Kemal Varol, 29 Eylül 1977’de Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Ortaokul ve liseyi Ergani, Torbalı ve Diyarbakır’da okudu. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunudur. Radikal Kitap, Özgür Gündem, Kitap Zamanı, Milliyet Sanat, Varlık, Mesele gibi çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, roman ve müzik üzerine eleştiri yazıları yazdı.
İlk şiir kitabı “Yas Yüzükleri”, 2001 yılında Avesta Yayınları tarafından yayımlandı.
Bu kitabı, 2005 yılında Yom Yayınları tarafından yayınlanan “Kin Divanı” adlı kitabı takip etmiştir.
Daha sonra bu takibi 2007 yılında yayınlanan “Temmuzun On Sekizi” adlı şiir kitapları takip etti. Aynı kitaplar, 2013 yılında “Bakiye” adıyla toplu şiirler olarak yayımlandı.
Şiir elden ele :
Ahmet Erhan ile Kitap Zamanı için bir söyleşi yapmıştır Kemal Varol.1 Ahmet Erhan, Kemal Varol’a “Kırk yaşında yazacağın şiirleri neden yirmisinde yazıyorsun?” diye sormuş. Kemal Varol o gün Ahmet Erhan’a doğru dürüst bir cevap verememiş ama yıllarca bir övgü cümlesi olarak üst cebinde taşımış. Benzeri bir olay Edip Cansever ve Ahmet Erhan arasında geçmiştir. Ahmet Erhan’ın 23 yaşındayken Kemal Varol’a söylediği cümlenin bir benzerini Edip Cansever’den Ahmet Erhan duymuştur bunu yıllar sonra öğrenmiştir Kemal Varol. Edip Cansever, Necatigil Ödülü töreninden sonra Ahmet Erhan’ın omzuna dokunup, “Evlat ne çok bahsetmişsin, daha çok gençsin oysa, kimden öğrendin ölümü?” diye sorar. Ahmet Erhan’ın cevabı sanki çoktandır söylenmeyi bekliyormuş gibidir: “Sizden öğrendim üstat!” Kemal Varol bu yüzden Ahmet Erhan’ı şanslı bulur çünkü üstadı Edip Cansever’e, henüz “gençken, yakışıklıyken, ölmemişken” uzak ustasına teşekkür etme imkânı bulmuştur. Kemal Varol ise, yirmi yaşındayken kırk yaşında gibi yazmayı Ahmet Erhan’dan öğrendiğini hiçbir zaman söyleyememiştir.
Haydar Ergülen ise, Birgün Gazetesi’nde yazdığı 2 “Ahmet Arif’in Yeğeni” adlı yazısında Kemal Varol şiiri ve kitapları için şöyle diyor: “İçlerinden en son Kemal Varol’un romanını okumuştum, Kemal’i çok iyi bir şair olarak tanımış ve sevmiştim ilk kitabı Yas Yüzükleri’nden beri. Sonra Kin Divanı çıktı. Temmuzun On Sekizi’ni daha dosyasından okumuştum. Etkileyici şiirleri kadar dilden dile dolaşan dizeleri de vardı Kemal Varol’un, “aleviler kimi zaman dağlara su içirir/her alevi çünkü hüseyin eksiğidir”, “bazı çocuklar kalır/bazı çocuklar bıçak içindir”, “anneler erken/ölümlerine yakın sevilir babalar”. Sonra da Bakiye adıyla toplu şiirlerini yayımlayarak şiiri bıraktığını ilan etti Kemal. Üzüldüm, konuştuk da. Fakat 2011’den başlayarak yayımladığı üç romanı da okuyunca, Jar, Haw ve son romanı Ucunda Ölüm Var, Kemal’in aslında şiiri bırakmadığını, romana taşıdığını gördüm. Şiirsel bir anlatım değil sözünü ettiğim. Bu onun çabasını hafife almak ve şairane bulmak sayılır. Kemal’in yaptığı daha değerli bir şey. Romanı şiir olarak yazıyor. Anlatıya diyelim yeni bir biçim kazandırıyor, yeni bir nefes üflüyor. Yeni bir akış yaratıyor. Nehir şiir. Neyse bu türden tanımlama çabaları her zaman üzücü sonuçlanır. İnsanın hissiyatını layığıyla yansıtamaz. Söylemek istediğinin tersini söylersin. Yapıtı da üzersin yazanı da.”
Kemal Varol Artfulliving’te Nermin Yıldırım ile yaptığı söyleşide3 “Kemal sen şiirden geliyorsun. Bu romanlarının diline de yansıyor. Şiirden yola çıkan nereye varır?” sorusu soruluyor. Kemal Varol’un cevabı ise: “Şiirden yola çıkan iflah olmaz. Romanlarımda şiirden uzak durmak için büyük çaba gösterdim. İlk romanımda başardım da bunu galiba. Ama ne yaparsam yapayım Ucunda Ölüm Var’da şiir yeniden gelip buldu beni. İlk başlarda teknik bir zorunluluktu o şiirsel bölümler. Ağıtçı Kadın’ın ağıtları dedim o bölümlere ama şiir de denebilir onlara. Belki de romanın içeriğiyle ilgili olduğu için şiir yeniden belirdi yanımda. Ağıda en yakın tür olduğu için. Yine de bütünüyle teknik meselelerle açıklayamıyorum bunu. İyi kötü kurduğum her cümlemi şiire borçluyum.”
2 tane derleme kitabı bulunan Kemal Varol’un , demiryolu konulu öyküleri bir araya getirdiği “Demiryolu Öyküleri” adlı kitabı, 2010 yılında çıktı.
Kemal Varol, 2011’de ilk romanı Jar‘ı Sel Yayınları’ndan çıktı.
2012 yılında belli başlı tren garlarını konu alan “Memleket Garları” adlı derleme kitabı İletişim Yayınları’ndan çıktı.
2014 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlanan ikinci romanı “Haw” ile Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Sabitfikir tarafından 2014’ün en iyi romanı seçilen Haw, ayrıca Bursa ÇGD tarafından 2015 Barış Ödülü’ne de layık görüldü. Bu romanında yazar, 1990’ların siyasi ortamını bir köpeğin gözünden anlattı. Yokuş Yol’a Dergisi’nin DiyarBakır Büyükşehir Belediyesi Burhan Karadeniz Cep Sinema Salonu’nda okuyucularıyla buluşan Kemal Varol, programın sonunda Haw’dan bir bölüm okumuş.
https://www.youtube.com/watch?v=FrUulvUSlPI
2016 yılında “Ucunda Ölüm Var” adlı kitabını İletişim Yayınları’ndan çıkaran yazarın kitabı, çoğu okuyucu gözünden hayatın çoksesliliğine bir davet niteliğinde olarak değerlendiriliyor.Haydar Ergülen’in, Birgün Gazetesi’nde yazdığı2 “Ahmet Arif’in Yeğeni” adlı yazısında Ucunda Ölüm Var’ı şöyle değerlendiriyor: “Bir ağıtçı kadının öyküsünü anlatıyor Kemal Varol. Anlatmıyor, ağıtçı kadınla birlikte yazar da, sözcükler de, biz de, Heves Ali’yi arıyoruz Bursa’dan Erzurum’a, Diyarbakır’a kadar şehir şehir gezerek. Arguvan’a yetişmesi gerek öte yandan ağıtçı kadının, çünkü ölüm bekliyor. İçindeki şiiri ne yapacağını bilememiş şair Kemal Varol, onu da ağıtçı kadının yanına, diline, ruhuna katmış, diyar diyar diyar dolaştırmış, romana ulaştırmış.”
Kemal Varol, Nisan 2017’de Sahiden Hikaye adlı kitabı İletişim Yayınları’ndan çıkmıştır. Eray Ak tarafından “Acılar coğrafyasının modern masalcısı.” olarak değerlendiriliyor.
Kemal Varol’un en sevdiği yönetmen Zeki Demirkubuz’dur.4
Kemal Varol’un en sevdiği film Masumiyet’tir. 5
Kemal Varol’u derinden etkileyen film sahnesi yine Zeki Demirkubuz filmi olan, Kader’den bir sahnedir. Bir röportajında şöyle anlatmıştır: “Uğur, sevgilisi Zagor’la çektiği fotoğrafları Bekir’in dükkânında unutmuştur. Kız, bir süre sonra gelip fotoğrafları geri alır. Ama Bekir, fotoğraflardan birini gizlice almıştır. Ama belki de tüm filmi açık eden bir detay vardır bu sahnede. Bekir, Uğur’un tek başına çektirdiği fotoğraflar varken, kızın Zagor’la birlikteyken çektirdiği bir fotoğrafı almıştır. Uğur, fotoğraf makinesi yerine Zagor’a bakmaktadır. Zagor’u fotoğraftan kesip masaya Uğur’un o bakışını koyar Bekir. Onun talep ettiği Uğur değil, Uğur’un bu bakışıdır belki de. Arzunun işleyişi üzerine bu denli iyi çekilmiş başka bir sahne bulmak güçtür kanımca. Benzerine ancak kimi iyi romanlarda rastlayabileceğimiz bir sahne… “ 6
- http://kemalvarol.blogspot.com.tr/2013/09/ahmet-erhanin-ardindan.html
- http://www.birgun.net/haber-detay/ahmed-arif-in-yegeni-128463.html
- http://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/agitcilarin-yerini-romancilar-aldi-i-7045
- 5. ve 6. http://www.cinerituel.com/2016/03/kemal-varol-hayatta-olsaydi-dostoyevski-de-severdi-masumiyeti.html