Tasarım: Denise Rashidi
Avusturalyalı yazar Jessica Au’nun, eylemlerin ve olayların bütün kurguyu yönettiği Cold Enough for Snow adlı romanı 2022 yılında yayımlanmıştı. Bundan önce 2011 yılında yayımlanmış olan Cargo adlı kitabı bir sahil kasabasında geçen olay örgüsüyle okurlarının karşısına çıkmış ve oldukça ilgi görmüştü. Cargo ile Kathleen Mitchel Ödülü’ne layık görülen Jessica Au uzun bir aradan sonra yayımlanan Cold Enough For Snow kitabı ile de benzer başarıyı göstermiş. Okurların yorumlarında genellikle “hayaletimsi roman” tabirini gördüğüm bu kitap, 2020 yılında üç uluslararası yayınevinin “biçimin olanaklarını araştıran ve genişleten, İngilizce yazılmış roman” gerekçesiyle Inaugural Novel Prize kazananı olmuş. Kitabın bu başarısından iki yıl sonra yayınlanmasının ardından başarıları durmak bilmemiş ve ilk olarak 2022 Queensland Edebiyat Ödülleri (Queensland Literary Awards) kısa listesine dahil olmuştur. Aynı yıl içerisinde Readings Prize for Fiction kazananı olmuş ve yaşadığı yer olan Melbourne’de yayınlanan The Age adlı gazetenin seçtiği Yılın Kitabı Ödülleri’nin (The Book of the Year Award) kısa listesine dahil olmayı başarmıştır. 2023 yılında Australian Indie Book Awards ve International Dublin Literary Award uzun listelerine girmiştir. Fakat aynı yıl içerisinde Victorian’s Literary Awards’da jüri üyesi tarafından oldukça ilgi görmüş ve Australia’s Richest Prize‘a layık görülmüştür. Bu kadar değerli ödüle adını yazdırmış olan kitap şubat ayında Kübra Bodur’un çevirisini üstlendiği Kar Havası adı ile Timaş Yayınları tarafından yayımlandı.
Ödül alan birçok kitap ile kıyasladığımda Kar Havası’nın kendini çok belli eden farklı bir hikayesi olduğunu düşünüyorum. Genellikle can acıtan kurguların ve çarpıcı olayların konu olduğu kitapları okumaya alışmışız. Fakat Kar Havası bir anne ve kızının Japonya’ya yaptıkları kısa süreli tatili konu alan ve sadece gözlemlerini anlatarak zamansal bir yolculuğa çıkartan bir kısa kurgu kitabı. Magdalena Ball 2022 yılında yazarı Jessica Au’yu konuk ettiği bir söyleşiyi izleme fırsatı bulmuştum. Jessica Au o söyleşide Kar Havası’nın hikayesinin aslında on yıl önce yazmış olduğu bir öykü olduğunu söylüyor. Uzun zamandır düşünüyor fakat bir türlü ilerletemediğini anlatıyor. Yıllar sonra bu öyküsünün aklına düşmesiyle yeniden anne ile kızın hikayesinin başına oturuyor ve Kar Havası ortaya çıkıyor. Jessica Au bu süreci şöyle tanımlıyor: “Bu sürecin en önemli kısmı beklemek. Ben on yıl bekleyebilirim, bazen beş yıl olur, belki bir ay. Ama sonunda o hikâyenin düşünmekten çıkıp kendisini yazdıracağını biliyordum.”
İsimsiz anlatıcı artık aynı şehirde oturmadığı annesiyle “ama adını koyamadığı bir sebepten dolayı bunun çok önemli olduğu hissi” sonucu seyahat edebilecekleri bir Japonya tatili ayarlar. Annesinin Asya’da geçen hayatı ile kendisinin Batı kültüründe filizlenmiş yaşamı arasındaki farkın gözle görülür bir şekilde aralarında dolaştığı kurguda Tokyo’nun sokakları, yemekleri, müzeleri, hamamları ve kiliseleriyle geçmiş ve şimdi arasında da bir yolculuk yapılıyormuş düşüncesi okura aktarılıyor. Her zaman giyimine özen gösteren, şimdilerde kızının olduğu yaşta evlat sahibi olmuş olan ve oldukça kuralcı olan anne halihazırda sessiz, daha çok bakışlarıyla konuşmayı tercih eden, hasta olduğu belirtilmemiş olsa bile hareketleriyle ve olur olmadık zamanlarda hafızasında yaratılan boşlukların kızı tarafından fark edilmesiyle geçmişi arasında büyük bir farklılık oluşturuyor. Yine de tatil boyunca kızının bunun yeni bir olay olmadığını biliyormuş gibi profesyonelce yönettiği süreçte annesinin bütün sessizliklerini geçmişteki anılarla doldurmasıyla Kar Havası hak ettiği “hayaletimsi roman” benzetmesini alıyor.
“Üst üste binen renklerin yarı saydamlığına bakmak bana yapraktan bir örtüden yukarı bakmayı anımsattı. Çıplak, görünür ipliklerinde mevsimleri hatırlattılar, artık unutulmuş olan, sevimli ve içten, yalnızca bakabileceğimiz ama artık yaşayamayacağımız bir şeyi hatırlattılar.” (sayfa 15)
Anlatıcı dersine girdiği bir öğretmeninin yaşam tarzına olan hayranlığından bahsediyor. Kendisinin de dahil olduğu öğrenci grubundan, öğretmenlerine hatta öğretmenin ailesine kadar hayatının her alanından insanların davetli olduğu partiye katılmasının ardından ayrıştırmanın ne kadar gereksiz olduğunu fark ediyor. Aslında bir öğretmen ve öğrencisi aynı ortamda da eğlenebilirmiş, yorumunu yaptıran yazar bu bağlamın yanında ortalıkta kirli duran tabak ve şarap kadehlerini yıkayan anlatıcıyı anlatırken yazları garson olarak çalıştığı restoranda yaşadığı anılara da geçiş yapıyor. Erkek arkadaşının da varlığını hissettirdiği garsonluk yaptığı dönem aynı zamanda restoranın daimî fakat gizemli müşterisinin sadece kendisiyle ilgilendiği ve ara sıra mesajlar atarak kafasını karıştırdığı anları da hatırlamasına yardımcı oluyor. Aynı zaman dilimi içerisinde üç farklı mekânda bulunabilmenin verdiği his, Kar Havası’nın kısa ama etkili olmasını sağlıyor. Bu kısa kurgunun, uzun olsaydı bu kadar etkili olmayacağı düşüncesine katılıyorum. Halihazırda kitabı yarıladığım vakit az çok kimlerle tanıştığımı kavrayabildiğim kitapta bir de olaylar karmaşıklaşıp çoğalsaydı eminim hepimiz aklımızı kaybederdik.
Kar Havası’ndan bahsederken en çok etkilendiğim anılardan birini de yazarak kendime not düşmezsem ayıp olacağını düşünüyorum. Annesinin kızıyla birlikte Hong Kong’a giderken anlattığı bir anısından bahsediyor anlatıcı. Fakat bu anı, bazen annesinin gerçek olmadığını savunduğu ablasının ise annesinin değil de televizyonda izledikleri bir seriyi hatırlattığını söylediği bir anı. Sanırım Jessica Au’nun kitap içerisinde çoğunlukla kullandığı “filmlerden çıkmış gibi” tabirine de en çok yakıştırdığım anlardan biri. Bu anı, anlatıcının dayısına yani annesinin ağabeyine ait bir aşk hikayesini barındırıyor içinde. Dayısı çocukken kuşlara olan ilgisinden dolayı kuş dükkânı olan birinin çırağı olarak işe başlıyor. Bu kişi kuşlara bir hayvan değil evlat gözüyle bakıyor. Hatta kafeslerini indirirken oldukça hassas davrandığını eğer hassas olmazsa kuşları korkutacağını ve uçarak kaçmaya yeltenen kuşların kollarını ya da ayaklarını kırma tehlikesi altında olacağını söylüyor. Bir gün zengin görünümlü bir adama satmış olduğu en pahalı kuşlardan birinin okul kıyafetleriyle yağmurlu bir akşamda dükkânın kapısına dayanan bir kızın getirdiği karton kutuda zayıf ve çelimsiz olarak geri aldığı vakit sanki kızı da kalbinin altın kafesine yerleştiriyor küçük çocuk. Yağmurlu bir akşamda karşılaştığı bu zengin ailenin kızı ile mahalleden gizli büyüttükleri aşk dikkatli gözlemciler tarafından artık bilinen bir gizlilik haline dönüşüyor. Kızın ailesi genç oğlanın fakir bir ailenin çocuğu olduğunu öğrenmesi, bir gece aniden Amerika’ya uçmalarına hazırlık yapmalarına sebep oluyor. Birlikte bir gelecek inşa eden bu iki gençten kadın olanı Amerika’da büyüyüp, gelişip, eğitim alıp evlenir ve çocuk sahibi olurken erkek olanı ise bir başına, sevdiği kadının bir gün kendisine döneceği vakti beklerken ömrünü çürüttüğü ve hiç evlenmediği bir hayata sahip oluyor. Bunlar yıllar sonra rengarenk bayraklarla dolu bir zarfın aileye ulaşmasıyla ve kadının kendi hayatını anlattıktan sonra eskiden aşık olduğu o genci şimdilerde merak ettiğini söylediği bir mektupla öğreniliyor. Tam da “filmlerden çıkmış gibi”!
“Hayatta yapabileceğimiz en iyi şey acı çekmek, ya bir hiçlik durumuna ulaşana ya da başka bir yerde acı çekene kadar dalların arasından süzülen duman gibi hayattan geçmekti.” (sayfa 69)
Kar Havası, anlatıcı gözleminin bu denli kurguyu yöneteceğini ikinci okuyuşumda fark ettiğim bir kısa roman oldu. Kısa olması doyumsuzluğumu biraz zedelemiş olsa da uzun uzadıya okuduğumda oluşacak bıkma hissinden de beni koruduğu için minnettar olduğum bir kitap. The Guardian’da yayınlanan inceleme yazısında Imogen Dewey’in tabiriyle “Anlatıcının Nikon fotoğraf makinesinde diyafram açıklığına ince ayar yapması gibi, Au da ölçeğimizi, neye dikkat edeceğimizi seçmemiz gerektiğini söylüyor.” Jessica Au sadece bakmak eylemiyle inşa ettiği kurgu hakkında konuşurken bakmak ile harcadığımız bir dakikanın sadece o anda kaldığını ve daha sonra unutulduğunu fakat hiç beklenmedik anda anımsandığı vakit yapabileceklerinin gücünü göstermek istediğini söylerken aslında bize söyleyecek başka bir şey bırakmıyor.
- Jessica Au – Kar Havası
- Timaş Yayınları – Roman
- Çeviri: Kübra Bodur
- 112 sayfa