Kai Bird ve Martin J. Sherwin’in onlarca belgeyi, dosyayı, davayı, tanığı deşercesine araştırdıktan sonra ortaya çıkan “Amerikalı Promethues”, tarihin akışını değiştirmiş Robert Oppenheimer’ın hayatını tüm çıplaklığıyla göz önüne sererken, büyük güçlerin, güçlerini kaybetmemek adına milyonlarca insanın ölümüne yol açmak pahasına nasıl çatır çatır adam harcadığının da ayrı bir göstergesi olarak ayrıca incelenmeyi hak ediyor.
“Ahlaki düzeyde,” demişti Kennan, “orantısız bir şekilde doğa üzerinde hâkimiyet kuran insanoğlunun kazandığı zeminin üzerinde yürüttüğü çatışma, hiç kimsenin üzerinde bundan daha büyük bir zulüm oluşturmadı. Bu tırmanan aykırılığın insanlığa vadettiği tehlikeleri daha önce kimse bu kadar net görmemişti. Bu gerilim, hakikat arayışının bilimsel ve insancıl tüm biçimlerinin değerine olan inancını hiçbir zaman sarsmadı. Ancak geliştirilen kitle imha silahlarının getirebileceği felaketleri önlemek için onun kadar tutkuyla çalışan kimse olmadı. Bunu yaparken aklında hep insanlığın yararı vardı ama bir Amerikalı olarak ait olduğu bu ulusal topluluğun, bu özlemlerine ulaşma konusunda kendisinin ne büyük fırsatlar sunduğunu da görüyordu. Ellilerin başındaki karanlık günlerde, birçok yönden başına belalar yağarken ve tartışmaların merkezinde işkencelere maruz kalırken, dikkatini yurtdışındaki sayısız akademik merkezde hoş karşılanacağı gerçeğine çektim ve bu ülke dışında ikamet etmeyi düşünüp düşünmediğini sorduğumda, cevabını gözyaşları içinde vermişti: “Lanet olsun, bu ülkeyi seviyorum.”
Bu alıntının sahibi, atom bombasının babası J. Robert Oppenheimer’ın, hem meslektaşı hem de onun en kötü gününde her zaman yanında olan yakın arkadaşı George Kennan’a ait. Kennan’ın alıntısı ise, şu günlerde Christopher Nolan tarafından hayatı beyazperdeye aktarılarak epey cayırtı koparan “Oppenheimer” filminin çıkış noktası olan, gazeteci-yazar Kai Bird ve Amerikan Tarihi Profesörü Martin J. Sherwin’in yazdığı, İthaki Yayınları’ndan Uğur Gülsün çevirisiyle yayımlanan ve Robert Oppenheimer’ın hayatını çocukluğundan başlayarak ölümüne kadar en ince detaylarıyla anlatan, 2006 Pulitzer Ödülü sahibi “Amerikalı Promethues” kitabından.
912 sayfalık bu devasa eserdeki, Oppenheimer’ın çocukluğundan hayatını gözlerini yumana kadar yaşadıklarını buraya yazmak mümkün değil. O yüzden Oppenheimer’ın iki ucu “kirli” değnek üzerinde geçmiş yaşamını, onun atom bombasının mimarı olması dışında, sonuna kadar savunduğu kişisel etik ilkeleriyle, bilime olan bağlılığıyla, yaptığı çıkışlarla, kitle imha silahlarının “kötü emeller” için kullanılmaması adına yaptığı çalışmalarla anmak en doğrusu olacaktır. Kalanı için internetteki arama motorlarından faydalanabilirsiniz…
“Komünist” Oppenheimer
Atom bombasının ilk denemesi, icat edildiği 1945 yılının Temmuz ayında New Mexico çölünde gerçekleştirildi. Dönemin ABD Başkanı Truman’ın da yakından takip ettiği bu “deneme atışı”, icadın, insanlık için nelere mal olabileceğini daha o an gösterdi. Aradan bir ay geçtikten sonra ise 6 Ağustos 1945’te Enola Gay isimli uçak tarafından Hiroşima’ya, 9 Ağustos’ta da Nagazaki’ye atılarak milyonlarca canlıyı katletti. Onarımı mümkün olmayan, etkileri hâlâ devam eden yaralara neden oldu. Bunun müsebbibi Oppenheimer’ın meselesi aslında, savaş sonrası Amerika’sında başlayan komünizm avında çoktan ayyuka çıkmıştı. Profesyonel bilim insanlığına adım attığı 1927 yılında Almanya Göttingen Üniversitesi’nden fizik doktorasını alıp, henüz adı sanı duyulmamış kuantum fiziğini yalayıp yutmuş olan Oppenheimer, bunu dünyaya tanıtmakla uğraşıyordu. Aradan 10 yıl geçtikten sonra Berkeley’deki California Üniversitesi’nde, ABD’nin en önemli bilim merkezlerinden biri inşa edilirken Oppenheimer, Büyük Buhran’ın ardından yaşanan ülke çapındaki ekonomik sıkıntılarla, sınır ötesinde ise yükselen faşizme karşı komünist arkadaşlarıyla birlikte aktif olarak mücadele içindeydi.
Nükleer silah “soykırımdır”
O zamanlardan mimlenen Oppenheimer, 1930’lu yıllarda Berkeley’de katıldığı bu faaliyetler, kendisinin “soykırım” diye nitelendirdiği, Amerikan Hava Kuvvetleri’nin nükleer silah üretme planlarına karşı çıkışı, o sırada “av” için sınırsız yetkiye sahip FBI’ın başındaki J. Edgar Hoover’ı ve Lewis Strauss gibi isimleri hayli kızdırmıştı. Ancak çalıştığı alanda isminin her yerde duyuluyor olması, onu, atom bombası fikrinin ortaya atıldığı Manhattan Projesi’nin içine soktu. Ertesi yıl da projenin New Mexico’daki Los Alamos Laboratuvarı’nın direktörü olarak atandı. Hiroşima ve Nagazaki’deki “başarılı” operasyonların ardından 1949 yılında Amerika’nın hidrojen bombası konusundaki ısrarına şiddetle karşı çıkması, hakkındaki eski defterlerin açılmasına neden oldu. Ancak Oppenheimer, her ne kadar artık ateşi çalmış olsa da Amerika’nın, Sovyetlere karşı nükleer savaş tehdidi elinde bulundurması gerektiğini söyleyenlere şu cevabı verecekti: “Etiği her zaman insan yaşamının temel bir parçası olarak gören (ancak) neredeyse herkesin öldürülme tehlikesi hakkında sadece ileriye dönük oyun kuramı terimleriyle konuşabilen bir medeniyet için ne söylenebilir?”
Değerleri ve yaptıkları arasında kamış bir adam
Oppenheimer hakkındaki ilk dosya, FBI tarafından 1941 yılında açıldı. Sebep olarak da, Oppenheimer’ın 1940 yılında Komünist Parti sekreteri William Schneiderman ve sayman Isaac Folkoff’un da aralarında olduğu bir toplantıya katılması gösterildi. 1954 yılında, eleştirilerin dozu yükselerek saldırı niteliği kazandı. Güvenlik izni soruşturması açıldı ve bunun getirdiği duruşma sonrasında güvenlik izni iptal edilerek Oppenheimer’ın Amerikan hükümetiyle kesilmiş oldu. Çalışmalarına fizik dersleri vererek devam eden Oppenheimer, 1967 yılında hayata veda etti. “Amerikalı Prometheus”, 63 yaşında öldüğünde ardında yüzlerce bilimsel çalışmanın yanı sıra, inandığı değerler ile yaptıkları arasında sıkışıp kalmış ve kimse tarafından da tam anlamıyla kırılamayan duvarlarla örtülü bir kişilik bıraktı. Kai Bird ve Martin J. Sherwin’in onlarca belgeyi, dosyayı, davayı, tanığı deşercesine araştırdıktan sonra ortaya çıkan bu kitap, tarihin akışını değiştirmiş birinin hayatını tüm çıplaklığıyla göz önüne sererken, büyük güçlerin, güçlerini kaybetmemek adına milyonlarca insanın ölümüne yol açmak pahasına nasıl çatır çatır adam harcadığının da ayrı bir göstergesi olarak kayıtlara geçiyor.

- Kai Bird – Martin J. Sherwin / Amerikalı Prometheus (J. Robert Oppenheimer’ın Başarı ve Acı Dolu Öyküsü)
- İthaki Yayınları
- 912 sayfa
- Çeviri: Uğur Gülsün