Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri romanı ile tanıştığımız Serdar Uslu’nun genç okurlar için kaleme kaldığı -ancak pekâlâ yetişkinlerin de severek okuyabileceği- gotik motiflerle bezeli romanı Abbas Dayı Hadisesi, Genç Timaş etiketiyle raflarda yerini aldı. İstanbul’un sıcacık bir mahallesine konuk olduğumuz bu kısa romanda hakkında efsaneler dolaşan esrarengiz Abbas Dayı’nın ve onun gizemini çözmeye çalışan mahallelinin peşine takılıyor ve keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz.
Bakkal Hüseyin’i, Balıkçı Ramazan’ı, Manav Danyal’ı, Pastaneci Sabri’siyle konuk olduğumuz bu mahalle, çığlık çığlığa martıları, ağaç teftişçisi kargalarıyla karşılıyor bizi. Hikâye, mahalle pastanesinde açılıyor. Simitlere susam koymayı unutan çırak Servet, karşısında öfkeli ustası Sabri’yi bulunca laf dalaşına tutuşurlar. Tam o andaysa dükkânın önünden tüm esrarengizliğiyle Abbas Dayı geçer. Mahalleliyle pek de sohbeti olmayan, ayaklarına kadar uzanan kara paltosu, kahverengi fötr şapkası sayesinde akıllara kazınan görünüşüyle Abbas Dayı baştan uca herkes için büyük bir gizemdir. Adından bu mahallede yaşamayı tercih edişine kadar her şeyi muallaktır. Abbas Dayı’yla ilgili bilinen tek şeyse şudur: Her akşam aynı saatte mezarlığın yolunu tutar ve geç saatlere dek oradan ayrılmaz.
Bir gün akıl almaz davranışlarıyla mahallede hakkında pek çok dedikodunun konusu olan, hatta mahalleli tarafından dışlanan Abbas Dayı vefat eder, cenaze sırasında hiddetli bir fırtına kopunca mahalleli evlere sığınır ve cenazeyi ortada bırakırlar. Ertesi gün mezarlığa gittiklerindeyse cenazeyi yerinde bulamazlar. Ancak Abbas Dayı gizeminden hiçbir şey yitirmez, hakkındaki bir hikâye tüm mahallede dolaşmaya başlar: Etrafta bir anda Abbas Dayılar türer; aynı uzun palto ve şapkayla akşamları mahallede dolaşmaya başlar. Roman boyunca bu esrarengiz olayın sırrını çözmeye çalışırız.
Bir tarafta bu işi mesele haline getiren Pastaneci Sabri vardır ve şüpheli gördüğü herkesin peşinden gider; diğer taraftaysa boş zamanlarında arkadaşlarıyla bir kulübede toplanıp korku hikâyeleri okuyan -adeta kült film Ölü Ozanlar Derneği’ni hatırlatırcasına- çırak Servet vardır. Birbirinden habersiz bu ikili aynı hikâyenin gizemini çözmeye çalışırlar, hikâye içinde başka başka hikâyelerin peşinde koşarlar. Yarattıkları hikâyelere de kendilerini öylesine kaptırırlar ki şöyle der Serdar Uslu: “Hayal gücü geniş bir insanın hayatı bir kere sıkıcılaşmaya görsün, zihni birbirinden acayip fikirler üretmeye başlayacaktır.”
Romanın gotik ve karanlık atmosferine, hikâye içinde hikâyeye, oyun içinde oyuna eşlik eden, aydınlatan umut duygusu her zaman vardır. Bunu özellikle de Servet ve arkadaşlarının yaşadıklarına şahit olurken hissederiz. Bu, Abbas Dayı’nın gizemini çözmekten ziyade, ucunun nereye varacağının bilinmediği bir hikâyenin peşinde özgürce koşmaktan gelir. Şöyle der yazar hatta: “Çocukların ihtiyacı, yalnızca bir umuttu. Fazlasına da hiç gerek yoktu.”
Yazarın Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri’nde tanıştığımız üslubu, hikâye anlatıcılığı ve mizahi tarafı bu romanda da kendini gösteriyor ve okuma deneyimini keyifli kılıyor. Aynı zamanda hikâyeye eşlik eden Aşur Ceylan’ın illüstrasyonları romanı adeta zenginleştiriyor.
Abbas Dayı Hadisesi, kulaktan kulağa dolaşan, dolaştıkça efsaneleşen ve yürekleri hoplatan bir hikâye, hem gençlerin hem yetişkinlerin merakla ve keyifle okuyabileceği, ıskalanmaması gereken bir roman.
- Serdar Uslu – Abbas Dayı Hadisesi
- Genç Timaş – Roman
- 96 sayfa