Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, “Rahatla, Toparlan, Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin” diyerek başlıyor. Ve birbirinden bağımsız gibi on bölüm ile şekilleniyor. Okuduğunuz her bölüm aslında metin içinde metin olarak ilerliyor ve anlıyorsunuz ki siz her defasında yeni bir öykünün aynı kahramanlar ile oluşturulmasını izliyorsunuz.
İç içe geçen kurgularla okur-yazar, yazar-okur sırası ile biribirinin yerine geçiyor. Anlatıcı, hem yazar hem okur oluyor.
Roman, yeni bir kitabı okumaya başlayan bir erkek okur ile başlıyor. Okur, kitabın ortasına gelmişken ilk on altı sayfanın tekrar basıldığını görüyor. “Nasıl olur?” diyerek kitapevine fırlıyor. Orada onun gibi kitaba başlayıp aynı sorun ile karşılaşan bir kadınla tanışıyor. İşte bu noktadan sonra erkek okur, kadın okurun peşinden giderek yepyeni yarım kitapları ve dilleri öğreniyor; tabii ki tutkuyu ve aşkı da. Bir kitaptan bir kitaba koşarken bir yanda kendi romanlarının kahramanları da olup yeni bir kitap yazmayı da öğreniyorlar. Bir yandan da edebiyatın gizli dehlizleri arasında dolaşırken, yazar, okur, yayınevi, çevirmen dörtgeni içinde dolaşmayı da ihmal etmeden.
İşte burada Calvino’nun dehasını konuşturduğunu görüyorsunuz.
“Okumakta olduğun roman sana oylumlu, yoğun, ayrıntılı bir dünya sunmak istiyor. Okumaya daldıkça kitap açacağını cildin kalınlığı içerinde mekanik olarak hareket ettirmeye başlıyorsun.”(syf.54)
“Okumak”diyor, her zaman şudur: Şurada yazıdan oluşmuş, nesnel, maddesel, değiştirilemeyen bir şey vardır, bu şey aracılığıyla var olmayan, manevi dünyaya ait, görünmeyen sadece düşünülebilen, hayal edilebilen ya da bir zamanlar olmuş, ama artık olmayan geçmiş, yitmiş ulaşılamayan, ölüler dünyasında bulunan başka bir şeyle karşılaştırma yapmak mümkündür.” (syf 82)
Yazar; okumak ve yazmak eylemlerini böylelikle hiç fark ettirmeden metnin içine yedirmeyi başarıyor. Bu da Calvgno’nun post modern edebiyatın önemli isimleri arasına girdiğini, yazdıklarında hep okurun bakış açısını aradığını, onun ne düşündüğü ile yazılanın paralel gidip gitmediği konularında fikir yürüttüğünü bize anlatıyor.
Diğer yandan da Calvino, bu romanda yazmanın, yazar ve insanlık için ne anlama geldiğini de sorguluyor.
“Yazının, yazarın sınırlılığını aştığını kabul edersek, yazı sadece tek bir kişi tarafından okunduğunda ve onun zihninin kapalı devrelerinden geçtiğinde bir anlam kazanacaktır. Ancak belirli bir birey tarafından okunabilmiş olması, yazılmış olanın yazının gücüne katıldığını, bu gücün bireyin ötesine giden bir şeyleri temel aldığını gösterir. Evren, birisi ‘Okuyorum, öyleyse o yazıyor’ dediği zaman kendini ifade edecektir.” (syf173)
Genç yazarın nasıl beslenmesi gerektiğinden tutun da, yayınevine gelen dosyaların nasıl okunduğunu, nasıl değerlendirilip değerlendirilmediğini de ironik bir dille eleştirmesi açısından değerli bir roman “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu”.
“Benim için en önemli an, okumadan önce gelen andır. Kimi zaman başlığı, belki de var olmayan bir kitabın arzusunu içimde tutuşturmaya yeter. Kimi zaman kitabın başlangıcı, ilk birkaç cümlesi… Sözün kısası: Hayal gücünüzü harekete geçirmek için Size pek az şey yetiyorsa, bana çok daha azı yeter! Okumanın vaat ettikleri.”
- Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu – Italo Calvino
- Yapı Kredi Yayınları – Roman
- 249 sayfa
- Çeviri: Eren Yücesan Cenday