Olağanüstü Bir Gece ile seçkin bir burjuva olarak yaşamını rahatça sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hikâyesini yaşıyoruz. İçinde bulunduğu duygu bozukluğunun dışarıdan görülmemesi kendisine yeten ve bunu baskılayan bir adam düşünün. Günümüz dünyasında her köşe başında gördüğümüz, tanış olduğumuz belki de kimi zaman aynada gördüğümüz…
“İsteklerimin giderek daha da azaldığını ve zayıfladığını,duygularıma bir tür donukluğun yerleştiğini görüyordum; belki de en iyisi şöyle ifade edecek olursam bir tür ruhsal iktidarsızlık ve yaşamda tutkular yer alabilme yetersizliği hissettiğimi söyleyebilirim.” diyerek kendini ifade ediyor.
Sıradan bir pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak “suç” işler. Böylece yeniden hissetmeye başladığını fark eder ve şöyle bahseder;
“Ama daha siz beni dışlayamadan ben sizi dışladım, bugün öğleden sonra, benim de bir parçası olduğum o soğuk, kemikleşmiş dünyanızın dışına fırlattım kendimi, pistonların üstünde duygusuzca kayan ve kendi etrafında kibirle dönen o büyük mekanizmada sessizce çalışan bir çarktım ben de. Hiç bilmediğim bir uçurumun içine düştüm, yine de o bir saatin içinde sizin aranızda geçirdiğim kaskatı yıllardan çok daha canlı hissettim kendimi.”
O gecenin ardından yaşadıklarını şu satırlarla dile getiriyor;
“Farklı hisseden, farklı hassasiyetlere sahip ve farkındalığı güçlenmiş başka bir insan haline geldiğimi biliyorum. Daha iyi bir insan olduğumu iddia edecek cesaretim yok elbette, ama daha mutlu bir insan olduğumu biliyorum, çünkü o buz gibi donuk hayatım için yeni bir anlam buldum, yaşamın kendisinden başka bir sözcükle açıklayamayacağım bir anlam…”
“Kendi uyanış mucizemi burada anlatırken bunu sadece kendim için yapmıyorum ve yaşadığım her şeyi kendi sözcüklerimin bana anlatabileceğinden çok daha derinden hissediyorum. O geceden arkadaşlarımdan hiçbirine söz etmedim; içimin bir zamanlar ne kadar ölü olduğunu asla bilmediler, şimdi nasıl çiçek açtığımı da asla anlamayacaklar.”
İnsanı en güçsüz, en savunmasız yönleriyle ele alıp, ruhunun en derin katmanlarına inmeyi bilen, bütün bunları son derece canlı, ayrıntılı ve yaşatarak çok yönlü bir anlatımla kaleme alabilen bir yazar olan Zweig, hikâyeyi şöyle sonlandırıyor:
“Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık.Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.”
Kendimizi bulmanız dileklerimle, sevgiler…
- Zweig Stefan, Olağanüstü Bir Gece
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – Roman
- 80 Sayfa
- Çeviri: İlknur İgan