“Hangimiz Sevmedik” diye inlettiğimiz statlarda, hayranı olduğumuz futbolcuları gördüğümüzde, heyecandan kalplerimiz çarpar. Bizi görmesi için en olmadık hareketlerde bulunuruz. Hele gol atıp bizim tarafa gelip selam verdiğinde sanırız sadece bize ait bir durumdur, göz göze geliriz, daha doğrusu öyle hissederiz. Taraftar, takımın renklerine âşıktır, cumadan pazara değildir sevdaları, sonsuza kadardır. Aslında bizi o renklere bağlayan çoğu zaman çocukken hayran olduğumuz futbolculardır. Pele Brezilya futbolunu sevdirdi, Manchester United dendiğinde David Beckham akla gelir. Marco van Basten ülkemizde Milan’ı sevdiren futbolcu olarak bilinir. Ve bizden olanlar, Cemiller, Can Bartu’lar, Rıdvanlar, Metin-Ali-Feyyaz üçlüsü, 1990’lı yılların armada isimleriydi. Duvarlarımızı süsler, onlar gibi olmak isterdik. Hepimizin hayali Metin Oktay’ın altın ayakkabısının sahibi olan ileri uç oyuncusu olmaktı. Dünün çocuklarının isimleri bunlardı, şimdinin çocuklarının hayran olduğu isimler, Muhammed Salah, Hakan Çalhanoğlu, Arda Güler, Ronaldo, Messi diye sayabiliriz. Yaş günlerinde ebeveynlerin ellerinden tutup takımın mağazasına götürülür, formasını aldırılır. Sevdiği futbolcunun adının yazılı olduğu formayla sokak arasında ona bürünür, maçlarına doyum olmamaktadır. Onun gibi olmak için gayret eder, basında sosyal medyada takip alanındadır. Ve ona ulaşmak, onunla tanışmak için neler neler yapılır. İmzalı bir forma yahut topa sahip olduğunda, dünyanın en zengin adamı olur çıkılır. Hepimiz onlarla tanışıp konuşmak isteriz, bilinmektir derdimiz. Aslında onu sevdiğimizi, hayran olduğumuzu bilmesini talep ederiz.
Dünyayı saran, en çok ilgi gören oyundur futbol… Sohbetlerin en önemli iki mevzusundan biri genelde “bu sene kim şampiyon“ olur. Yediden yetmişe ortak dildir. Futbol sadece futbol değildir. İçinde her şey vardır; mücadele, akıl güç birlik, inanç sevgi. Funda Uçuk Er de anlatmak istediğini, futbol aracığıyla yapmak istemiş. Demir isminde bir çocuğun, hayran olduğu futbolcuya ulaşma çabasını kaleme almış. Şampiyon Altın Ayak ismini verdiği kitabı Timaş Çocuk’tan çıktı. Okulun futbol takımında oynayan öğretmen bir ailenin küçük çocuğu Demir’in gözünden, inanmayı, mücadeleyi ve yılmamayı anlatmak istemiş. Hayallerimiz, ideallerimiz peşinden gitmenin, zorluklarını ve bunlar karşısında yılmadan, devam etmenin, her şeyin bir çaresi olduğunu göstermiş.
Kahramanımız, babasının rakip takımına sevdalıdır, annesi onu anlayan ve destek olan kişi olarak karşımızdadır. Anlayışlı ve yol göstericidir. Demir bu futbolcuya ulaşmak için türlü yollar dener, saçlarını bile boyatır, yetmez saçlarını kazıtır, kabak gibi bir kafaya sahip olur, ama bir türlü ulaşamaz. Sosyal medyadan yazdığı hiçbir mesaja geri dönüş olmaz. Her gün biraz daha umudunu ve gücünü kaybeder. Ama yine de yılmamak için direnir, annesinin teşvikiyle yeni yol düşünürler. Buldukları çözüm artık onun son umudur. Beklemeye başlar. Takımının maçına da bu üzüntüyle çıkar, kötü giden oyunda Sarı Tilki diye seslendikleri hayran olduğu futbolcunun oyun şekli yardımına yetişir. Mutsuzluk içinde iken bu gidişi tersine çevirecek bir şeye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç ummadığı bir anda kapısına gelecek midir? Derdinin dermanı nerededir?
Funda Hanım, Şampiyon Altın Ayak’ta anlatmak istediklerini, çocuklara yönelik bir dille anlatmayı başarmış. İçinde bolca mesaj barındırıyor. Misal, “interneti doğru şekilde kullanmazsak tehlikeli bir hâle gelebilirdi” verilebilir. Bu tür mesajlar, büyük punto ve renkli şekilde yazılmışlar. Çocuklar okurken, kitabı sıkılıp bırakmayacaktır. İçinde hoş cümleler var. Kendilerini de içinde bulacaktırlar. Sayfa sayısı ile yazı karakteriyle amacına ulaşılmış bir kitap. Mesajlar öyle yerinde verilmiş ki, ters köşe olduğunuz yerlerde mevcut. İngilizce lakap düşünen Demir’e, Türkçenin güzelliğini gösteren annesiyle, bize dilimizin önemini çiziyor. Dilinizin dönmediği bir lisanda, sırf havalı olsun diye, kendi lisanından neden vazgeçmemizi doğu bulmadığını iletiyor. Türkçemize, sahip çıkarak yaşatmamız gerektiğini anlattığı için ayrıca bir teşekkürü hak ediyor.
Demir’in dediği gibi “İngilizce, işine bak kardeşim. Türkçenin suyu mu çıktı?”
Kitap dokuz başlıktan oluşuyor. Bölüm adları da bir o kadar çarpıcı olmuş, “Saçlarım Şekil Önümden Çekil” en sempatik ödülünün sahibi olabilir. Ve resimler, arka planda kalan kısımlar mavi renkle flulaştırılarak ön tarafa dikkat çekilmiş, sarı renkle düşünce durumları verilmiş. Karakterler ise abartısız sevimliler. Ege Karadayı ne anlatılması gerektiğini kavramış ve çizgilerini ona göre kullanmış. Bir hafta sonu maç izlemeye gitmeden önce çocuğunuzla bu kitabı okuyabilirsiniz, belki hayran olduğunuz futbolcuyla tanışma imkânı için kapı açabilir.
Dostum sana inanıyorum yapabilirsin cümlesini en yakınınıza kurmayı unutmayın? Sahi bu sene kim şampiyon olur?

- Şampiyon Altın Ayak – Funda Uçuk Er
- Timaş Çocuk Yayınları
- 64 sayfa
- Resimleyen: Ege Karadayı