Eylül ayı bitip havanın serinliği iyiden iyiye kendini hissettirirken, Ekim ayıyla beraber yayınevleri ağır toplarını birer birer raflara sürmeye başladı. Yeni çıkan kitaplar, İstanbul Kitap Fuarı öncesi bizlere bu sene fuarın nasıl geçeceğine dair ipuçları verir nitelikte.
Sizlere hazırladığımız listede, Eylül ayının ortasından itibaren raflardaki yerini almaya başlayan kitapları seçmeye gayret gösterdik. Seçtiğimiz 26 kitabın içerisinde farklı türlerde birbirinden değerli kitaplar bulunuyor.
1. Göndermeler – Selahattin Özpalabıyıklar
Selahattin Özpalabıyıklar: S.Ö., şef editör, editörlerin editörü (yazarların yazarından mülhem), anlamlı tashih ustası,“Marazî Yazarlar Birliği” onursal başkanı, sözlüklerarası seyahat rehberi, çağrışım otomatı, üst-metin, üst-üst-metin, alt-metin, yan-metin yazarı, Oulipoyunbaz,“GiYazİş” (GizilYazınİşliği) genel sekreteri, kapanmayan parantezler açıcısı, çevirmen, düzeltmen, redaktör, son okur, ön okur, ideal okur, saf okur, bayağı saf okur, anagramcı, pastişçi, parodici, pastiş-parodici, başarısız intihal teşebbüsçüsü, aşırıyorumcu, “aşırıyorum”cu, arka kapak mütehassisi (böyle!), paralipomenon üreticisi, optik okuyucu, yaratıcı üşengeçlik atölyesi sahibi, bibliyofil,“Haz.”duyucu, ansiklopedist, fihrist, takdir, takriz, takdim tehir uzmanı,göndermelerin, dipnotların, önnotların, sonnotların, yannotların, içnotların, ek-notların sapmaların, metindışının, konu dışına çıkışların efendisi…
Eserleri: Selahattin Özpalabıyıklar Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri, Selahattin Özpalabıyıklar’ın Olağanüstü Kısa ve Garip Hayatı.
Dalağını yarmadan, iyicene kanırtmadan, defalarca sınayıp tartmadan, uykusunu kaçırmadan, uyuduğunda düşlerine taşımadan, yeniden ve yeniden denetlemeden iş bitti diyemeyen bir canlı türü —
Göndermeler, o türün edebiyatımızdaki tek örneğinin benzersiz kitabı, ki okurken, okudukça anlayacaksınız neden.
-Enis Batur-
2. Kötü Niyet Öyküleri – Javier Marias
“Herkesin kendi hayatı vardır, bir tanecik hayatı, kimse onun arzularına göre gerçekleştiğini görmekten vazgeçmeye razı olmaz, arzuları olmayanlar dışında, ki onlar aslında çoğunlukta. İnsanlar istediklerini söylerler, özveriden, vazgeçmekten, cömertlikten dem vururlar, hepsi yalandır, normali insanın doğal olarak başına geleni, giderek olup biteni, eline geçeni ya da kendisine verileni istediğine inanmasıdır, onlar öncesinde gerçek arzular olmamış da olsa.”
Kiralık katiller, hayaletler, akademisyenler, belalı çiftler, öldükten sonra geçmişin muhasebesini yapan ruhlar, porno oyuncuları, gizemli doktorlar, Elvis…
El País gazetesi okurlarınca 2012’nin en iyi öykü kitabı seçilen Kötü Niyet Öyküleri, İspanya’nın önde gelen edebî kişiliklerinden Javier Marías’ın en kapsamlı öykü külliyatı.
3. Misafir – Nermin Yıldırım
Nermin Yıldırım okura bu kez garip bir Ev’in; hemşirelerin “abla”, hastaların “misafir”, başhekimin “baba” diye adlandırıldığı, her geçen gün daha katı kurallarla yönetilen tuhaf ama bir yandan da çok tanıdık bir akıl hastanesinin kapılarını aralıyor. Biri Ev sahibi, diğeri misafir, biri genç, diğeri yaşlı, biri geçmişe, diğeri geleceğe bakan Esin ve Rikkat’ten hareketle, içeridekilerin ve dışarıdakilerin, tek tek çıldırmaktan vazgeçip topluca delirenlerin buruk, muzip ve her şeye rağmen ümit dolu hikâyesini anlatıyor.
Yıldırım, Misafir’de yetkin ve zengin diliyle, yakın geleceğe dair ürkütücü, tuhaf ama bir o kadar da tanıdık bir dünya yaratıyor. Baskıcı bir düzende, bir akıl hastanesinde kurduğu bu dünya, dış dünyanın hem bir parçası hem de ta kendisi gibi görünüyor.
Misafir, normalini yitirmiş, çokça incinmiş, bolca incitmiş bir dünyada, kırılmış hayallerin, ertelenmiş sevgilerin, hakkıyla yaşanamamış ömürlerin ortasında, kendine sığınacak yer arayanların romanı. Yıldırım, sızının ve şifanın hikâyesini, o derin anlatımıyla, incelikle, şefkatle dokuyor.
4. Düğümler ve Haçlar – Ian Rankin
“Hem de Edinburgh’da. Demek istiyorum ki, Edinburgh’da böyle bir şey olacağı asla aklınıza gelmez, değil mi…?”
‘Böyle bir şey’, iki genç kızın vahşi bir şekilde kaçırılışı ve öldürülüşü. Eski bir asker olan Dedektif Rebus, artık anılarından kaçan, aldığı garip mektuplara aldırmayan ayrıksı, anlaşılması zor bir polistir. Üçüncü genç kız da kaybolunca aynı akıbete uğradığı düşünülür ve pek çok polisle birlikte Rebus da katilin peşine düşer. Çok geçmeden mesajlar gelmeye başlar: Düğümlü ipler ve kibrit çöpünden yapılma haçlar. Ancak Rebus’un olayla ilişkisi farklıdır; o yalnızca katili yakalamaya çalışan bir polis değil, bu yapbozun parçalarını bir araya getirip olayı çözebilecek tek kişidir.
Dedektif Rebus dizisi, baştan sona birinci sınıf bir çalışma… Rankin mükemmel bir şekilde yarattığı kahramanını İskoçya’daki mekânların ve diyalogların çarpıcı hakikiliğiyle birleştirmiş.
-The Times-
5. Her Şeyi Baştan Anlat – Ece Erdoğuş Levi
Özlem 35 yaşında evli bir kadındır. Bir akşam ani bir kararla kocasını terk edip âşık olduğu adamın evine gider. Orada onu kötü bir sürpriz beklemektedir: Bir eş! Evine geri dönen Özlem’in gerçeklerle bağı kopmuştur artık. Geçirdiği sinir krizi sonrasında gözlerini bir akıl hastanesinde açar. Âşık olduğu adamın hayali sürekli yanındadır ve Özlem’le konuşmaktadır.
Özlem’in akıl hastanesinde tanıştığı her hastanın farklı bir hikâyesi vardır. Kimi aklını rakamlarla bozmuş, kimi kavuşamadığı sevgilinin özlemiyle çıldırmış, kimi yangında kaybettiği çocuklarının acısıyla gerçeklik duygusunu yitirmiş bu insanlar Özlem’in dünyaya ve kendine bakışını değiştirebilecek midir? Özlem takıntı haline getirdiği adamdan kurtulup yepyeni bir yaşama yelken açma gücünü kendinde bulabilecek midir?
Ece Erdoğuş Levi, çizdiği onlarca insan portresiyle okuru bambaşka diyarlara götürürken normal-anormal ayrımının da sınırlarında dolaştırıyor.
6. Kızkardeşim Hayat ve Doktor Jivago Şiirleri – Boris Pasternak
Boris Pasternak, Doktor Jivago romanıyla dünya çapında üne kavuşmuş biri olmasına rağmen, edebi yaşamı boyunca en çok şiir üzerine yapıt vermiş biridir. Elinizdeki kitapta, Pasternak’ın Türkiye okurlarınca kolayca benimsenmiş Kızkardeşim Hayat adlı kitabındaki şiirlerinin yanı sıra okurlarca pek bilinmeyen Doktor Jivago şiirlerini de bulabileceksiniz. Doktor Jivago şiirleri, şairin romanının sonuna eklediği şiirlerini içeriyor. Kitabın sunuşu, çevirisi gibi yine Azer Yaran’a ait. Pasternak şiiri üzerine en çok yoğunlaşan isimlerden biri olan Azer Yaran, şairin yine Erken Trenler, İkinci Doğuş gibi kitaplarını da Rusçadan Türkçeye kazandırmıştı. Boris Pasternak, Edebi Şeyler’in “Dünya Şiirinden Seçmeler” serisinin ilk şairidir.
7. Dramatik İyileşmeler – Ömer Şişman
Ömer Şişman hayattan ‘ekran görüntüsü’ almaya devam ediyor. Her ekran görüntüsü aynı zamanda bir ‘psikolojik eskiz’. Anlık görüntülerin psikolojik eskizini kim bir şair tarayıcıdan daha isabetli, daha duygu-yoğun çizebilir? Dramatik İyileşmeler, Ömer Şişman’ın bir önceki kitabı Dikenli Zıplak’ın bağlaşığı.
“Yadırgama sakın kitap paketindeki yanlış yazımı da. İlahi bir hata o, sana kim olduğunu hatırlatan: SAYIN ÖMER DÜŞMAN”
8. Kedi Kafası – Neil Somerville
“Kedi zekâsı hafife alınmıştır.”
Kedilerin çoğu iyi bir hayat yaşar. İyi beslenirler, şımartılırlar ve her daim ilgi odağı olmayı başarırlar. Bunu yaparken de kendileri olmaktan vazgeçmez, şahsına münhasırlıklarını korurlar.
Kedi Kafası, kedilerden öğrenebileceğimiz ve kendimiz olmaktan vazgeçmeden daha kaliteli bir hayat yaşamak için ihtiyacımız olan 60 kısa ders anlatıyor. Onlardan öğreneceklerimiz var.
Karşılarına çıkan bir fırsatı nasıl değerlendiriyorlar?
İyi bir izlenim bırakmak için ne yapıyorlar?
İkna etmekte nasıl bu kadar başarılılar?
Güçlü taraflarını nasıl kullanıyorlar?
Kedi Kafası hep dört ayakları üzerine düşen sevimli dostlarımızın “hayattaki başarılarının” sırlarını açıklıyor.
60 dersle her şeyi halledeceksiniz!
9. İskandinav Mitolojisi – Neil Gaiman
“BAŞLANGIÇTAN ÖNCE HİÇBİR ŞEY YOKTU: NE TOPRAK VARDI NE GÖKKUBBE, NE YILDIZLAR VARDI NE DE GÖKYÜZÜ. ŞEKİLSİZ VE ŞEMALSİZ, SİSTEN BİR ÂLEM İLE DURMADAN YANAN ATEŞTEN BİR ÂLEMDİ VAR OLAN.”
Neil Gaiman, eserlerinde fantastik diyarlar yaratırken kadim mitolojilerden her zaman ilham alan bir yazar olmuştur. Şimdi ise dikkatini bu diyarların kaynağına yöneltiyor ve destansı kuzey masallarını kendine has üslubuyla anlatıyor.
İskandinav Mitolojisi’nde yazar mühim İskandinav tanrılarını tasavvur ederken mitlerin aslına sadık kalıyor: Odin, Yüceler Yücesi, bilge, cüretkâr ve kurnaz. Thor, Odin’in oğlu, muazzam kudretine rağmen tanrıların en bilgesi olduğu söylenemez. Ve Loki, Odin’in kan kardeşi, oyunbaz ve önünde kimsenin duramadığı bir düzenbaz.
Gaiman, eski çağa ait bu hikâyeleri tıpkı bir romancı gibi ele alıyor; hikâyeler efsanevi dokuz âlemin yaratılışından başlıyor ve tanrıların, cücelerin, devlerin maceralarıyla devam ediyor. Thor’un çekicinin nasıl çalındığından, içenlere şairane ilhamlar veren bal şarabının kaynağının ne olduğuna kadar pek çok mit Gaiman’ın nüktedan cümleleriyle yeniden hayat buluyor. En nihayetinde her şey tanrıların alacakaranlığında doruğa çıkıyor: Ragnarök’te…
“Gaiman’ın her zamanki gibi yalın ve su gibi akan kelimeleri ortaçağ metinlerinin dramatik gücünü yansıtmayı başarıyor. Hikâyeleri anlatma tarzı yediden yetmişe herkese uygun ve bu hem yerinde hem de akıllıca bir hamle.” –Ursula K. Le Guin
10. Düşme Korkusu – Adalet Ağaoğlu
“Şimdi öyle bir şey ki yazmak, sigara tiryakiliğinden daha büyük bir tiryakilik. Sahiden. Ben elimden düşürmediğim sigarayı kolayca bıraktım, hiç de aramadım. Fakat yazmayı bırakamadım, tiryakilik o dereceydi. Şimdi yaklaşık son iki yıldır evden dışarı çıkamıyorum, yine de yazmadan duramıyorum. Yazmak, su içer gibi içimden geliyor hep.
Son dönemde yatakta daha sık zaman geçiriyorum. Üç kere düşmüşüm yere. Doktorlar tarafından sırt üstü yatağa yatırılmışım. Zaman içinde yavaş yavaş kendime geldim. Fakat korkuyu yenemedim. O dönemde içimde büyük bir düşme korkusu vardı. Onu mutlaka bir biçim altında anlatmak istiyordum. Düşmek sadece yere düşmekten ibaret değil. Bir de manevi yanı var.
Düşme Korkusu adı altında altı tane hikâye yazdım. Çünkü düşmenin çeşitli anlamları var. Saygınlığını kaybetmek var, değerini kaybetmek, gözden düşmek, çaresizliğe düşmek var. Bunun manevi yanını göz önünde tutarak düşme korkusunu yazmaya karar verdim.”
-Adalet Ağaoğlu-
11. Çevirinin Estetiği ve Çeviri Serüveni – Yüksel Pazarkaya
Şiir, öykü, roman, tiyatro ve inceleme türündeki eserlerinin yanı sıra Almancadan Türkçeye, Türkçeden Almancaya çevirileriyle de yarım yüzyıldır edebiyat dünyasının yetkin isimleri arasında yer alan Yüksel Pazarkaya, “yazınsal çevirinin temel hedefinin yine yazınsal bir metin olduğuna” dikkat çekiyor ve özellikle şiirsel ileti açısından çevirinin sorunlarına odaklanıyor. Çeviri konusunda düşünenler, çeviri yapanlar, çeviribilim dalında eğitim görenler ve eğitim verenler için, yararlı bir inceleme…
Önünüzde somut, bitmiş bir yapı var. Bir dil yapısı. Çevirmene deniyor ki, Almancanın bütün tarihsel ve kültürel süreciyle yoğrularak, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Rilke’nin elinde biçimlenmiş bu yapıyı, 21. yüzyılın başlarında tarihsel ve kültürel süreciyle Türkçede yeniden kur. Bu ne yalıtık bir söz, deyiş ve imge aktarımı ne de ölçü ve uyak yansıtımı. İstenen, Rilke’nin kurduğu şiir yapısının Türkçede bütünsel olarak yeniden kurulması. (…) Önemli olan ulaştığınız bütünün, gerçekleştirdiğiniz hedefin yola çıktığınız yapının bütünüyle ne kadar benzeştiğidir.
12. Maurice – E. M. Forster
Dünya edebiyatının başyapıtları İletişim Klasikleri dizisinde!
İletişim Yayınları, Murat Belge yönetiminde edebiyat klasikleri yayımlamaya devam ediyor. İletişim Klasikleri dizisinden çıkan kitaplar, edebiyata karşı sorumluluğu okuma zevkiyle buluşturan bir anlayışla hazırlanıyor. Eserler orijinal dillerinden ve tam metin çevirileriyle yayıma hazırlanırken, ana metne eşlik eden ve yetkin isimlerin yazdığı önsöz ve sonsözlere yer veriliyor. Ayrıca her kitabın başında, yazarın hayatına ve yaşadığı döneme ışık tutan bir kronoloji bulunuyor. İletişim Klasikleri’nin içeriği eserin ilk baskı kapağı, el yazmasından örnek sayfalar, haritalar ve özel çizimlerle zenginleştiriliyor. Diziye özel olarak hazırlanan kapak tasarımında ise, resim tarihinden özenle seçilmiş görseller kullanılıyor.Zengin bir içerikle hazırlanan İletişim Klasikleri dizisi, güvenilir ve özenli bir edisyonla okurla buluşurken, alanında referans kaynaklar sunuyor.
13. Kara Havadisler Kervanı – Ayhan Koç
Kayıp tanrılar, var olmayan yazarlar, efsunlu denizkızları, gizlenen cinayetler… Bunca muammanın yanında, sıradan yaşamların dikkatli gözlerden kaçmayan detayları. Kara Havadisler Kervanı ağır bir yükü sırtlanıp “Öykü neden ve nasıl yazılır?” sorusunun cevabını da saklıyor sayfalarının arasında.
İlk roman, ödül alan yazar Ayhan Koç, Kara Havadisler Kervanı’yla öykücü olarak da rüştünü ispat ediyor. Yazar, ilk öykü kitabı Kara Havadisler Kervanı’yla sıra dışının ayaklarının yere sağlam basabileceğini, sıradan olarak adlandırılanların hiç de basit olmadıklarını gösteriyor. Aforizmalardan arınmış, hicivle harmanlanmış, her öyküde karaktere ve atmosfere özgü farklı bir dil kurarak üslupçu olduğunu da kanıtlıyor.
14. Willnot Kasabası – James Sallis
Övgüye değer kariyeri boyunca James Sallis polisiye romanın en incelikli çizilmiş karakterlerinden birkaçını yarattı. Bu karakterlerin hepsi de insanlık hâlinin düşünceli gözlemcileridirler: siyahi özel dedektif Lew Griffin; emekli dedektif John Turner; Sürücü’deki adsız sürücü. Ve şimdi de Sallis’in en iyi karakterlerinin hanesine katılan Dr. Lamar Hale.
Willnot kasabasının dışındaki ormanlıkta çok sayıda kişinin cesedi bulunur. Bu durum yöre halkını sarstığı kadar kasabanın pratisyen hekimi, cerrahı ve vicdanı olan Hale’i de huzursuz eder. Bu sırada, FBI tarafından takip edilmekte olan Bobby Lowndes gizemli biçimde doğduğu kasabada, Hale’in kapısında yeniden ortaya çıkar. Lowndes’in ilerleyen aylarda karşılaştığı günlük dramlar Willnot’taki önceden kestirilemeyen hayatla çakışır. Ve Lowndes’e yöneltilen bir kurşun partneri Richard’ı yaraladığında Hale’in dünyası altüst olur.
James Sallis, taklit edilemez ve ustalıklı tarzıyla etkisinden uzun süre kurtulamayacağınız karakterler ve hafızalardan silinmeyecek sahneler canlandırıyor. “Yıllardır birlikte yaşadığın biri varsa tüm hikâyeleri duyduğunu sanırsın” der Lamar Hale, “ama asla duymamışsındır.”
15. Bir Kutup Ayısının Anıları – Yoko Tawada
Ödüllü yazar Yoko Tawada’dan buluşlarıyla benzersiz, yaratıcılığıyla ilham veren bir roman: Bir Kutup Ayısının Anıları. Tawada, düş ile gerçeği ustalıkla iç içe geçiren bu metinde üç kuşak kutup ayısının yaşamlarına bakarak ironiden nasibini fazlasıyla almış, alternatif bir Avrupa resmi çiziyor. Kiev’de yaşayan bir kutup ayısı, yazının sağaltıcı gücünü keşfediyor ve akabinde sansürden sürgüne, insanlık marifetleriyle tanışıyor; Doğu Almanya’da gösteri yapan bir kutup ayısı, bir kadına âşık olup ilk öpücüğünü tadıyor; Berlin Hayvanat Bahçesi’nde dünyanın en meşhur kutup ayısı bebek Knut, ilk adımlarını atıyor ve Bir Kutup Ayısının Anıları, bir otobiyografinin nasıl yazıldığını anlatıyor. Kuzey Kutbu’nun ıssız ufuklarından parlak sirk ışıklarına, eski Sovyetler Birliği’nden yeni Berlin’e uzanan bir roman bu; eli kalem tutan üç kuşak kutup ayısının sayfalarında özgürce gezindiği, yazının tüm olanak ve olasılıklarını zarafetle irdeleyen bir roman.
Gerçeküstü olanı şaşılacak bir hakikat duygusuyla kuşatan, Kafka ve Bulgakov’un klasiklerine göndermeler yapan Bir Kutup Ayısının Anıları, yazının sonsuz olanaklarını gözler önüne seriyor. Karşınızda: Buz gibi güzel, kalem kadar keskin ve bir kar tanesi kadar eşsiz bir metin.
16. Yalnız Gezerin Hayalleri – Jean-Jacques Rousseau
“İnsanları kendilerine rağmen sevebilirdim.
Benim sevgimden ancak insanlıklarından vazgeçerek kurtulabildiler.
Ve işte sonunda, istedikleri gibi bir yabancı,
bir meçhul, bir hiç olup çıktılar.
Peki ya onlardan ve her şeyden kopartılmış
olan ben, ben kendim neyim?”
1778 tarihli Yalnız Gezerin Hayalleri Rousseau’nun son eseridir. Edebi ve felsefi bir vasiyetname sayılabilecek bu eserde yazar kendi çizdiği rota üzerinde, doğada ve kendi benliğinde gezintilere çıkar, kendi gerçeğine eğilir. İnce bir kırgınlık ve sorgulayıcı bir dille kaleme alınan bu metin modern bireyin oluşumuyla ilgili ilk örneklerdendir. Yalnız Gezerin Hayalleri’yle birlikte edebiyatta birey nesne olmaktan çıkmış ve özne konumuna yükselmiştir.
17. Temel Şeyler – Eliot Weinberger
Günümüzün en yenilikçi yazarlarından biri olan Weinberger, bir edebi arkeolog-gök bilimci-antropolog bilgeliğiyle, evrendeki binlerce şey hakkındaki masallar, hikâyeler, düşünceler aracılığıyla bize rehberlik ediyor.
Bir ‘dünya edebiyatı’ yapıyor ve okuru büyülü halısıyla dünyanın dört bir yanına götürüyor. Mandayyalardan Empedokles’in hayatına, Nazca çizgilerinden Grönland’ın buzlu dünyasına, gergedanlardan kaplanlara, çöllerden Çin hanedanlıklarına bir anlatılar sarmalı oluşturuyor –ama hep yeryüzünün kuraklaşmasına
duyulan bir hüznün eşliğinde.
Bu denemeler sizi bütün evreni kapsayan bir girdabın içine çekecek.
18. Kanını Satan Adam – Yu Hua
Zor bir hayata doğmuştur Xu Sanguan: Babası çocukken ölür, annesiyse başka bir adamla evlenip onu terk eder. Dedesi ve amcasının sahip çıkıp büyüttüğü Xu Sanguan artık şehirdeki ipek fabrikasında çalışan genç bir işçidir. Amcasını ziyaret ettiği bir gün, kan satmaya giden iki arkadaşının yardımıyla o da kanını satar. Eline geçen parayı sadece ailesi için harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir. Xu Yulan’la evlenir ve üç oğlu olur. Büyük oğlu Yile hakkındaki bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla sarsılır. Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde ne zaman başı sıkışsa bir kuyudan su çeker gibi damarlarından kan çektiren ve mücadeleden asla vazgeçmeyen Xu Sanguan’ın öyküsü, tüm bunların yanında yaşama dair birçok tuhaflığı da barındırır.
Kalbin tek bir atışıyla kanın tüm vücuda yayılması gibi, Yu Hua da basit fakat usta işi cümlelerle kurduğu bu olağanüstü öyküde, âdeta insan ruhunun ve yaşamın kılcal damarlarına ulaşır.
Daha önce Yaşamak adlı romanını yayımladığımız Yu Hua’nın en önemli eserlerinden Kanını Satan Adam’ı Erdem Kurtuldu Çince aslından çevirdi.
19. Antika Titanik – Murat Menteş
Parmağını tetikten çek. Namluyu ağzından çıkar. Azrail’in işini, Azrail’e bırak. Derin bir nefes al. Gözlerime bak. Kulaklarını dört aç. Ve beni iyi dinle: Titanik’tesin. Yıl, 2019… Dünyanın en lüks felaketinde başroldesin.
Şimdi…
1] Senin katilini enseleyeceğiz.
2] Seni dirilteni bulacağız.
3] Sen kimsin ahbap, onu anlayacağız.
Titanik’te hiçbir şey göründüğü gibi değil! Ve her an her şey olabilir! Antika Titanik kahkaha dolu bir felsefi polisiye. [Antika: Argoda enteresan, şaşırtıcı, sıra dışı.]
Hızlı ve edebî. Bilgi dolu ve sarsıcı. Komik ve sürprizli. Çılgınca bir aşk ve görkemli bir suç hikayesi. Murat Menteş’in en iyi romanı. Diğer romanlarının birkaç adım ötesinde, üç-beş basamak yükseğinde. Antika Titanik edebiyat ummanında, felsefe rotasında, kahkaha dalgalarını aşarak ilerliyor.
20. Atlas’ın Yükü – Jeanette Winterson
Metaforik anlatıların usta kalemi Jeanette Winterson, bu kez dünyanın yükünü tanrılar tarafından omuzlarında taşıma cezasına çarptırılan Atlas’ın Odysseia’da resmedilen epik öyküsünü yeniden ele alıp ona yepyeni bir son yazarak tanrıların, suçluların ve kahramanların hikâyesinden özgün bir modern zamanlar miti kurguluyor.
Geçmişin yükü ile geleceğin ağırlığı arasında sıkışıp kalan insanın yaşamını, ideallerini ve kendi sınırlarıyla muhasebesini sorgularken, mitolojinin eşsiz mirasından; hayal gücünden faydalanarak bizleri kaderin boyunduruğunu kırmaya, hayata bir yük değil, her daim yeni güzergâhlara gebe bir yolculuk olarak bakmaya davet ediyor.
“Atlas, kürekkemiklerinde dönüp duran eğik ekseni taşırken olduğu yerde kalmıştı. Bütün gücünü dünyayı sırtlamaya adamıştı. Hareketin ne demek olduğunu neredeyse unutmuştu artık. Rahat etmek için hafifçe kımıldaması bir şeyi değiştirmiyordu. O muazzam yüktü her şeye karar veren. Neden? Neden hemen bırakmasın onu?”
21. O Kediyi Kurtar – Blake Snyder
Hep kitap’ın yazmayı ve okumayı hayatının merkezine yerleştiren, sözcüklerden beslenen herkesin ilgisini çeken “Atölye” serisinden tüm dünyada senaristlerin başucundan ayırmadığı kült bir kitap: O Kediyi Kurtar: Senaryo Yazarken İhtiyaç Duyacağınız O Kitap!
Yıllarca Hollywood’da başarılı filmlere imza atmış, pek çok senaryoya danışmanlık yapmış olan Blake Snyder bir senaristin bilmesi gereken en temel şeyleri O Kediyi Kurtar kitabında anlatıyor. Filminizi anlatan o tek cümle ne olmalı? Senaryonuzun çerçevesini nasıl belirlemelisiniz? Janra karar vermek neden önemli? Çatışmayı hangi aşamada kurmalısınız? Çözülme kaçıncı sahnede başlamalı? Ve en önemlisi bir senaryoyu satmanın yolları neler?
2009’da aramızdan ayrılan Blake Snyder’ın kitabında bir senaryoya başlayıp bitirmenizi sağlayacak her bilgi, her ipucu, her kural var. Daha önce hiç senaryo yazmamış olmanız önemli değil, bu kitabın sonunda yapabileceğinizi hissedeceksiniz!
22. Darwin’le Akşam Yemeği – Jonathan Silvertown
“Her alışveriş listesi, her yemek tarifi, her menü ve yemek pişirmek için kullandığımız her malzeme evrimci anlayışın babası Charles Darwin’le akşam yemeğine üstü kapalı bir davettir.”
Jonathan Silvertown Darwin’le Akşam Yemeği’nde en eski hominin atalarımızla bizi büyük bir sofra etrafında bir araya getiriyor. Ekmek, et, süt ürünleri, deniz ürünleri, sebzeler, baharatlar, tatlılar gibi temel gıdalar ve değişen beslenme alışkanlıklarımız üzerinden yaşamın evrimine ışık tutuyor.
Tat ve koku alma duyularımızın nasıl evrimleştiğinden acının sofralarımıza nasıl girdiğine, karbonhidrat ve yağ düşkünlüğümüzden yemeklerimizi neden ve ne zaman paylaşmaya başladığımıza dek okuma iştahını kabartan sorularla şekillenen bu çalışma, gıda sorununun hayatımızı temelden etkilediği günümüzde, neyi nasıl yediğimizi farklı düşünmeye davet eden bir kılavuz.
“Yemek hakkında gereğinden fazla kitap olsa da, benim gibi biri olduğunuzu ve bu tür davetlerin size de hiçbir zaman fazla gelmeyeceğini umarak, şu an elinizde tuttuğunuz şeyin bir kitaptan ziyade bir akşam yemeği daveti olduğunu farz edelim istiyorum. Ancak baştan belirtmeliyim ki bu farklı bir akşam yemeği olacak; zihinlerimizi beslemeye yönelik bir akşam yemeği.”
23. Gerçeklik Göründüğü Gibi Değildir – Carlo Rovelli
“Dünya sınırsız ve rengârenktir; gidip onu görmek isteriz. Gizemi ve güzelliği çevremizi sarar, tepelerin ardında da daha keşfedilmemiş yerler vardır. Bilmediklerimizin derin uçurumunun üzerinde asılı durumdayken, çevremizi kuşatan bu belirsizlik ve kararsızlık yaşamı anlamsız kılmaz, tersine değerini artırır.”
Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders’te, fizikle haşır neşir olmayan okura modern fizik yasalarını anlaşılır bir temel çerçevede sunan Rovelli, Gerçeklik Göründüğü Gibi Değildir’de aynı akıcı ve keyifli anlatımıyla “Nesnelerin doğası nedir? Ne tür dinamikleri vardır?“ sorularının izini sürüyor. İnsanoğlunun evrene yönelik keşif serüvenini anlatan dünyaca ünlü fizikçi, temel fiziğin öne çıkan fikir ve sorunlarının Antik Yunan’dan günümüze geçirdiği değişim sürecini, 20. yüzyıl fiziğinin büyük buluşlarını ve kuantum kütle çekimine yönelik araştırmalarda ortaya çıkmakta olan dünya imgesini mercek altına alıyor.
Gerçeklik Göründüğü Gibi Değildir, yazarının evrenin gizemlerine ve bilime duyduğu tutkuyu her satırda duyumsattığı, dahası okuru da bu heyecanlı keşif yolculuğuna ortak ettiği olağanüstü bir çalışma.
24. Zamanın Kokusu-Bulunma Sanatı Üzerine Felsefi Bir Deneme – Byung-Chul Han
“Bugünün zaman krizi hızlanma olarak nitelendirilemez. Hızlanma çağı çoktan bitti. Bugün hızlanma olarak duyumsadığımız şey, zamansal dağılmanın semptomlarından sadece biri. Günümüzün zaman krizi, zamanda çeşitli aksaklıklara ve yanlış duyumlara yol açan bir diskroniden kaynaklanıyor. Zaman, düzenleyici bir ritmin eksikliğini çekiyor. Bu yüzden de ölçüsünü kaçırıyor. Diskroni, bu zamansal bozulma, zamanın adeta dönüp durmasına yol açıyor. Hayatın hızlandığı hissi, amaçsızca dönüp duran zamanın yol açtığı bir duygu aslında…
“Geleceğin temposu nasıl olacak? Hacılık veya uygun adım ilerleme çağı kesinlikle sona erdi. İnsanoğlu, kısa bir dolanıp durma döneminden sonra, bir yürüyüşçü olarak dönecek mi yeryüzüne? Yoksa yerçekimini ve çalışmanın bütün ağırlığını ardında bırakarak süzülmenin hafifliğini, boş zamanda süzülerek gezinmenin, bir başka deyişle, süzülen zamanın kokusunu keşfedecek mi?”
25. Aydınlanma – Lloyd Spencer, Andrzej Krauze
Aydınlanma, insanlık tarihinde çok önemli bir çağ, büyük bir değişimdi.
18. yüzyılda Avrupa’yı kasıp kavuran Aydınlanma, hem kendi yüzyılının hem de insanlık tarihinin en büyük değişim dönemlerinden biriydi. Aynı zamanda aydınların kendilerini kilisenin otoritesinden kurtarmak için başlattığı büyük bir ahlaki, bilimsel ve siyasi hareketti.
Peki, “Aydınlanma” aslında ne demek? Nasıl başladı ve sonuçları nelerdir? Aydınların 18. yüzyılda attığı adımlar günümüzü nasıl etkiledi?
Voltaire, Diderot, Rousseau ve Kant gibi önde gelen filozoflardan Adam Smith, Samuel Johnson, Benjamin Franklin ve Thomas Jefferson gibi dönemin önemli isimlerine, Aydınlanma eğlenceli karikatürleri ve yalın anlatımıyla Aydınlanma döneminin perde arkasını anlatıyor.
26. Adanmışlık – Patti Smith
“Adanmışlık tek oturuşta bitirilecek kadar keyifli, kendini tekrar okutacak kadar tesirli. Kısa süreliğine de olsa, Patti Smith’le vakit geçirmek bir ayrıcalık.”
– Suzi Feay, Financial Times –
İnsan neden yazma mecburiyeti duyar? Başkalarının isteklerine rağmen neden kendini ayrı tutar, üzerine bir koza örer, yalnızlığa dalar? Virginia Woolf ’un odası vardı. Proust’un kapalı pencereleri. Marguerite Duras’ın sessiz evi. Dylan Thomas’ın mütevazı kulübesi. Hepsi de kelimelerle dolacak bir boşluk peşinde. Bakir topraklara nüfuz edecek, sahipsiz şifreleri kıracak, sonsuz olanı ifade edecek kelimelerle.
Adanmışlık’ta çağımızın en ilham verici sanatçılarından biri sakınmadan defterlerini açıyor, kendi yaratım sürecinin yanı sıra neden yazdığımızı da gözler önüne seriyor.