Don Quijote büyük sosyal ve ekonomik değişimleriyle gerçek hayattan çok bir lunapark hız trenine benzeyen bir zamanda yazılmıştı. Ama buna rağmen; Don Quijote zamanının bile doğasına aykırı bir hıza sahipti. Kurgu yoluyla eski ve yeni dünya görüşlerini uzlaştırırken sürekli değişiyor ve giderek hızlanıyordu. Kitabın yazıldığı zamanlarda insanlar da kilisenin ve asil kahramanların anlatıldığı romansların etkisinden çıkarak, daha dünyevi zevklere ve daha sıradan, halktan insanların anlatıldığı hikayelere yöneliyordu. Don Quijote’nin kendisi roman türünün bu yükselişini 1. Cilt, 21. Bölümde mükemmel bir şekilde anlatıyor. Bu alıntı ayrıca o zamanların “rags to riches” (fakirlikten zenginliğe) temalı hikayelerine de gönderme yapıyor:
‘’Bazılarının kaynağı prensler ve hükümdarlardır; zaman onları yavaş yavaş çökertmiş ve tıpkı ters bir piramit gibi sipsivri bir noktayla son bulmuşlardır. Bazılarıysa alçak tabakadan insanlarla başlar, kademe kademe yükselirler ve sonunda büyük hükümdarlar olurlar. Yani fark, bazılarının eskiden bir şey olup şimdi olmaması, bazılarının da şimdi olup eskiden olmamasıdır.’’ (YKY Yayınları, Don Quijote 1, Bölüm 21- Çevirmen: Roza Hakmen)
Roman, kesin tanı zincirlerini kırıp bütün bu tanıları (biçimleri) kuşanan yapısıyla ‘’tür’’ teriminin ötesinde bir yazın biçimidir. Cervantes hayrette bırakan öngörüsü ve Don Quijote’de sergilediği türlerin dahice çekişmesi ile bunu tüm edebiyat dünyasına ilan etmiştir.
Don Quijote’nin tüccarlarla ilk karşılaşması bu uzlaşmanın ilk örneğidir. O, Dulcinea’nın dünyanın en güzel kadını olduğunu savunurken, tüccarlar bunu reddederek ona inanmak için önce bu güzel kadını görmeleri gerektiğini söylerler. Burada tüccarlar hem yeni kapitalist dünya düzenini hem de gerçekçi roman türünü simgelerken, Don Quijote romansları ve eski feodal dünya düzenini simgeler. (Bu bölüm ayrıca dogmacılık ve şüphecilik çatışması olarak da görülebilir.)
Bu eski ve yeni dünya düzeni uzlaştırması ayrıca Quijote’nin uyanış sürecinde de görülür. Bu iki çelişen dünya görüşünün birleşimi Don Quijote’nin maceraları bir kitap olarak yayınlandığında iyice gün yüzüne çıkar. Orta Çağ boyunca kitaplar el yazması eserler şeklinde var olmuştu ve ‘’matbaa’’ denebilecek bir şey henüz icat edilmemişti; dolayısıyla da eserler büyük kitleler ve halktan ziyade, kilise ve asilzadelerin eleştirisine mahkumdu. Don Quijote bu devrimi ‘’daha öldürdüğü düşmanların kılıcında kalan kanı kurumamışken’’ (Cilt 2, Bölüm 3) diyerek dile getirir ve onun hayal dünyasına uymayan her şeyde yaptığı gibi bunun da bir tür büyü olduğu kanaatine sığınır. Quijote kahramanlıklarının yeterince görkemli anlatılmamasından endişeliyken Sancho; elde ettiği ünün etkisiyle Don Quijote yerine sıradaki maceralarına ilk atılan taraf olur. Don Quijote’nin ‘’Sanchification’’ı ve Sancho Panza’nın ‘’Quijotization’’ı (karakterlerin birbirlerine dönüşümlerini simgeleyen terimlerdir) bu uzlaşmanın en önemli örneklerinden biridir. Don Quijote eski dünya düzenini (feodalizm) ve Sancho yeni dünya düzenini (kapitalizm) simgelerken, bu iki karakter birbirlerinin özelliklerine uyum sağlamaya ve hatta birbirlerine dönüşmeye başlarlar. Bu dönüşüm; kitabın sonunda Don Quijote şövalyelik saçmalarını reddederken, Sancho hala yeni maceralara atılmak istediğinde; çelişen dünya görüşleri ve epistemolojilerin Don Quijote’de bir arada var olduğunun kanıtı olur.
Quijote El Toboso’da ilk defa gerçekliği hayal dünyasına uyacak biçimde şekillendirmez ve Dulcinea’yı çirkin, sarımsak kokan ve sıradan bir kadın olarak görür ve onu büyüledikleri için büyücü düşmanlarını suçlar. Fakat yine de, bu ‘’büyü’’ onun uyanışının ısrarcı bir kabus gibi beliren nedenlerinden biri olacaktır. Montesinos Mağarası’nda Dulcinea’nın yardımcılarından biri Don Quijote’den para ister. Para; aslında romanslarda değersiz ve adı anılmaz bir şey olsa da bunun gibi sahnelerde Don Quijote’nin kurmaca şövalye dünyasında yerini almıştır. Bu olaydan kısa bir zaman sonra Don Quijote de paranın kullanımına başvurur; hatta Sancho’ya maaş ödemeyi bile kabul eder ve en sonunda Dulcinea’nın üstündeki sözde büyünün bozulmasının aracısı da para olacaktır.
‘’Sonuçta Para Hazretleri güçlü bir şövalyedir.’’
‘’A powerful knight is Sir Money after all.’’
(Türkçesinin aynı etkiyi vermediğini düşündüğümden orjinal alıntıyıda buraya iliştiriverdim.)
Sancho Panza’dan farklı olarak, Dük ve Düşes’in sarayında Don Quijote’nin başına gelen her şey onun şövalyelik dünyasına yabancı şeylerdi. Saraydan ayrılırken 1. Ciltteki ‘’yo sé quien soy’’ (ben kim olduğumu bilirim) yerini şüpheye bırakmıştı. Sanson Carrasco Aynaların Şövalyesi (gerçekliğin yansıması) olarak ona gerçekliği göstermeye çalışsa da başarısız olur, ancak yine de bu yenilgi Don Quijote’yi köyüne geri dönmeye mecbur bırakır ve burada Sanson Carrasco onun karşısına Beyaz Ay Şövalyesi olarak çıkar.
Matbaa, yukarıda verilen örnekler ve özellikle para da yeni, modern – ve Robinson Crusoe’da olduğu gibi – daha kapitalist ve şüpheci bir dünya düzeninin sembolleridir. Schlegel’e göre, “Cervantes’in bu başyapıtı şiirsellik / monotonluk ve sanat / yaşam arasındaki karşıtlıkların en görkemli ifadesidir.” Don Quijote’nin inovasyonu modası geçmiş olanın tüketilmesi ile ortaya çıkmıştır. Don Quijote’nin bize anlattığı asıl şey; türler temsil yetilerini kaybettiklerinde bile yazarların sonuna kadar gerçekliğin peşinde koşarak en zorlu epistemolojik krizlere bile cesurca meydan okuyacağıdır.
DİPNOT: Don Quijote’nin ilk başta dilimize ‘’Don Kişot’’ olarak çevrilmesinin nedeni ilk çevirinin orjinal İspanyolca metinden değil, Fransızca’dan çevrilmesi, yani çevirinin çevirisi olmasının getirdiği bir yanlışlıktır. YKY Yayınlarından çıkan Roza Hakmen çevirisinde de olduğu gibi doğrusu Don Quijote’dir. (ve merak edenler için ki-ho-te şeklinde okunur.)
Başka bir yazar dipnotu olarak da bu makaleyi Don Quijote ile ilgili olması şerefine İspanyol Dili ve Edebiyatı okuduğum günlerden sınavlarda birlikte ağladığımız arkadaşım Elif’e adamış olayım, komik olarak bunların hiç birini İspanyol Dili okurken öğrenmedim, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okurken öğrendim. Çok saçma biliyorum.
- Don Quijote – Miguel de Cervantes Saavedra
- Yapı Kredi Yayınları – Roman
- 2 cilt
- Çeviri: Roza Hakmen