletmek istemektedir. Bu yüzden törenden sonra hemen dönmeyerek miras işlemlerinin sonuçlanana kadar El Salvador’da kalacaktır. İlk günler kardeşinin evinde kalmaya başlamış fakat kardeşi ve ailesinin tutumlarına daha fazla dayanamayarak bir otele yerleşmiştir. Öz kardeşiyle bile iletişim kuramayan ve uyuşamayan Vega’nın duyduğu öfke çok büyüktür. Doğduğu ülkeden ve müntesibi olduğu milletten nefret etmektedir. Ülkeden gidiş sebebi de budur.
“Bu ülkeden zaten kaçarak gitmiştim, gezegende onca yer varken şansıma burada doğmuş olmak bana dünyanın en zalim insanlık dışı şeyi olarak görünüyordu, yüzlerce ülke arasında en kötüsünde, en aptalında, en canisinde doğmuş olmayı asla kabullenemedim.” (s. 16)
Tiksinti, bir özeleştiri metni olarak değerlendirilebilir fakat üslubunun sertliği bu özelliğini gölgeliyor. Vega, toplumun sosyolojik yapısı, gelenekleri, yemek kültürü, yaşam tarzı, siyasi anlayışı, ekonomik durumu gibi konularda oldukça sert eleştirilerde bulunuyor. En önemlisi getirdiği sert eleştirileri kendince gerekçelendiriyor ve yargılarında iman derecesinde haklı olduğunu düşünüyor. Bu anlamda ülkesini ve milletini hor görmekten, hatta aşağılamaktan kaçınmıyor. Tamamen hamaset içerikli ‘vatan kahramanı’ ya da ‘vatan haini’ söylemlerinden beslenen politikacıların kan ve kâr siyaseti güttüğünü, toplumun ise çok normal bir şeymiş gibi bunu kabullendiğini belirtiyor. Vega’ya göre sağ ve sol farketmeksizin tüm politikacılar rantçı, yağmacı, ihtiraslı, ve düzenbazdır. Politikacıların en önemli yardımcısı toplumu aptal yerine koyan medyadır. Okunmaya değer gazete, izlenmeye değer televizyon kanalı bulunmamaktadır. Bütün işi çıkarcılık olan ve indirim kataloğu hâline gelen yozlaşmış gazeteciliğin yanında televizyonlar içeriksiz dizi yayınlamaktan başka bir işe yaramamaktadır. Toplumda sanat ve kültür hayatından bahsetmek imkânsızdır. Entelektüel zihin sefaleti yaşanan ülkede okur olmadığı gibi gerçek anlamda yazar da yoktur. Üniversite adı altında mezbele denilecek mekânlar faaliyet göstermektedir. Kötü ve yetersiz eğitimin ranttan başka amacı kalmamıştır. Ordu-akademi işbirliğiyle dayatılan militarist anlayış yoz bir toplumun oluşmasına neden olmuştur. Acımasız çalışma hayatı, gelir dağılımı adaletsizliği, zengin ve yoksulların yaşam standartları arasında uçurum sınıf toplumunu oluşturmuştur. Tüm bu yozlaşmalar politik çıkar gruplarını, organize suç örgütlerini ve çeteleri ortaya çıkarmıştır. Her şeyi olağan karşılayan toplum tamamen pasifize olmuş durumdadır.
Kitapta eleştirilen meseleler oldukça tanıdık geliyor. Bu açıdan benzer konumdaki tüm ülkelerde aynı şeylerin yaşandığını görüyoruz. Diğer yandan roman kahramanın Kuzey Amerika hayranlığı, yine aynı toplumlara görülen aşağılık kompleksli kimlik bunalımı şeklinde değerlendirilebilir. Bu yanıyla Thomas Bernhard’dın eserlerindeki eleştirici karakterden ayrışıyor diyebiliriz. Bernhard metinleri üzerinde yapılan psikanalitik çözümlemede, onun yaşam öyküsünün etkili olduğu söylenir ve gayrimeşru doğan Bernhard’ın bilinçaltında yer alan Oedipus kompleksinin ülkesi ve milleti bağlamında açığa çıktığı varsayılır. Vega üzerinden Moya’nın ortaya koyduğu psikoloji Bernhard’ınkiyle örtüşüyor diyemeyiz. Fakat bununla birlikte Tiksinti’nin psikolojik açıdan oldukça fazla detay barındırdığı da bir gerçek.
Kitabın sonunda yazarın notu adıyla birkaç sayfalık ek bulunuyor. Yazar, burada kitabın yaptığı etkiye değinerek “kaçak” yaşadığı hayatı hakkında önemli detaylara yer veriyor. Bu durum okurun konuyu ve süreci anlamasını kolaylaştırıyor. Öyle anlaşılıyor ki, insanın en büyük takipçisi peşini bırakmayan geçmişi oluyor. Moya bu genel kaideyi şöyle özetliyor:
“Bu kısa taklit roman ve doğurduğu sonuçlar bir utanç sembolü gibi beni takip ediyor.” (s. 102)

- Tiksinti – Horacio Castellanos Moya
- Notos Kitap – Roman
- 104 sayfa
- Çeviri: Süleyman Doğru