Sel Yayıncılık‘tan 2017’nin Haziran ayında çıkan ve ismiyle dikkat çeken, çoğumuzun sosyal medya ile ilgili şikayetlerini rahatsız olacağımız şekilde yüzümüze vuran bir kitap “Sonsuz Dikkat Dağınıklığı“.
Dominic Pettman, kültür, eleştiri ve medya teorisinde uzmanlaşmış bir araştırmacı ve akademisyendir. Sıradan bir Facebook paylaşımıyla kitabın tohumu atılmış, sayısız Facebook paylaşımlarından da kitabın içeriği oluşmuştur. Bu kitap “bir sosyal medya eleştirisi” değildir der Pettman; sayısız şirketin markalaştırmaya çalıştığı anlamıyla “sosyal medya”nın eleştirisinden söz etmenin doğru olduğunu söyler.
“Bir anlığına gözünü ekrandan ayırmaya yeltenirsen, hayatını değiştirmeyi vadeden tweet’i, gönderiyi ya da güncellemeyi kaçırabilirsin.”
Pettman önce bot hesaplardan bahseder. Yani sahte otomatik kullanıcılardan. Aslında çoğumuz bot hesap değil miyiz? Çoğu insan kendini olduğundan daha farklı gösterme çabası içindeyken, sadece fotoğrafın sahibi olması onu gerçekçi mi kılıyor? Genel ile özel arasında asılı kalmış haldeyiz. “Hiç değilse Platon’dan beri teknolojik değişime yönelik böyle bir yaklaşım farmakon burcu altına düşer…” Farmakon, hem ilaç hem zehir anlamına gelir. Kendimizi sosyal medya ile zehirliyoruz ve ilacımızı yine sosyal medyadan tedarik etmeye çalışıyoruz. Kaç kere şikayet etmişizdir sosyal medyayı ama yine de kopamıyoruz, ilacımızın ne olduğunu bilen var mı? Takip edilmek mi? Ego tatmini mi? Baudrillard şöyle der: “Narsistlik ve çok yönlü bağlantı çağı”
Gerçek benliğimizi kaybetmeye doğru gidiyoruz. Baudrillard’a göre özne artık paranoyak ya da melankolik değil, tam anlamıyla şizofrendir.
Dikkat dağınıklığı süregelen bir şeydir. Teknoloji çağında olan bizler içinse 100 kişiden 98’inin dikkatin dağınık olması normaldir. Nelere odaklanacağımızı doğru seçmeliyiz. Televizyona mı, bilgisayara mı, telefona mı, kitaplara mı, karşımızdaki insana mı? Soruyu sorunca cevabı ağızımızdan aynı çıkar, fakat uygulamada bu cevapların tekine bile rastlanmaz. O yüzden telefon kamerasından kendimize bakmayı bırakıp aynaya baksak bir süre, belki kendimizle yüzleşebilme şansımız olur.
Pettman, şuan bizim için telefondaki uygulamalar neyse, 1920-30’lu yıllardaki insanlar içinde sinemanın öyle olduğunu söyler. Yani her dönemde dikkatimizi dağıtan şeyler vardır ve olacaktır. Fakat git gide insana zarar verme sınırına geldiğini karşılaştırırsak görebiliriz.
Kedi videosu izleyip gülen, iki dakika sonra ölüm haberi okuyup üzülen bizlerin durumuna Pettman oldukça uzun bir bölümde değiniyor. Duygusal uyumsuzluk adı altında sağlıklı bireyler olmaktan yavaş yavaş çıktığımızı da yüzümüze vuruyor. Yazışarak değil, konuşarak anlaşmayı denesek belki çoğu şey düzelecek…
“Köklerimiz yok artık, antenlerimiz var.” -McKenzie Wark
Diğer bir bölümde Pettman “varoluş” sorununa değiniyor. Bu varoluş sürekliliğini sağlamak için sosyal medyayı nasıl kullanırız, nasıl yeni bir toplum olma yolunda ilerliyoruz. Daha doğrusu toplum olamama.
Pettman bizim için “algoritmanın köleleri” tabirini kullanıyor.
“Çok önemli bir internet mimini görmediğimiz için sanal ortamda yaşanan ‘alelade’ bir mikroolayı kaçırma ihtimaline karşı ‘akıştan gözümüzü ayırmamaya’ yönelik baskı da bundan ileri gelir.”
Hatta distopya senaryolarına da göz atmamızı istiyor. Eskiden siyah-beyaz iken, on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda kurulanlar nasıl renkli, eğlenceli oldu onlara dikkat çekiyor.
Fappening( happening ve fap kelimelerinden türetilmiştir) hakkında uzunca bahsettiği bu bölümünde günümüzde dikkat dağıtıcı erotik şeylerden, duygusal ilişkilerden bahsediyor.
Sonuç kısmına geldiğinde Stiegler’in “üçüncül bellek” teriminden, filmlerden günümüze verdiği örneklerle, internet dizilerinin her şeyde olduğu gibi hızlı tüketimini bizlere anlatır.
Tüm bu iç açıcı olmayan durumumuzdan sonra yapılması gereken şey nedir peki? Pettman, bize başka düşünürlerden de verdiği örneklerle, aydınlatıcı bilgileriyle çok güzel bir araştırma – inceleme kitabı sunmuş.
Arkadaşlarınızla kahve içip sohbet ederken- sosyal medyada değil- size güzel bir sohbet konusu sunacak bu kitabı okumanızı öneririm, sevgilerimle…
- Dominic Pettman- Sonsuz Dikkat Dağınıklığı
- Çeviri: Yunus Çetin
- Sel Yayıncılık, Haziran 2017
- Sayfa sayısı: 126