Kristin Hannah yazdığı Ateşböceği Yolu kitabı ile çok satanlar listesine oturmuştu. O kitabını çok beğenerek, zevkle okumuştum. Kış Bahçesi kitabına da şans vermek istedim ve okumaya başladım.
Kitap, birbirlerine çok zıt karakterde iki kız kardeş Nina ve Meredith’in yaşamlarında oluşan boşlukların nedenlerini araştırmaları ile başlıyor. Hayatları boyunca anneleri Anya’nın onlara niçin uzak ve soğuk davrandığını merak ettiklerinden dolayı tekrardan bir araya geliyorlar ve annelerini daha yakından tanımak istiyorlar. Anneleri bir gece yarısı kızlarına bir masal anlatmaya başlıyor ve bu masal gittikçe ilginç bir hal alıyor. Altmış yıldan uzun bir zamanı kapsayan, savaş mağduru Leningrad’da başlayıp günümüz Alaskasına kadar uzanan, sürükleyici, gizemli bir aşk hikâyesi dinlemiş buluyorlar kendilerini. Dinledikleri masal hayatları hakkında öğrendikleri büyük bir sırrın açığa kavuşmasıyla gerçeğe dönüşüyor.
Kitap ilk başlarda beni yakalayamadı, diye düşünürken Anya’nın savaş zamanı anlattığı zorlukları okumaya gelince iyice sürükleyici bir hal aldı ve kendimi ağlarken buldum. Roman yarısından sonra açıldı ve sonuna kadar soluksuz okudum. O kadar hayran kaldım ki hâlâ etkisinden çıkabilmiş değilim. Herkese tavsiye edeceğim bir roman. Hüzün, savaş, aşk ve tutku arayan romanseverlerin bayılacağını düşünüyorum.
“Sevinç ve üzüntü hayatın bir parçasıydı; belki de işin sırrı, bütün bunları hissetmek, fakat sevince biraz daha sıkı sarılmaktı.” // Kristin Hannah
- Kristin Hannah – Kış Bahçesi
- Pegasus Yayınları – Roman
- Çeviri: Esra Kılıççı
- 512 Sayfa