Connor Boyack’ın yazdığı, “Eğitim verilmez, alınır” sözünü şiar edinen “Tutku Odaklı Eğitim” kitabı, kim olduğunu, ne işe yaradığını, neden orada oturduğunu bilmeyen bir avuç oligarka hizmet etmekle mükellef çocukların, bundan başka da “kaderleri” olabileceğini gösteriyor.
“Tutku odaklı eğitim, çocukların kendi ilgi alanlarının peşinden gitmeleri ve onunla ilgili çalışmalar yapmaları için gittikçe artan özgürlük verilmeden işe yaramaz. Birçok ebeveyni korkutan şey de bu özgürlüktür. Nedenleri barizdir. Çağdaş eğitim sisteminin ürünü olan bizler, otoriterliğe ve sistematik bir yapıya alışkınız. Alternatif bir yöntem ve felsefeye ayak uydurma becerimizden kuşku duyarız. Alışılmışın tersini yaptığımız ve tamamen farklı bir yaklaşımla hareket ettiğimiz için ailemizden ya da arkadaşlarımızın bize ilişkin düşünceleri hakkında endişeleniriz. Ve içten içe çocuklarımızın uyum sağlamasını ve başka çocukların deneyimlerinin gerisinde kalmamaları ve bunları kaçırmamaları için tüm sorunlarına rağmen üretim bandında olmasını isteriz.”
Pedagoji Yayınları’ndan Gökçe Sarıhan çevirisiyle çıkan Connor Boyack’ın yazdığı, Tutku Odaklı Eğitim kitabından yaptığım bu alıntı, toplumun tüm damarları için geçerli aslında. Normlar, değerler, gelenekler, göreneklerle başkaları için yaşayan birer “şeyiz” çünkü. O “şey”in yerine istediğinizi koyabilirsiniz. “O ne der?”, “O kıyafet ne?”, “Saçların olmamış,” gibi eleştirilere direkt, “Sana ne!” diye verecek bir cevabımız var ancak bunun en basitinden dışlanmayla son bulacağını hepimiz biliyoruz. İnsan sosyal bir varlık olduğu için de haliyle söyleyeceğimizi yutup hazmetmeye çalışıyoruz. O yumru da aşağı inene kadar biz çoktan toprak altına inmiş oluyoruz… Mevzu böyle uzayıp gidiyor. Benim yazdıklarımla Boyack’ın söyledikleri, neden-sonuç ilişkisi bakımından bu yazının konusu olan kitapta kesişiyor, o yüzden konuyu çok fazla dağıtmış değilim.
“Çağdaş eğitim sistemi” derken?
Connor Boyack, Amerika’da, Utah’ta liberal bir düşünce enstitüsü olan Libertas Institue’un kurucusu ve başkanı. Siyaset, ekonomi, eğitim, din gibi konular üzerine kalem oynatan Boyack, çocuklara özgürlük ilkelerini öğreten ödüllü “The Tuttle Twins” kitap serisiyle tanınıyor. Tutku Odaklı Eğitim ise yazarın tek tipleşen, standartlaşan, robotlaşan, yaşamının en güzel yıllarını birer “fabrika ürünü” olarak geçiren genç zihinleri eğitim kisvesi altında kelepçelemiş sisteme alternatifler sunduğu bir kitap. Bu tanımları okuyanlar muhtemelen Boyack’ın devlet okullarına karşı bir tavır takındığını sanacaktır. Ona başta bir açıklık getirelim: “Tutku Odaklı Eğitim”in çıkış noktası şu soru: Toplumlar ve bireyler, özgür iradeye saygı duyulan “özgür” toplumlarda mı yoksa seçkinlerin emirlerinin herkesin kaderini belirlediği toplumlarda mı daha iyi durumdadır?” Boyack’ın sorduğu bu soru herhangi bir siyasi görüşü hedef alarak o görüşün “dayattığı” eğitimi işaret etmiyor. Yazarın kitaptaki eleştirileri genel olarak çağdaş eğitim sistemine yönelik. Yani yazar, devlet ya da özel okul veya evde eğitim fark etmeksizin sistematik eğitime karşı bir tavır alıyor.
“Sorun nedir?”
Beş bölümden oluşan kitapta Connor Boyack öncelikle sorunu belirlemeye girişiyor. Yazara göre; sınav odaklı çalışma, yapıya sadık kalmak, bu yapının bir sanayi olması ve çocukları tepedekilerin emrine amade birer “fabrika ürünü” olarak yetiştirmesi, otoriterlik, yaş ayrımı birer sorun. Daha sonraki bölümde ebeveynlere, “Hedefiniz nedir?” diye soruyor. Boyack’ın burada verdiği örnek en hafif tabirle, “acı ama gerçek”. Liseyi birincilikle bitiren Erica Goldson’ın mezuniyet konuşmasını alıntılıyor yazar ve 18 yaşındaki genç bir kızın tokadıyla bizi kendimize getiriyor:
“Akranlarımdan daha zeki olduğumu söyleyemem. Sadece bana söyleneni yapma ve sisteme ayak uydurma konusunda en iyisi olduğumu doğrulayabilirim. Ama buradayım işte ve bu beyin yıkama dönemini tamamladığım için kendimle gurur duymam gerekiyor. Önümüzdeki sonbaharda çalışma kapasitesi olan biri olduğumu tasdikleyen bir belge alabilmek için benden beklenen bir sonraki aşamaya geçmek üzere buradan ayrılacağım. Ancak bir insan, bir düşünür, bir maceracı olmak için yarışıyorum, bir işçi olmak için değil. İşçi, tekrarlar içinde saplanıp kalmış birisidir; kendinden önce kurulmuş sistemin kölesidir. Büyük bir başarıyla gösterdiğim üzere bu okuldaki en iyi köle bendim. Bana söylenenleri harfiyen uyguladım.”
İtirazı olan? Devam edelim. Üçüncü bölümde kendince çözüm önerileri sunan Boyack dördüncü bölümde eğitim için farklı yollar denemeyi tavsiye ediyor ve son bölümde de tutku odaklı eğitimi kendi çocuklarıyla yaşadığı deneyimlerle anlatıyor.
Son söz Roger Waters’ın
Tutku Odaklı Eğitim, birçoğumuza eğitim üzerine radikal fikirlerle donatılmış, ütopik bir kitap olarak görünecektir. Ancak Boyack’ın akılcı, rasyonel önermeleri dikkatle incelendiğinde (bu incelemeyi okura bıraktığım için detaya girmedim) konunun aşağı yukarı 15 yıl kadar dirsek çürütmeyle çözülemeyeceği kolayca anlaşılacaktır. “Eğitim verilmez, alınır,” sözünü şiar edinen Tutku Odaklı Eğitim, kim olduğunu, ne işe yaradığını, neden orada olduğunu bilmeyen bir avuç oligarka hizmetle mükellef olan çocukların, bundan başka da kaderleri olabileceğini gösteriyor. Yazı kesmediyse, Roger Waters’a da kulak verebilirsiniz.
- Connor Boyack – Tutku Odaklı Eğitim
- Pedagoji Yayınları
- Çeviri: Gökçe Sarıhan
- 152 sayfa