“Ufak Tefek Olaylar” gibi bir kitabın, rejime sonsuz sadakatle bağlanmış bir “yığın”ın ürettiği sonu gelmeyen materyalizmle bezenmiş tek tip sanat eserleri arasında sivrilmesi hayli normal. Zira Harms, dört bir tarafını çevreleyen katı duvarın içinden geçmek için “saçmalığa” başvuruyor.
“Bir fırsatını bulunca Petrakov yatıp uyumak istedi ama yatarken yatağı ıskaladı. Yere öyle sert çarptı ki çarptığı yerden ayağa kalkamadı. Bunun üzerine Petrakov insanüstü bir çaba göstererek dört ayağı üzerinde doğruldu. Ama gücü tükendi ve yine midesinin üzerine yere düşerek olduğu yerde kaldı. Petrakov dört saat boyunca yerde yattı. Başlarda sadece yatıyordu ama sonra uyuyakaldı. Uyku Petrakov’un gücünü tazeledi. Tamamen güçlenmiş bir şekilde uyandı, ayağa kalktı, odada bir aşağı bir yukarı dolandı ve dikkatle yatağa uzandı. “Pekâlâ, diye düşündü, “şimdi artık uyuyabilirim.” Ama uykusu yoktu. Petrakov bir o yana bir bu yana dönüp durdu, ama uyuması mümkün değildi. İşte bu da böyle bir hikâye.”
Bu satırları okuyanlar cevaben, “Yani?” diyecektir muhtemelen. Ama Daniil Harms, son satırda bizim yerimize bir yorumda bulunmuş zaten göründüğü üzere. Türkiye’de ilk olarak 2006 yılında yayınlanan “Ufak Tefek Olaylar” kitabındaki “Petrakov’un Başına Gelenler” gibi hayli iddialı (!) bir başlıkla yayınlanan öyküyü buraya almamın sebebi, kitabın Ketebe Yayınları etiketiyle, Osman Çakmakçı çevirisiyle yeniden Türkiyeli okurlarla buluşması. Kitabın ve yazarın önemi ise dokunanın yandığı bir döneme ve bu dönemin yöneticilerine “İşte bu da böyle bir hikâye” diyerek nanik yapmış olması…
1905’te doğan Daniil Harms’ın yazıyla tanışması şiirle olmuş. Hatta gençlik döneminde yazdığı şiirler epeyce de beğenilmiş ve Rusya Şairler Birliği’ne katılmış. İlk “yamuğunu” da orada yapmış. Aidatını ödemediği için ortamdan şutlanmış. Harms da Nikolai Zabolotsky, Konstantin Vaginov, Igor Bakhterev, Boris (Doyvber) Levin gibi şairlerle Gerçek Sanat Derneği’ni kurmuş. Burada kafasına göre takılmış, özgürce yazmış, çocuklar için de yapıtlar ortaya koymuş. 1920’lerde ağzından düşürmediği piposu, “akla ziyan” dizeleri ve halka açık alanda “tuhaf davranışları”yla (ne demekse) hafiften nam salmaya da başlamış. Ancak 1931 yılında “Bir grup anti-Sovyet çocuk yazarı” üyesi olarak tutuklanıp Kursk’a sürgüne gönderilmiş. Sürgünden sonra artık yetişkinler için yazmaya başlamış ve absürdün hafif kaçacağı “minimal” öyküler yazmış. İkinci Dünya Savaşı’nda bir Nazilere karşı “pasif” bir tutum gösterdiğine dair bir ihbarla tutuklanmış. Ortada kanıt olmadığı için Harms da “karakterine” gayet uygun bir davranışla deli ayağına yatarak paçayı kurtartmaya çalışmış ama “rejim” onu “incelemek” için askeri hastaneye kapatmış. 2 Şubat 1942’de de henüz 37 yaşındayken açlıktan ölmüş.
“Ufak Tefek Olaylar” gibi bir kitabın, rejime sonsuz sadakatle bağlanmış bir “yığın”ın ürettiği sonu gelmeyen materyalizmle bezenmiş tek tip sanat eserleri arasında sivrilmesi hayli normal. Zira Harms, herhangi bir “şey” anlatmıyor, herhangi bir “zaman”a bağlı değil, bazen rüyalarda bazen gerçekle rüyanın birbirine karıştığı anlarda dört bir tarafını çevreleyen katı rejim duvarının içinden geçmek için “saçmalığa” başvuruyor. Gerçeği, var olanı, duyulanı, görüleni ya da bunların hepsini “yaptırtanı” alt üst ederek aslında hiçbir şey yapmadan çok şey yapmanın âlâsını kitaptaki öykülerinde gösteriyor. Onunki de “böyle bir hikâye işte”…
- Ufak Tefek Olaylar – Daniil Harms
- Ketebe Yayınları – Öykü
- 84 sayfa
- Çeviri: Osman Çakmakçı