Endişe, kelime anlamı üzüntü, kaygı ve korku.
Endişe kelimesini duyduğumuzda bile içimizi bir huzursuzluk kaplıyor. Oysa hayatımızla ne kadar iç içe bir duygu. Çoğu zaman benliğimizi ele geçiriyor. Neşeli ve şen kahkahalar atan dudaklarımız susuveriyor. Gözlerimizin içinde yanan ateş sönüveriyor. Hayata karışmak isteyen ellerimiz geri çekiliyor.
Sadece zihnimizde oluşturduğumuz bir düşünce tüm bunları nasıl yapabilir?
Bu çok derin ve psikolojik bir konu. Çok sevdiğim Carl Jung şöyle demiş: “Endişe, insanın ruhunun anlam arayışına verdiği cevaptır.”
Yıllar önce yaşayan insanların sizi anladığını hissetmek çok güzel. İşte bu yüzden psikolojiyi, edebiyatı ve kitapları seviyorum.
Endişeyle ilk tanıştığınız anı hatırlıyor musunuz? İlk ne için endişelendiniz ve o an ne hissetiniz?
Peki gelecek zamandaki haliniz yanınıza gelip şöyle dese ne hissederdiniz: “Hiçbir şey endişelendiğin kadar kötü olmayacak. Hatta düşündüğün şeylerin çoğu gerçekleşmeyecek bile.”
Yapılan araştırmalara göre de endişe ettiğimiz şeylerin %85’i gerçekleşmiyor.
Bazen endişelenmenin anlamsız olduğunu bilsek de bunu duyma ihtiyacı hissederiz. Bu yazıya denk geldiyseniz endişelerinizi fark etmek ve onlarla baş etmek için Juliet’in hikayesine eşlik edebilirsiniz.
Bu yazımda size Endişe Ağacı kitabından bahsedeceğim. Marianne Musgrove’nin Çocuk Edebiyatı Aile Terapistleri Ödülü aldığı kitap.
Bu kitabı öğrencilerim için almıştım. Öğrencilerime okutmadan önce muhakkak kendim de okuyorum. Her şeyi kendine dert edinen endişeli bir çocuk tanıyorsanız bu kitabı ona hediye edebilirsiniz. Çocuklar kadar biz yetişkinlere de bu kitabı okumak iyi gelecek. Çünkü yaşımız kaç olursa olsun, içimizde hâlâ küçük bir çocuk var.
Kitap 126 sayfa ve dili oldukça akıcı. Bir günde bitirilebilecek bir kitap.
Ana kahramanımız 10 yaşındaki Juliet. Bu yaşına rağmen ailedeki bütün huzursuzluklarda orta yolu bulmaya çalışan bir çocuk. Her durumu kurtaran ailenin iyi ve güvenilir çocuğu. Bir yandan da kendi endişeleriyle baş etmeye çalışan bir çocuk. Endişelerini yatıştırmak için bulduğu tek çözüm eşyalarını düzenlemek ve koleksiyon yapmak. Evet bazen de tırnaklarını yemek…
Böylece içindeki endişe biraz sakinleşiyordu. Çünkü ona göre karışıklık, gerginlik demekti. Tüm bu karışıklıkta Juliet’e bir oda gerekiyordu. Ve bu oda büyükannesinin eski odasıydı. Juliet’i orda bir sürpriz bekliyordu. Duvarda onu bekleyen bir “Endişe Ağacı” vardı.
“Endişe Ağacı nedir?” diye sordu Juliet. “Sihirli mi?”
“Hayır, sihirli değil.” dedi büyükanne. “Hem de hiç değil.”
“Ah.” Dedi Juliet hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle. “Fakat” diye devam etti büyükanne.
“Bir şeyin sihirli olmaması, içinde sihir barındırmadığı anlamına gelmez.”
“Eğer sihirli değilse, nasıl oluyor?” dedi Juliet.
Endişelerimizi alıp götürecek bu ağacın sırrı da kitabı okuyanlarda kalsın.
Keyifli okumalar diliyorum.

- Endişe Ağacı – Marianne Musgrove
- Altın Yayınları
- 126 sayfa
- Çeviren: Doğanay Banu Pinter