John Steinbeck, ırgatlık ve işçilik yaptığı sıralarda edindiği deneyimleri eserlerine açıkça yansıtmış bir yazar. Fareler ve İnsanlar’da da beraberce dolaşıp çalışan iki arkadaşın geldikleri bir çiftlikte yaşadıklarına tanık oluyoruz. Bu kahramanlar George ve Lennie. Lennie, “çocuk adam” diyebileceğimiz, George’nin de sık sık “akılsız” diye tabir ettiği ürkek, iyi -gerçek anlamıyla ve dolu dolu “iyi”- bir karakter. Severken öldürmek gibi bir derdi var yalnız, gücünden kaynaklı. Bunun hüznüne kapılmadan edemeyeceğinizi ben şimdiden size söyleyeyim.George ise Lennie’nin iplerini elinde tutan, ona emanet edildiği için göz kulak olduğunu söyleyen diğer kahramanımız. Tam bunları yazarken hemen şu soru geliyor kalemimin ucuna: George ve Lennie arasındaki gerçek bir arkadaşlık hikâyesi mi yoksa menfaat ilişkisi mi? Başta arkadaşlık diyebiliyoruz duraksamadan ama sayfaları çevirip devam ettikçe bunun aslında böyle olmayabileceği ihtimali de aklımızı karıştırıyor.
Öncelikle George, Lennie’yi bir yük olarak gördüğünü ne Lennie’den ne de biz okurlardan hiç gizlemiyor. “Sen olmasaydın daha rahat yaşar, para kazanır, hafta sonu gelince de kazandığım paraları bir genelevde gönlümce harcardım.” diye açıkça söylüyor birkaç defa. Lennie’yi sevdiğini söylediğini hiç duymuyoruz ondan, yalnız birbirlerine alıştıklarını söylüyor ara sıra. Bir insanı idare etmek, büyümeyen bir çocuğa bakıcılık yapar gibi sürekli yanında tutmaya çalışmak George’a elbette bir yük. Bunu yapmasının nedeni ise Lennie’nin ona emanet edilmesi değil, George’nin Lennie’nin gücünden ve varlığından yararlanırken vardığı rahatlık ve güvende olma hissini kaybetmemek istemesi bence. Lennie, George kadar kurnaz olmayı başarabilmiş biri değil. Ama ben yine de onun da bu ‘menfaat yolunu’ adımladığını düşünüyorum. Lennie’nin elinde avucunda tek bir şey var en az onun kadar canlı ve yaşayan: küçük, kendilerine ait bir arsa hayali. George’nin azarlamalarına, çatılan kaşlarına, yükselen sesine tahammül ediyorsa, bu Lennie’nin aksini akıl edememesinden değil, kurduğu hayalin yalnızca onunla gerçekleşebileceğini ve George ile olan iliikisine verdiği her zararın doğrudan hayaline yönelttiği bir zarar da olacağını bildiğindendir. Fakat yazar Lennie’yi o kadar içten anlatmış ki neredeyse onu suçladığımı düşünüp özür dileyeceğim şimdi! Ama yine de bu ilişkinin kaynağının menfaat olduğunu düşünüyor ve şunu soruyorum: George Lennie’yi vururken sizce onun onurunu korumak için mi yaptı bunu yoksa diğer işçilerin ona zarar vereceğinden korkup kendini kurtarmak mı istedi? -Ayrıca Lennie’yi vuranın George olmasının bir yandan da Candy’nin köpeği öldürülürken “Onu ben öldürmeliydim, başkası değil.” demesi ile bağlantısı olduğunu düşündüm ve bu hoşuma gitti. –
Kitapta insanlar arasındaki ilişki kadar hayaller de önemli bir öğe. Bunlar küçük insanın kurduğu küçük hayaller. Ama bozulmasından o kadar çok korkuluyor ki kimseye söylenmemesi gereken bir sır gibi saklanıyor. George ile Lennie’nin kurduğu bu arsa hayali ilk duyanların dalga konusu oluyor hemen. “Buraya her gelenden işittik bunları”, “Biriktireceğim derken yer bitirirsiniz siz o paraları.” cümleleri arasında yeşeren hayal, en sonunda herkesi etkilemeyi beceriyor. Diğer kahramanların da oyunda yer almak isteyen küçük çocuklar gibi hayale dahil olmak istediklerini yüzümüzde hafif bir tebessümle okuyoruz. Böylece bu ‘küçük insanların’ önlerine ördükleri ciddiyet duvarlarının erimesine tanık oluyor, bir anda beliren eksik aitlik duygularına içtenlikle kucak açıyoruz.
Kitapta anlatılanların hiçbiri sahte değil. İnsanlar, ihtiyaçlar, işçiler ve hayatları, karakterlerin ruh halleri, yerlerin betimlemeleri, Crooks’un insandan ve dünyadan uzak ‘siyah’ odası tamamen doğal ve gerçek bir dille anlatılmış. Dolayısıyla kitabı kapattığınız zaman bir müddet gözlerinizin bir noktaya sabitlenip düşüncelere dalmasına engel olamayabilir ve hatta karakterleri hayatınızın ortasında tanıdığınız kılıklarda belirmiş bulabilirsiniz.
Her şeyi okuyup bitirdiğinizde sırtınızda bir silah namlusu, bir ağrı; aklınızda da kaçışan tavşanları hissetmemeniz dileği ile… İyi okumalar…
Fotoğraf: www.selyayincilik.com