- Homo Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi
- Yazar: Yuval Noah Harari
- Yayınevi: Kolektif Kitap
- Çeviri: Ertuğrul Genç
- Basım Yılı: 2016
Kitabın yazarı, Yuvah Noah Harari insan bilimleri ve tarih konusunda uzmanlığa sahip bir akademisyen. Türkçe’ye çevrilen ilk kitabı, Homo Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi’nin her cümlesi çarpıcı, nihai sorulara birer cevap. Biraz rahatsız edici, bir yandan da hislerin kelimelere dönüşmüş hali. Ama sadece bir kitap değil. Mesela, sizin şaşkın gözlerinizle göz göze gelip cevapların tatminliğini yaşadığınızı görebiliyor. Cümlelerinin her biri birer tirada dönüşürken, geçmişi günümüze uyarlayıp örneklendirme yaparak her şeyi açıklamak istiyor. Homo Sapiens’i biz insanların ataları olarak tanımlamış ’76 doğumlu, Filistinli yazar. İnsanların hayvanlardan farkını, nasıl dünyaya hükmedebildiğimizi, paranın değeri gibi kurgusal boyuta getirdiğimiz inançlarımızı basit bir dilde anlatmak istiyor.
İnsan pek çok sıfatlarda anıldı ama şüphesiz en popüler olanı Homo Sapiens’ti. İlk karşılacağınız Harari’nin yorumlarıyla Sapiens’in hükmedebilme ve yapıcı kimliğini açığa çıkarması oluyor. Aramızdaki fark bireysel seviyede değil, toplumsal seviyede olduğunu söylerken Sapiens’lerin dünyaya hükmedebilme sebebinin uyumlu şekilde ortaklık kurabilmemizden yana olduğunu düşünüyor. “Zaten buna karşıt bir düşünce getirirsek-insan türü dışında- açıklayalım; arıların tek düze işbirliğinde bahsederken herhangi bir olay karşısında savunma olarak, kraliçe arıyı idam edip komünist işçi sınıfı arılar ve sosyal bir toplum oluşturmasını bekleyebilir miyiz?” Homo Sapiens’leri günümüze kadar gelemeyen hayvan türlerinden sorumlu tutuyor oluşu da yine ortak konuya, büyük gruplar halinde işbirliği yapabilmemize bağlanıyor. Zaten en büyük soru da bu, Homo Sapiens neden ekolojik bir katile dönüştü? Yine insan tarihindeki başarılar, (piramitlerin inşa edilmesi, Ay’a gitmek gibi) bireysel yeteneklerden kaynaklı değil, büyük gruplar olarak uyum içinde hareket edebildiğimiz için ve şu an bu türün dünyayı ele geçirebilme sebebi, birçok devrimin başlangıcı bitişi diğer türleri yok edebildiğimiz an başlamıştı. Kısacası, kültürlerin kuruculuğuna üstlenip avcı-toplayıcılıktan alet yapımına, ekip biçmeye, fetihlere ve şimdiler, 21. yüzyıla olan değişimleri düşünün.
Bir diğer konu, dikkat çekenler arasında: “Evrende hiçbir tanrı, millet, para, insan hakkı, yasa ve adalet insanların ortak hayal gücü dışında var olmaz.” Ne demek bu? Uyduruyoruz! Her şey tamamen bizim hayal gücümüzle var oluyor. Yani, nesnel olmayan, gerçekliğin dışında hatta “uydurduğumuz hikâyeler” olarak yaklaştığı bu kavramları öylesine benimsediğimiz, bağlandığımız ve en önemlisi inandığımız için yazarın kışkırtıcı açıklamaları yerinizde oturmayı zorlaştırıyor.
Yine nesnel gerçekliği bulunmayan para için yaptığı çıkarımları/tanımlamaları günümüze uyarlıyor. Buna tekrar değineceğim.
Siyahi ve beyaz insanların ayrımına örnek verirken tam da yerine oturan bir Harari yorumu var ve şöyle; “Biyolojik açıdan her şeyi yapabiliyorken kurgusal kültürün oluşumuyla bu durum kısıtlanır. Çünkü Hindu inanışının temelinde -günümüzdeki bir çok inanış gibi-temizlik ve kirlilik yatar. Öyle ki bu inanış, kirli olan her şey kötü temiz olan her şey güzel anlatımıyla basitçe açıklanır. Siyahileri beyazlardan ayıran tek şey dış görünüşü olmasına rağmen ‘kirli’ temsilini onlar üstlenir, beyazlar ise ‘temiz’i temsil ederken sadece bu tesadüfi çıkarım sayesinde hiyerarşinin üst kademisinde yerini alır.” Yazar buna kısır döngü demiş. Bu farklılıklar erkek-kadın ilişkisinde de bir geçiş olarak görüyor.
Bir günümüz ile tarihi kıyaslama örneğinde, “Dünyanın dört bir yanındaki insanlar Fransız Devrimi’nden bu yana eşitlik ve bireysel özgürlüğü temel değerler olarak görmeye başladılar, ki bu değerler aslında birbiriyle çelişir.” Aslında bunun kötü olmadığını söylerken, çelişkinin araştırmaya ve değerlendirmeye ittiğini belirttiğini görüyoruz. Ama asıl problem tutarlılık. Haçlı Seferleri sırasında şövalyeler hem dini bağlılıklarını hem de askeri becerilerini gösterebiliyordu. Anlatılmak istenen çelişki de askerlerin en iyi Hristiyan olduğuna ve Hristiyanların en iyi asker olduğunu kanıtlamak içindi. Günümüzde Amerika politikası da bu çelişkiyle işliyor ve örnek şu; fakirlere, yardıma muhtaç insanlara yapılan yardım vergilerimizle ödenirken bunu neden okula gönderdiğimiz çocuklar için harcayamıyoruz? Bu da paramı istediğim gibi harcayamama neden olur ve çelişkinin doğduğu yer tam da burasıdır.
Geriye dönelim. Uydurmalar, hayal gücümüzde yarattığımız olgulara! İnsan hakları! Yasa! Adalet! Ve en önemlisi para her şeyin başladığı yer! “Para şu ana kadar yaratılmış en evrensel ve en etkili karşılıklı güven sistemidir.” diyen yazar soruyor; “İnsanlar neden paraya inandı?” Cevabı çok basit. “Çünkü komşum inanıyordu. En önemlisi kralım da buna inanıyordu.” İnsanların ortak hayal gücüne dayanan zihinsel devrimden biriydi. Takas ile başlayan bu ticaret yerini renkli kağıtlara bırakmıştı. Sebebi, kolay ve hızlı bir işleyiş yaratmaktı. Günümüze yakın bir örnekle şu ki; çiftlik sahibi köylülerden birinin gayrimenkul ile taşınması imkansız ve bunu takas etmek isterse diyelim kaç deniz kabuğu karşılığı vereceğini bilmiyor ki kaldı ki deniz kabuklarıyla seyahat etmek bu durumdan kurtulmayı sağlayamacaktı. Kısacası, yazarın genel olarak vardığı yer, kurgusallaştırılan bu değerin ortak paydada birleşip, birbirini tanımayan insanların bile güveneceği tek sistem para sayesinde olduğudur.
İnanışlar, izm’ler, millet, yasa, adalet, savaş, para… Bir filozofun sözünü anımsatır ki ‘Keder ile hiçlik arasında bir seçim yapacak olsam, ben kederi seçerdim.’ Yani, size arzu ettiğiniz tüm deneyimlere sunacak bir makineye bağlı olsanız ve bunu bilmiyor olsaydınız, gerçek hayatta yaşayacağınız deneyimlere tercih eder miydiniz?
İyi okumalar…