Yaşamın Ucuna Yolculuk, edebiyatın; çelişki, hüzün ve kendi varoluşunu anlama isteği ile dolu derin yaşamı anlatıyor. “Anlatı” olması, düşünce dışında kalan sözcüklerden arınıp da yazıya gelmesini yaşatan bir oluşum. Öykü ve romanda kurguya dönüşen sözcüklerin olayı açıklama gereği ile bulunmasında var iken, anlatının yalnızca sözcük ve sözcüklerin getirdiği hissin etrafında oluşmasıyla görünüyor. Cümlelerin anlamı dışında hiçbir yere varma çabası olmadan kendiliği ile büyüsü sürüyor ve edebi bir yapıya bürünüyor, diye düşünüyorum anlatı yapıtını okumanın bilincine vardığım bu zamanlarda. Anlatının yazıya tutunabilmesinde büyünün sürmesi, elbette ki yazarın üslubuyla açığa çıkıp okura ulaşabiliyor. Cümlede yerini edinen kelimelerin içleri doldurularak kullanılması ile, üslubun birleşmesi anlamın bütünlüğünü örüyor ilmek ilmek.
Tezer Özlü’nün yaşamının uzantısından kesitler oluşturan yolculukları, biçeminde canlılığını buluyor. Anıları, düşleri, özlemleri boyunca ses ve görüntüleri yaşantılara dönüştüren yolculukları, sözcüklere çevirebildiği halinde. Tüm çelişkilerini, düşüncelerinde duyduğu canlı ve nesneye ait duyguları, alabildiğine yoğun, biçimlendirilmiş anlatıyı Tezer Özlü’den başkasında görmedim. Ve öyle ki her okuyuşta algının derinliklerine inerken kavramları aşan, soluklarıyla gücünü duyuran sıkıntısını yaşıyoruz. Yaşantılar ardında koşturmuş, yaşamı gitmek olarak algılamış birinin, hayatın gerçekliğini bu denli soyut anlamlar ile ifade edebilmesi nasıl olanak bulduğunu sorgulama isteğinde heyecanımı sürdürüyorum. Dünyanın dışına taşan bir olgu onun yaşamı. Durgunluğu, sevinci, ölümü ve yaşamı bir zihinde yaşayabilen, bütün fikirlerini, gözlemlerini algısının müthişliğinde adlandırabilen biri.
Kitaptaki alıntıların tümü Cesare Pavese’ye ait. Yazıları ve bir yaşamı sürdürüşünde Pavese, Kafka’nın izlekleri görülüyor. Benliğini onlarla özdeşleştirip onların sözcüklerinde kendini buluyor. Toplumsal düzene haykırışları, bu yaşama ait olanın çok uzağındayken, çaresizliğe gömüldüğü anlarda dahi değişime inancını yitirmeyişi yazısını da güçlü kılıyor. Kendi içine aldığı, kendin varoluşunu uyandırdığı anlatımlarda okuru da dolaştırıyor.
Her şeyin içinde bağlantıları durmaksızın arayan, yaşamın sürekliliği içinde sözcükleri ile sonsuz durumlar var ederken; insanı durdurup, bambaşka dehlizdeki algılarıyla nice düşüncenin özlemine kavuşturan bir Tezer Özlü. İyi ki var oldu da Yaşamın Ucuna Yolculuk’u yazdı diyebilmenin, insana düşten öte sevinci kalıyor.
1 Yorum
Eleştirinizi okurken Tezer Özlü’nün kitaplarını ilk okuduğum zamanlara döndüm. Sanırım mekansal ve ruhsal farklılıklarımı göz önünde bulundurarak tekrar alıp okuyacağım. Kaleminize sağlık…